"Bazı Sünnî eserlerde İmam Hüseyin'in tüm bu gelişmeleri bildiği halde bilerek ölüme gittiğinden bahsedilmektedir. Resûlullah (s.a.v.) tarafından buyrulan ve kendisinin de vakıf olduğu hadislere göre öldürüleceğini bildiği halde, hayatını korumaya çalışmak yerine, neden ölümü tercih ettiği tartışılmaktadır. Bilerek ölüme gitmesi eleştirilmektedir.
Buna cevap olarak deriz ki; evet, İmam Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'in içinde öldürüleceği ceddi Resûlullah (s.a.v.) tarafından kendisine haber verilmiş bir İmam'dır.
Kerbela olayında gaye, hakkı hâkim kılmaktır. Hz. Hüseyin (a.s.) ilahi kelimetullah için ölümü göze almıştır. Gerekirse şehit olacaktır. Bu her cihatta böyledir.
Kendisinin ölümünden haberdar olması, yaşayacağı kaderi bilerek ona boyun eğmesidir ki, bu tarifi imkânsız bir teslimiyettir. Kaldı ki, 12 masum İmam'ın kendi ağzından, imamlığın bir vasfının da öleceği zamanı bilmek olduğu aktarılır. Yani hüccet sahibi gerçek her İmam, öleceği zamanı bilir. Bu imametinin bir gereğidir.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın şehit edildiği tarih, İslam tarihi için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü öleceğini bildiği hâlde vazgeçmediği bu kararlı kıyam, halifenin yanlışlarının ortaya çıkması, ümmetin ayıkması ve Kur'an çizgisine geri dönüşün başlangıcıdır.
Bu yüzden Asr-ı Saadet'ten itibaren onun şehadeti ve nasıl katledileceği haber verilmiş, bu zamana dikkatler çekilmiştir. Kıyamla başlayan süreç, karanlıkların aydınlanma sabahıdır ki, İmam (a.s.) canını bu uğurda esirgememiştir.
Kerbela katliamı, iman ile küfrün mücadelesidir. İmam Hüseyin (a.s.) ve kafilesinde bulunan 72 kişi imanın, Kuran'ın ve Sünnet'in temsilcisi idi. Karşısındaki ordu da zahirde namaz kılan, kelime-i tevhit okuyan insanlardan müteşekkildi. Ancak onlar bilmeden imana karşı savaşmışlardır.
Ve burada enteresan bir nokta daha vardır. İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt'i, ümmetin nazarından Emevi hükümetince ne kadar gizlenmeye çalışsa da saygınlığa sahiptir. Hürmet görmektedir.
Nitekim Kerbela olayının akabinde gelişen tabloda da bu ortaya çıkmıştır. İmam Zeynelabidin ve Hz. Zeyneb, Yezid'e, "Ey Yezid" şeklinde hitap edecek ama Yezid dahi buna engel olamayacaktır. Ancak Yezid ve Emevîler aynı saygınlığı asla görmemiştir. Onlara gösterilen sadece makam ve paraya olan bağlılıktan kaynaklanmaktadır.
İmam Hüseyin, dünyevi bir makam veya maddi bir çıkar için hareket etmemiştir. Gerçekten de Hz. Hüseyin (a.s.) o anda düşmanın üstüne gitse galip gelecekti. Ancak Hz. Hüseyin müminin, mümine hakkı konusunu dikkate alarak, kendi üzerine gelenleri haksız yere öldürmekten çekinmiştir. Ve de onların büyük bir günaha girmesini önlemek için de, "Siz beni bu mektuplarla Kûfe'ye davet ettiniz, istemiyorsanız madem gideyim" demiştir.
Hz. Hüseyin (a.s.)'ın bu sözünde çok ciddi bir incelik vardır. Ehl-i Beyt'ten bir insanı katledenin ebediyen azap içerisinde olmasından dolayıdır ki, onları bu azaptan korumak için, "O zaman müsaade edin de döneyim" ifadesinde bulunmuştur.
Zaten Hz. Hüseyin kaderini bile bile ölüme gitmiş, asla ölümden korkmamış ve fakat katiller açısından onların tadacakları azap nedeniyle onlara merhamet ederek, "bu fail, siz olmayın" ifadesinde bulunmuştur. Yani, İmam Hüseyin iki şekilde de onları düşünmüştür. Ne onları öldürmek istemiştir, ne de onların ebedi bir azaba duçar olmasını istemiştir. Hz. Hüseyin'in hareket merkezi tamamen Allah'ın rızasına ulaşmaktır."
(Prof. Dr. Haydar Baş bu görüşlerini İmam Hüseyin adlı eserinde dile getirmiştir)
Buna cevap olarak deriz ki; evet, İmam Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'in içinde öldürüleceği ceddi Resûlullah (s.a.v.) tarafından kendisine haber verilmiş bir İmam'dır.
Kerbela olayında gaye, hakkı hâkim kılmaktır. Hz. Hüseyin (a.s.) ilahi kelimetullah için ölümü göze almıştır. Gerekirse şehit olacaktır. Bu her cihatta böyledir.
Kendisinin ölümünden haberdar olması, yaşayacağı kaderi bilerek ona boyun eğmesidir ki, bu tarifi imkânsız bir teslimiyettir. Kaldı ki, 12 masum İmam'ın kendi ağzından, imamlığın bir vasfının da öleceği zamanı bilmek olduğu aktarılır. Yani hüccet sahibi gerçek her İmam, öleceği zamanı bilir. Bu imametinin bir gereğidir.
İmam Hüseyin (a.s.)'ın şehit edildiği tarih, İslam tarihi için çok önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü öleceğini bildiği hâlde vazgeçmediği bu kararlı kıyam, halifenin yanlışlarının ortaya çıkması, ümmetin ayıkması ve Kur'an çizgisine geri dönüşün başlangıcıdır.
Bu yüzden Asr-ı Saadet'ten itibaren onun şehadeti ve nasıl katledileceği haber verilmiş, bu zamana dikkatler çekilmiştir. Kıyamla başlayan süreç, karanlıkların aydınlanma sabahıdır ki, İmam (a.s.) canını bu uğurda esirgememiştir.
Kerbela katliamı, iman ile küfrün mücadelesidir. İmam Hüseyin (a.s.) ve kafilesinde bulunan 72 kişi imanın, Kuran'ın ve Sünnet'in temsilcisi idi. Karşısındaki ordu da zahirde namaz kılan, kelime-i tevhit okuyan insanlardan müteşekkildi. Ancak onlar bilmeden imana karşı savaşmışlardır.
Ve burada enteresan bir nokta daha vardır. İmam Hüseyin ve Ehl-i Beyt'i, ümmetin nazarından Emevi hükümetince ne kadar gizlenmeye çalışsa da saygınlığa sahiptir. Hürmet görmektedir.
Nitekim Kerbela olayının akabinde gelişen tabloda da bu ortaya çıkmıştır. İmam Zeynelabidin ve Hz. Zeyneb, Yezid'e, "Ey Yezid" şeklinde hitap edecek ama Yezid dahi buna engel olamayacaktır. Ancak Yezid ve Emevîler aynı saygınlığı asla görmemiştir. Onlara gösterilen sadece makam ve paraya olan bağlılıktan kaynaklanmaktadır.
İmam Hüseyin, dünyevi bir makam veya maddi bir çıkar için hareket etmemiştir. Gerçekten de Hz. Hüseyin (a.s.) o anda düşmanın üstüne gitse galip gelecekti. Ancak Hz. Hüseyin müminin, mümine hakkı konusunu dikkate alarak, kendi üzerine gelenleri haksız yere öldürmekten çekinmiştir. Ve de onların büyük bir günaha girmesini önlemek için de, "Siz beni bu mektuplarla Kûfe'ye davet ettiniz, istemiyorsanız madem gideyim" demiştir.
Hz. Hüseyin (a.s.)'ın bu sözünde çok ciddi bir incelik vardır. Ehl-i Beyt'ten bir insanı katledenin ebediyen azap içerisinde olmasından dolayıdır ki, onları bu azaptan korumak için, "O zaman müsaade edin de döneyim" ifadesinde bulunmuştur.
Zaten Hz. Hüseyin kaderini bile bile ölüme gitmiş, asla ölümden korkmamış ve fakat katiller açısından onların tadacakları azap nedeniyle onlara merhamet ederek, "bu fail, siz olmayın" ifadesinde bulunmuştur. Yani, İmam Hüseyin iki şekilde de onları düşünmüştür. Ne onları öldürmek istemiştir, ne de onların ebedi bir azaba duçar olmasını istemiştir. Hz. Hüseyin'in hareket merkezi tamamen Allah'ın rızasına ulaşmaktır."
(Prof. Dr. Haydar Baş bu görüşlerini İmam Hüseyin adlı eserinde dile getirmiştir)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Provokatör olmuşum! / 19.07.2025
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Ümmetçilik laf ile işi değil gönül işidir / 18.07.2025
- Suriye’ye barış, huzur yağıyor! / 17.07.2025
- TBMM, Sarayın iradesini mi temsil ediyor / 16.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -2- / 15.07.2025
- FETÖ yoktur, ABD’nin derin devleti vardır -1- / 14.07.2025
- Diyanet’in 15 Temmuz hutbesi / 13.07.2025
- PKK, ‘ak’landı / 12.07.2025
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025