İmam Cafer döneminde hadis derlenmesi
Ehl-i Beyt mektebinin ilk hadis yazan kişisi Hz. Ali’dir. Esasen ilmi yazıya geçirmek Hz. Ali’ye bizzat Resulûllah’ın emriydi
12.06.2022 23:50:00





Ehl-i Beyt mektebinin ilk hadis yazan kişisi Hz. Ali'dir. Esasen ilmi yazıya geçirmek Hz. Ali'ye bizzat Resulûllah'ın emriydi.
İmam Muhammed Bâkır'dan, babaları kanalıyla şöyle rivayet edilmiştir:
"Resulüllah (sav), Ali'ye, "Sana söylediklerimi yaz" buyurdu. Ali, "Ya Resulüllah! Unutmamdan mı endişe ediyorsunuz?" diye sordu.
Resulüllah (s.a.v.), "Hayır, unutmandan endişe etmiyorum. Çünkü Ben, Allah'tan Senin hafızanı güçlendirmesini ve Senin unutmamanı istedim. Bunları ortakların için yaz" buyurdu.
Bunun üzerine Ali, "Ya Resulallah ortaklarım kimlerdir?" diye sordu.
Peygamber buyurdu ki: "Ortakların Senin evlatlarından olan imamlardır. Allah, onlar sebebiyle ümmetime yağmur yağdırır, onların sebebiyle duaları kabul olur. Allah onların sebebiyle ümmetimden belaları giderir. Ve onların sebebiyle gökten rahmet iner" buyurdu.
Ve Hasan'ı işaret ederek, "Bu onların birincisidir" dedi. Ardından Hüseyin'e işaret ederek, "İmamlar bunun evlatlarındandır" buyurdu."
İşte yukarıda adı geçen Hz. Ali'nin Mushafı, Camia, Cifr Kitabı ve Hz. Fatıma'nın Mushafı bu şekilde meydana geldi.
İmam Câfer'e biri gelerek dedi ki: "Ey Resulûllah'ın evladı! Resulüllah kendi zamanında gerekli olan her şeyi halka iletti mi?"
İmam, "Evet, kıyamet gününe kadar muhtaç oldukları her şeyi kendilerine iletti" dedi.
Adam, "Onlardan zayi olan oldu mu hiç?" diye sordu.
İmam Cafer, "Hayır, onlar Resulûllah'ın Ehl-i Beyt'inin yanında mevcuttur" buyurdu.
Ehl-i Beyt İmamları hadis yazılmasını teşvik ediyor ve onları yok olmaktan kurtarmaya çalışıyorlardı. İmam Câfer de babaları ile aynı görüşteydi. İmam, öğrencilerine ilmi yazmalarını emreder ve şöyle derdi:
"Bildiğin her şeyi yaz ve onu din kardeşlerine dağıt, öldüğünde kendi evlatlarına miras bırak."
Yine şöyle derdi: "Kitaplarınızı muhafaza edin, çünkü ileride onlara muhtaç olacaksınız."
İmam Sâdık, Muhammed Bâkır'ın bağlılarından Zurare'nin hadis alanındaki faaliyetlerini de destekliyor ve şöyle diyordu:
"Allah, Zurare b. A'yen'e rahmet etsin. Eğer o olmasaydı babamın hadisleri kaybolacaktı."
Kendi ashabı arasında Ebu Bâsir, Muhammed b. Müslim, Bureyd el-İclî gibi kimseler hakkında şöyle buyururdu:
"Eğer onlar olmasaydı, kimse bu fıkhı istinbat edemezdi. Onlar dinin koruyucuları, babamın öğrettiği helal ve haramların güvenilir bekçileridirler. Onlar dünyada ve ahirette herkesten önce bize koşanlardır."
Öğrencilerine araştırmayı, incelemeyi emrederdi.
Ancak, kendi sözlerini yazarken talebelerinin dikkatli olmasını ister ve şöyle buyururdu:
"Bizim hadislerimizi doğru telaffuz edin ve dilbilim kurallarına uygun olarak yazın. Çünkü biz düzgün konuşan bir sülaleyiz."
Talebesi Mufaddal b. Ömer'e şöyle demiştir:
"Yaz ve ilmini kardeşlerin arasında yay. Eğer ölürsen kitaplarını oğullarına miras bırak, çünkü insanlar öyle bir zamana gireceklerdir ki, fitnenin kol gezdiği bu zamanda ancak kitapları aracılığıyla kaynaşabileceklerdir."
Bilgiler yazıya aktarılırken İmam Câfer râvi zincirinde kopukluk olmamasına dikkat edilmesi konusunda etrafındakileri ikaz ederdi.
Muhammed b. Ali, İmam Câfer'den şöyle rivayet etmiştir:
"Dallanıp budaklanmış yalandan sakının."
Orada hazır bulunanlar, "Dallanıp budaklanmış yalan nedir?" diye sorunca, İmam şöyle buyurdu:
"Bir adam sana bir hadis aktarsa, sen bu adamı atlayıp onun hadisi aldığı adamı anarak rivayet etsen, bu, dallanıp budaklanmış yalan olur."
Bu talimatlar doğrultusunda İmam'ın ashabı hadislerin yazımına ve derlenmesine büyük önem vermişlerdir. Öyle ki, bugün bilinen dört yüz eser telif edilmiştir. Bunlar, Ehl-i Beyt'in ilk temel hadis kaynaklarıdır.
İmam Câfer'den Ehl-i Sünnet dünyasının ileri gelen âlimleri de hadis rivayetinde bulunmuşlardır.
İbn-i Şehraşub "Menakıb-u Ali b. Ebi Tâlib" adlı kitabında, Ebu Nuaym'ın "el-Hılye" adlı kitabından naklen şöyle demiştir:
"Ömer b. Mıkdam demiştir ki: İçinde İmam Sâdık'ın sözü bulunmayan bir fıkıh, hadis, nasihat ve hikmet gibi alanlarda yazılmış tek bir kitap yoktur. Mutlaka bu gibi eserlerin tamamı, Câfer-i Sâdık şöyle buyurmuştur diye başlar. Bunu Ehl-i Sünnet'in önde gelen tefsircilerinden olan Nakkaş, Salebî, Kuşeyrî ve Kazvinî kendi tefsirlerinde nakletmişlerdir."
Yine İbni Şehraşub, Ebu Nuaym'ın "el-Hılye" adlı eserinden şunları nakletmiştir:
"İmam Câfer Sâdık'tan hadis nakledenler arasında Mâlik b. Enes, Şu'be b. Haccac, Sufyan-ı Sevri, İbn Carih, Abdullah b. Ömer, Ruh b. Kâsım, Süfyan b. Uyeyne, Süleyman b. Bilal, İsmail b. Câfer, Hatem b. İsmail, Adulaziz b. Muhtar, Veheb b. Halid, İbrahim b. Tahan vb. büyükler bulunmaktadır."
Sonra İbn Şehraşub şöyle devam etmiştir: "Yine Ebu Nuaym der ki: Müslim de kendi Sahih'inde, İmam Sâdık'tan hadis nakletmiş ve İmam'ın hadisiyle delil getirmiştir."
Sonra İbn Şehraşub, başkalarının da mesela İmam Mâlik, İmam Şafii, Hasan b. Sâlih, Ebu Eyyub, Sistanî, Ömer b. Dinar ve Ahmed b. Hanbel'in İmam Sâdık'tan hadis rivayet ettiklerini vurgulayarak; Mâlik b. Enes'in, İmam Sadık hakkında, "İlim, amel, takva, fazilet ve ibadette İmam Sâdık'tan daha üstün birini hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir düşünce tasavvur etmemiştir" sözüne yer verir.
Kendisi Sünni olan Mir Ali el-Hindî, İmam Câfer Sâdık'ın (a.s.) devri hakkında şöyle diyor:
"O dönemde ilmin yayılması, düşüncelerin özgürleşmesine ve bağlardan kurtulmasına neden oldu. Felsefî tartışmalar (akla dayanan tartışmalara, felsefî tartışmalar denmektedir) bütün İslam toplumlarında yaygınlaştı.
İslam dünyasında bu fikir ve düşünce hareketine Ali b. Ebi Tâlib'in "Sâdık" adıyla meşhur olan torunu-nun önderlik ettiğini unutmamak gerekir.
O çok geniş düşünce ufkuna sahip olan bir kişiydi; çok derin düşüncelere sahipti. Kendi zamanının bilimlerine çok fazla önem veriyordu.
Gerçekte İslam dünyasında meşhur felsefe medreselerini (Dediğimiz gibi, bunlar felsefe derken maksatları aklî bilimlerdir; bunların karşısında ise sadece rivayetlerle uğraşan muhaddisler yer almaktadır) başlatan ilk kişi odur. Ders halkalarına katılanlar sadece (Ebu Hanife gibi) mezhep imamları değildi, geniş çapta aklî bilimler konusunda da öğrencileri vardı onun."
"el-Milel ve'n-Nihel kitabının yazarı ve hicri beşinci asrın büyük filozof ve mütekellimlerinden Muhammed Şehristanî çok bilgili bir kişidir. Şehristanî bu kitabında dünyadaki bütün dinî ve felsefî ekolleri açıklamıştır.
Bir yerde İmam Câfer Sâdık'tan (a.s.) şöyle bahsetmiştir: O, sürekli kaynamakta olan bir ilme, hikmette mükemmel bir edebe, dünyada zühde ve şehvet dürtüleri karşında tam bir takvaya sahipti. Medine'de yaşıyordu, kendi dostlarına ilimlerin sırlarını vermiştir, daha sonra bir süre de Irak'a geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
İmam Muhammed Bâkır'dan, babaları kanalıyla şöyle rivayet edilmiştir:
"Resulüllah (sav), Ali'ye, "Sana söylediklerimi yaz" buyurdu. Ali, "Ya Resulüllah! Unutmamdan mı endişe ediyorsunuz?" diye sordu.
Resulüllah (s.a.v.), "Hayır, unutmandan endişe etmiyorum. Çünkü Ben, Allah'tan Senin hafızanı güçlendirmesini ve Senin unutmamanı istedim. Bunları ortakların için yaz" buyurdu.
Bunun üzerine Ali, "Ya Resulallah ortaklarım kimlerdir?" diye sordu.
Peygamber buyurdu ki: "Ortakların Senin evlatlarından olan imamlardır. Allah, onlar sebebiyle ümmetime yağmur yağdırır, onların sebebiyle duaları kabul olur. Allah onların sebebiyle ümmetimden belaları giderir. Ve onların sebebiyle gökten rahmet iner" buyurdu.
Ve Hasan'ı işaret ederek, "Bu onların birincisidir" dedi. Ardından Hüseyin'e işaret ederek, "İmamlar bunun evlatlarındandır" buyurdu."
İşte yukarıda adı geçen Hz. Ali'nin Mushafı, Camia, Cifr Kitabı ve Hz. Fatıma'nın Mushafı bu şekilde meydana geldi.
İmam Câfer'e biri gelerek dedi ki: "Ey Resulûllah'ın evladı! Resulüllah kendi zamanında gerekli olan her şeyi halka iletti mi?"
İmam, "Evet, kıyamet gününe kadar muhtaç oldukları her şeyi kendilerine iletti" dedi.
Adam, "Onlardan zayi olan oldu mu hiç?" diye sordu.
İmam Cafer, "Hayır, onlar Resulûllah'ın Ehl-i Beyt'inin yanında mevcuttur" buyurdu.
Ehl-i Beyt İmamları hadis yazılmasını teşvik ediyor ve onları yok olmaktan kurtarmaya çalışıyorlardı. İmam Câfer de babaları ile aynı görüşteydi. İmam, öğrencilerine ilmi yazmalarını emreder ve şöyle derdi:
"Bildiğin her şeyi yaz ve onu din kardeşlerine dağıt, öldüğünde kendi evlatlarına miras bırak."
Yine şöyle derdi: "Kitaplarınızı muhafaza edin, çünkü ileride onlara muhtaç olacaksınız."
İmam Sâdık, Muhammed Bâkır'ın bağlılarından Zurare'nin hadis alanındaki faaliyetlerini de destekliyor ve şöyle diyordu:
"Allah, Zurare b. A'yen'e rahmet etsin. Eğer o olmasaydı babamın hadisleri kaybolacaktı."
Kendi ashabı arasında Ebu Bâsir, Muhammed b. Müslim, Bureyd el-İclî gibi kimseler hakkında şöyle buyururdu:
"Eğer onlar olmasaydı, kimse bu fıkhı istinbat edemezdi. Onlar dinin koruyucuları, babamın öğrettiği helal ve haramların güvenilir bekçileridirler. Onlar dünyada ve ahirette herkesten önce bize koşanlardır."
Öğrencilerine araştırmayı, incelemeyi emrederdi.
Ancak, kendi sözlerini yazarken talebelerinin dikkatli olmasını ister ve şöyle buyururdu:
"Bizim hadislerimizi doğru telaffuz edin ve dilbilim kurallarına uygun olarak yazın. Çünkü biz düzgün konuşan bir sülaleyiz."
Talebesi Mufaddal b. Ömer'e şöyle demiştir:
"Yaz ve ilmini kardeşlerin arasında yay. Eğer ölürsen kitaplarını oğullarına miras bırak, çünkü insanlar öyle bir zamana gireceklerdir ki, fitnenin kol gezdiği bu zamanda ancak kitapları aracılığıyla kaynaşabileceklerdir."
Bilgiler yazıya aktarılırken İmam Câfer râvi zincirinde kopukluk olmamasına dikkat edilmesi konusunda etrafındakileri ikaz ederdi.
Muhammed b. Ali, İmam Câfer'den şöyle rivayet etmiştir:
"Dallanıp budaklanmış yalandan sakının."
Orada hazır bulunanlar, "Dallanıp budaklanmış yalan nedir?" diye sorunca, İmam şöyle buyurdu:
"Bir adam sana bir hadis aktarsa, sen bu adamı atlayıp onun hadisi aldığı adamı anarak rivayet etsen, bu, dallanıp budaklanmış yalan olur."
Bu talimatlar doğrultusunda İmam'ın ashabı hadislerin yazımına ve derlenmesine büyük önem vermişlerdir. Öyle ki, bugün bilinen dört yüz eser telif edilmiştir. Bunlar, Ehl-i Beyt'in ilk temel hadis kaynaklarıdır.
İmam Câfer'den Ehl-i Sünnet dünyasının ileri gelen âlimleri de hadis rivayetinde bulunmuşlardır.
İbn-i Şehraşub "Menakıb-u Ali b. Ebi Tâlib" adlı kitabında, Ebu Nuaym'ın "el-Hılye" adlı kitabından naklen şöyle demiştir:
"Ömer b. Mıkdam demiştir ki: İçinde İmam Sâdık'ın sözü bulunmayan bir fıkıh, hadis, nasihat ve hikmet gibi alanlarda yazılmış tek bir kitap yoktur. Mutlaka bu gibi eserlerin tamamı, Câfer-i Sâdık şöyle buyurmuştur diye başlar. Bunu Ehl-i Sünnet'in önde gelen tefsircilerinden olan Nakkaş, Salebî, Kuşeyrî ve Kazvinî kendi tefsirlerinde nakletmişlerdir."
Yine İbni Şehraşub, Ebu Nuaym'ın "el-Hılye" adlı eserinden şunları nakletmiştir:
"İmam Câfer Sâdık'tan hadis nakledenler arasında Mâlik b. Enes, Şu'be b. Haccac, Sufyan-ı Sevri, İbn Carih, Abdullah b. Ömer, Ruh b. Kâsım, Süfyan b. Uyeyne, Süleyman b. Bilal, İsmail b. Câfer, Hatem b. İsmail, Adulaziz b. Muhtar, Veheb b. Halid, İbrahim b. Tahan vb. büyükler bulunmaktadır."
Sonra İbn Şehraşub şöyle devam etmiştir: "Yine Ebu Nuaym der ki: Müslim de kendi Sahih'inde, İmam Sâdık'tan hadis nakletmiş ve İmam'ın hadisiyle delil getirmiştir."
Sonra İbn Şehraşub, başkalarının da mesela İmam Mâlik, İmam Şafii, Hasan b. Sâlih, Ebu Eyyub, Sistanî, Ömer b. Dinar ve Ahmed b. Hanbel'in İmam Sâdık'tan hadis rivayet ettiklerini vurgulayarak; Mâlik b. Enes'in, İmam Sadık hakkında, "İlim, amel, takva, fazilet ve ibadette İmam Sâdık'tan daha üstün birini hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir düşünce tasavvur etmemiştir" sözüne yer verir.
Kendisi Sünni olan Mir Ali el-Hindî, İmam Câfer Sâdık'ın (a.s.) devri hakkında şöyle diyor:
"O dönemde ilmin yayılması, düşüncelerin özgürleşmesine ve bağlardan kurtulmasına neden oldu. Felsefî tartışmalar (akla dayanan tartışmalara, felsefî tartışmalar denmektedir) bütün İslam toplumlarında yaygınlaştı.
İslam dünyasında bu fikir ve düşünce hareketine Ali b. Ebi Tâlib'in "Sâdık" adıyla meşhur olan torunu-nun önderlik ettiğini unutmamak gerekir.
O çok geniş düşünce ufkuna sahip olan bir kişiydi; çok derin düşüncelere sahipti. Kendi zamanının bilimlerine çok fazla önem veriyordu.
Gerçekte İslam dünyasında meşhur felsefe medreselerini (Dediğimiz gibi, bunlar felsefe derken maksatları aklî bilimlerdir; bunların karşısında ise sadece rivayetlerle uğraşan muhaddisler yer almaktadır) başlatan ilk kişi odur. Ders halkalarına katılanlar sadece (Ebu Hanife gibi) mezhep imamları değildi, geniş çapta aklî bilimler konusunda da öğrencileri vardı onun."
"el-Milel ve'n-Nihel kitabının yazarı ve hicri beşinci asrın büyük filozof ve mütekellimlerinden Muhammed Şehristanî çok bilgili bir kişidir. Şehristanî bu kitabında dünyadaki bütün dinî ve felsefî ekolleri açıklamıştır.
Bir yerde İmam Câfer Sâdık'tan (a.s.) şöyle bahsetmiştir: O, sürekli kaynamakta olan bir ilme, hikmette mükemmel bir edebe, dünyada zühde ve şehvet dürtüleri karşında tam bir takvaya sahipti. Medine'de yaşıyordu, kendi dostlarına ilimlerin sırlarını vermiştir, daha sonra bir süre de Irak'a geldi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.