Adı üstünde emanet ve bir de "ağır" diye sıfatları var.
Hem ağır hem emanet.
Emanet eden son Elçi son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam ve emanet edilen "iki ağır emanetten" biri Kur'an, diğeri de Ehl-i Beyt-i Resûlullah.
Allah'ın elçilerinden son Elçi, Allah'ın son kitabını, kullarına son seslenişini ve o Kitabın doğru anlaşılmasında en önemli kilometre taşı olan evlad u iyalini ümmetine emanet ediyor.
Emanet sahibi durumundaki ümmetin, bu iki ağır emanet karşısındaki durumu ve tutumu nedir, nasıl olmuştur ve bu gün ne durumdadır?
Yeryüzünün hangi yüzünde, hangi coğrafyada yaşıyor olursa olsun Müslümanlık iddiasındaki herkes, kadın erkek her Müslüman bu sorunun muhatabıdır; iki ağır emanet karşısında benim durumum nedir?
Yaşadığımız zaman ve zeminde bu emanetlere sahip çıkma noktasında bir gayret sahibi miyiz, katkımız nedir ve böyle bir derdimiz, davamız var mıdır?
Öylesine iki emanet ki, onları sahiplenmek, onlara sımsıkı sarılmak hem dünyamızın hem de ukbamızın mamur olmasını sağlayacak aksi durum ise her iki dünyamızın da harap olmasına sebep olacak.
Bizden önce yaşayıp öte dünyaya göçmüş olan nesiller bu emanetlere sahip çıkma imtihanında başardılar mı sınıfta mı kaldılar?
Acaba Allah katındaki karneleri nasıldır, halleri nicedir?
"Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmeyeceksiniz." (Bakara: 134).
Biz kendi halimize yanalım, emanetler karşısındaki tavrımızı gözden geçirelim ve mesela dağlara indirilmesi halinde dağları paramparça edecek olan Kur'an emaneti karşısındaki ürpertisiz, vurdumduymaz, umursamaz tutumuzun bize hem bu dünyada hem de öte dünyada kaça mal olacağını tefekkür edelim.
"Bu Kur'ân'ı bir dağa indirmiş olsaydık, Allah korkusundan onu baş eğmiş, çatlamış, yarılmış görürdün. Bu misalleri, düşünmeleri için insanlara anlatıyoruz." (Haşr: 21).
"Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir." (Ahzab: 72).
Söz konusu iki ağır emanetten ikincisi olan Ehl-i Beyt konusunda tavrımız nasıldır, halimiz nicedir?
Aradan bin şu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen hala ağır Emevi baskısı ufuklarımızda kol gezmiyor mu?
Bunca uzun zaman aralığına rağmen hala, söz arasında Ehl-i Beyt diyen, Fatma diyen, Ali, Hasan, Hüseyin diyen çeşitli yaftalarla yaftalanmıyor mu?
"De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum" (Şura: 23) ayeti karşısında durumumuzu, tutumumuzu gözden geçirmek için daha ne bekliyoruz?
Gerçekten bu iki ağır emanete sahip çıktık mı, çıkıyor muyuz?
Hem ağır hem emanet.
Emanet eden son Elçi son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam ve emanet edilen "iki ağır emanetten" biri Kur'an, diğeri de Ehl-i Beyt-i Resûlullah.
Allah'ın elçilerinden son Elçi, Allah'ın son kitabını, kullarına son seslenişini ve o Kitabın doğru anlaşılmasında en önemli kilometre taşı olan evlad u iyalini ümmetine emanet ediyor.
Emanet sahibi durumundaki ümmetin, bu iki ağır emanet karşısındaki durumu ve tutumu nedir, nasıl olmuştur ve bu gün ne durumdadır?
Yeryüzünün hangi yüzünde, hangi coğrafyada yaşıyor olursa olsun Müslümanlık iddiasındaki herkes, kadın erkek her Müslüman bu sorunun muhatabıdır; iki ağır emanet karşısında benim durumum nedir?
Yaşadığımız zaman ve zeminde bu emanetlere sahip çıkma noktasında bir gayret sahibi miyiz, katkımız nedir ve böyle bir derdimiz, davamız var mıdır?
Öylesine iki emanet ki, onları sahiplenmek, onlara sımsıkı sarılmak hem dünyamızın hem de ukbamızın mamur olmasını sağlayacak aksi durum ise her iki dünyamızın da harap olmasına sebep olacak.
Bizden önce yaşayıp öte dünyaya göçmüş olan nesiller bu emanetlere sahip çıkma imtihanında başardılar mı sınıfta mı kaldılar?
Acaba Allah katındaki karneleri nasıldır, halleri nicedir?
"Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmeyeceksiniz." (Bakara: 134).
Biz kendi halimize yanalım, emanetler karşısındaki tavrımızı gözden geçirelim ve mesela dağlara indirilmesi halinde dağları paramparça edecek olan Kur'an emaneti karşısındaki ürpertisiz, vurdumduymaz, umursamaz tutumuzun bize hem bu dünyada hem de öte dünyada kaça mal olacağını tefekkür edelim.
"Bu Kur'ân'ı bir dağa indirmiş olsaydık, Allah korkusundan onu baş eğmiş, çatlamış, yarılmış görürdün. Bu misalleri, düşünmeleri için insanlara anlatıyoruz." (Haşr: 21).
"Biz emaneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten kaçındılar. Zira sorumluluğundan korktular, ama onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahildir." (Ahzab: 72).
Söz konusu iki ağır emanetten ikincisi olan Ehl-i Beyt konusunda tavrımız nasıldır, halimiz nicedir?
Aradan bin şu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen hala ağır Emevi baskısı ufuklarımızda kol gezmiyor mu?
Bunca uzun zaman aralığına rağmen hala, söz arasında Ehl-i Beyt diyen, Fatma diyen, Ali, Hasan, Hüseyin diyen çeşitli yaftalarla yaftalanmıyor mu?
"De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum" (Şura: 23) ayeti karşısında durumumuzu, tutumumuzu gözden geçirmek için daha ne bekliyoruz?
Gerçekten bu iki ağır emanete sahip çıktık mı, çıkıyor muyuz?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- “Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni” / 02.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- “Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni” / 02.04.2024