İmam-Hatip diye yola çıkanlar

Hikaye yine tanıdık ve yine aşina...

Hükümet İmam-Hatip adıyla sonu başından belli bir oyun oynuyor ve bu oyunun ardından papazlı-hahamlı eğitim çıkıyor.

Yani imam yetiştireceğiz diye yola çıkanlar, daha doğrusu bu iddiada bulunanlar, finali papaza-hahama bağlıyorlar.

İşte Türkiye'ye 80 yıllık bir geçmiş içinde yazılan en geçerli senaryo bu!

Önce tırnak içinde İslamcı geçinen bir kadro, mangalda kül bırakmayan bir sahte tavırla ortaya çıkıyor. Ardından güya bu fikrin antitezi kadrolar "Devlet elden gidiyor" diye bir duruş sergiliyorlar. En sonunda "İslamcı" kadro güya Müslümanların önünü açmak için sofraya papazı-hahamı davet ediyor.

O ünlü filmin, ünlü müziğinde denildiği gibi; "İşte bizim hikayemiz bu..."

İmam-Hatip senaryosu

YÖK yasasını Cumhurbaşkanına gönderdiği günden itibaren alttan alta "kafanızı takmayın biz zaten bu yasayı çıkarmayacağız" diyen hükümet, ağzındaki baklayı çıkardı:

"Laik ülkede, diğer dinler konusunda da talep gelirse değerlendirilmeli. Musevilerle, Patrikhaneyle konuşulur; papaz, haham gelir ders verir. Veliler din eğitimi alsın diye İmam-Hatiplere öğrenci göndermekten vazgeçer, sorun çözülür."

Bu açıklamaların sahibi eski DYP'li, yeni AKP'li Tayyar Altıkulaç... Altıkulaç bu yolla güç odaklarına mesaj gönderiyor.

"Önünüzü açıyoruz. Bize yardımcı olun".

Yani İstanbul Büyükşehir adayını "azınlıklar istedi, o nedenle seçtik" diyen Başbakanın partisi, yine adrese teslim sevkıyat yapıyor.

Alanın memnun, satanın memnun olduğu bir İmam-Hatip senaryosu bu! Hükümette karşı duranlar da bu işin içindeler ve elbirliğiyle millete tezgâh açıyor, tezgâh kuruyorlar!

Zavallı İmam-Hatipli de zannediyor ki kendi derdiyle ilgilenen Başbakanı var!

Bilmiyor ki bu yolun sonunda imam değil, papaz-haham kavgası var!

Hükümetin kararlılığı

Avrupa Birliği ile ilgili yasalar çıkacağı zaman Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Brüksel'den kükremişti:

"Bu yasalar çıkacak. Karşı çıkanlar için hatırlatıyorum. Siyasetçinin iki gömleği vardır. Bayramlık ve idamlık..."

AB süreci için böylesine bir gözükaralık, hatta iman sergileyen Dışişleri Bakanı ve onun hükümeti, mesele İmam-Hatip olunca "kontrollü bir gerginlik" politikası uyguluyor ve ardından kocaman bir tısss...

O kontrollü gerginliğin de millete karşı yapıldığını yineleyelim.

Niyetler papaza-hahama göre belirlenmiş!

Bu konuda tüm mesele, finalin millete hazmettirilmesi konusunda yaşanıyor.

Gördüklerimizin, duyduklarımızın bunun dışında bir meali yok.

Tekrarlayalım:

İmam-Hatip diye yola çıkanlar, işi papaza-hahama bağladılar!

Bunu görmemek için ne olmak gerekiyor acaba?

Bir soru da İmam-Hatipliye:

Eğer bu işi AKP değil de mesela CHP yapsaydı tavrınız ne olurdu?