Türkiye, sağdan soldan dalgalarla kasırganın ortasında bir o yana bir bu yana savrularak ilerliyor. Zaman zaman alttan-üstten su alıyor. Yolcularının içi kabarıyor. Bazı yolcular, hatta geminin seyir ve idaresini yürütenlerin kimisi tarafından tahtaları, çarkların dişlileri sökülüyor. Böyle bir gemiyi andırıyor ülkemiz.
AKP hükümetinin ve Başbakan R. T. Erdoğan’ın bu manada işi gün geçtikçe zorlaşıyor. Bazı çevreler, iktidarı özellikle telaşa düşürmek istiyor. AKP, ne kadar panik yaşarsa, o kadar yanlış yapacak; ne kadar seri yanlış yaparsa, onlar o kadar kolay hedeflerine ulaşacaklar.
Zaten AKP’nin ekonomide bir çıkışı ve çözümü yok.
Gelir dağılımı ve sosyal adalette çaresizlik ortada.
Adalet ve yargıda ciddi çıkmazlar var.
Eğitim, tam bir keşmekeş.
Sağlık ve sosyal güvenlik dikiş tutmuyor.
Asayiş ve emniyet vaziyetimiz vatandaşı ürkütüyor.
Hem devlet kurumları arasında kargaşa var, hem de milletin birliği gitmiş, geçmişte olmadığı kadar ahenksizlik hakim.
Devlet çapındaki kaos ve kargaşa, dar ölçekte ailelere kadar inmiş. Aile ocağı huzursuzluk, şiddet, çatışma ve dalaşa dönüşmüş. Aile yapımız dağılmaya yüz tutmuş, içten çürüme ve çökme hızlanmış.
Devlet ve hükümet idaresi adeta “demokratik krallık”a dönüşmüş, kimi çevrelerce “diktatörlük” olarak algılanacak raddeye varmıştır.
Dışarıdan sokulan çomaklar, hem toplumu mikserliyor, hem de yönetimi elinde tutanları bağlıyor, savuruyor.
Endişe, güvensizlik ve umutsuzluk hızla yayılıyor.
Bu vaziyetin öncelikli sorumluları iktidar sahipleridir.
Öncelikle çözüm üretmesi, çözüm bulması veya bulamıyorsa araması gerekenler de onlardır.
Herkes sızlanabilir, nazlanabilir, kendisinden başkasını kabul etmeyebilir, itebilir, oyun içinde olabilir, oyuna gelebilir, hatta hır çıkartabilir…
Ama iktidarda olanlar bunları yapamazlar… İktidardakilerin böyle bir lüksü yoktur!
İktidar makamı, sorumluluk makamıdır, irade, yetki ve çözüm mercidir… Toplumun en akıllısının da, en delisinin de sahibi olmaktır!
Toplumun ve muhalefetin aklı başından gidebilir, tahriklere kapılabilir, hatta tahrik edebilir.
Ama iktidarda bulunanların akıllarının başlarından gitme lüksü yoktur. Tahrik etme veya tahriklere kapılma lüksü yoktur. Çelik-çomak oynama fantezisi yoktur.
İktidar koltuğu, demokratik laik sosyal hukuk devletinin babalığı, asaleti, adaleti, ağırlığı, kucaklayıcılığı, hizmeti ve şefkatinin faydalı icraatlarla doya doya millete yaşatıldığı makamdır.
Türk milleti, böyle bir babalığı, böyle bir hizmeti ve böyle bir kucaklayıcılığı AKP iktidarından maalesef görememiştir, görememektedir. Ancak AKP iktidarı sürecinde azınlıkların ve yabancıların bayram yapmaların bakılırsa, onların ciddi bir babalık gördükleri anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan AKP hükümetinin, milletin kendi icraatlarını tasvip etmeyen çeşitli kesimleriyle, muhalefetle ve hatta kendisiyle dalaşması yanlıştır, kapışması yanlıştır, çeşitli düellolara girmesi yanlıştır. Türkiye bu dalaşı ve savrulmayı kaldıracak vaziyette değildir.
Etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmış, dost-düşman herkesin gözü üzerimizde iken, AKP hükümetinin çözümsüz, agresif, düellocu ve kaos davetçisi vaziyeti geleceğimiz adına bahtsızlıktır.
AKP hükümetinin ve Başbakan R. T. Erdoğan’ın bu manada işi gün geçtikçe zorlaşıyor. Bazı çevreler, iktidarı özellikle telaşa düşürmek istiyor. AKP, ne kadar panik yaşarsa, o kadar yanlış yapacak; ne kadar seri yanlış yaparsa, onlar o kadar kolay hedeflerine ulaşacaklar.
Zaten AKP’nin ekonomide bir çıkışı ve çözümü yok.
Gelir dağılımı ve sosyal adalette çaresizlik ortada.
Adalet ve yargıda ciddi çıkmazlar var.
Eğitim, tam bir keşmekeş.
Sağlık ve sosyal güvenlik dikiş tutmuyor.
Asayiş ve emniyet vaziyetimiz vatandaşı ürkütüyor.
Hem devlet kurumları arasında kargaşa var, hem de milletin birliği gitmiş, geçmişte olmadığı kadar ahenksizlik hakim.
Devlet çapındaki kaos ve kargaşa, dar ölçekte ailelere kadar inmiş. Aile ocağı huzursuzluk, şiddet, çatışma ve dalaşa dönüşmüş. Aile yapımız dağılmaya yüz tutmuş, içten çürüme ve çökme hızlanmış.
Devlet ve hükümet idaresi adeta “demokratik krallık”a dönüşmüş, kimi çevrelerce “diktatörlük” olarak algılanacak raddeye varmıştır.
Dışarıdan sokulan çomaklar, hem toplumu mikserliyor, hem de yönetimi elinde tutanları bağlıyor, savuruyor.
Endişe, güvensizlik ve umutsuzluk hızla yayılıyor.
Bu vaziyetin öncelikli sorumluları iktidar sahipleridir.
Öncelikle çözüm üretmesi, çözüm bulması veya bulamıyorsa araması gerekenler de onlardır.
Herkes sızlanabilir, nazlanabilir, kendisinden başkasını kabul etmeyebilir, itebilir, oyun içinde olabilir, oyuna gelebilir, hatta hır çıkartabilir…
Ama iktidarda olanlar bunları yapamazlar… İktidardakilerin böyle bir lüksü yoktur!
İktidar makamı, sorumluluk makamıdır, irade, yetki ve çözüm mercidir… Toplumun en akıllısının da, en delisinin de sahibi olmaktır!
Toplumun ve muhalefetin aklı başından gidebilir, tahriklere kapılabilir, hatta tahrik edebilir.
Ama iktidarda bulunanların akıllarının başlarından gitme lüksü yoktur. Tahrik etme veya tahriklere kapılma lüksü yoktur. Çelik-çomak oynama fantezisi yoktur.
İktidar koltuğu, demokratik laik sosyal hukuk devletinin babalığı, asaleti, adaleti, ağırlığı, kucaklayıcılığı, hizmeti ve şefkatinin faydalı icraatlarla doya doya millete yaşatıldığı makamdır.
Türk milleti, böyle bir babalığı, böyle bir hizmeti ve böyle bir kucaklayıcılığı AKP iktidarından maalesef görememiştir, görememektedir. Ancak AKP iktidarı sürecinde azınlıkların ve yabancıların bayram yapmaların bakılırsa, onların ciddi bir babalık gördükleri anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan AKP hükümetinin, milletin kendi icraatlarını tasvip etmeyen çeşitli kesimleriyle, muhalefetle ve hatta kendisiyle dalaşması yanlıştır, kapışması yanlıştır, çeşitli düellolara girmesi yanlıştır. Türkiye bu dalaşı ve savrulmayı kaldıracak vaziyette değildir.
Etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmış, dost-düşman herkesin gözü üzerimizde iken, AKP hükümetinin çözümsüz, agresif, düellocu ve kaos davetçisi vaziyeti geleceğimiz adına bahtsızlıktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019