‘İman onlarla kuvvet bulacaktır’
İmam Ali (a.s), Cemel savaşı sırasında şöyle buyurdu: "Şu askerlerimiz içinde öyle kişiler var ki henüz babalarının bellerinde, analarının rahimlerindedirler. Zaman, burundan gelen pıhtı gibi onları ortaya atacak, iman onlarla kuvvet bulacaktır"
22.12.2020 23:50:00





H. OKAN EGESEL
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimsenin mutlaka şu üç haslete sahip olması gerekir: Emir ve yasaklamasında insanlarla iyi geçinme yolunu tutturmalı, emir ve yasaklamasında adalet üzere davranmalı ve emrettiği ve yasakladığı şeyi bilmelidir."
İmam Ali (a.s), kardeşinin Cemel savaşında olmasını ve onun da Allah'ın, düşmanlarına karşı zaferini görmesini isteyen birisine, "Kardeşin bizimle olmayı ister miydi?" diye sordu.
"Evet" cevabını alınca da şöyle buyurdu. "Öyleyse o da bizimle beraberdi. Şu askerlerimiz içinde öyle kişiler var ki henüz babalarının bellerinde, analarının rahimlerindedirler. Zaman, burundan gelen pıhtı gibi onları ortaya atacak, iman onlarla kuvvet bulacaktır."
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimsenin şu üç haslete sahip olması gerekir: Emrettiği şeyle amel etmelidir, sakındırdığı şeyi bizzat kendisi de terk etmiş olmalıdır ve emir ve yasaklamasında adalete riayet etmeli ve yumuşak bir yol tutturmalıdır."
İmam Sâdık (a.s), kendisine iyiliği emretmenin ve kötülükten sakındırmanın tüm ümmete farz olup olmadığı sorulunca şöyle buyurmuştur: "Herkese farz değildir."
Kendisine, "Neden?" diye arz edilince de şöyle buyurmuştur: "Zira bu iş kudret sahibi olan, sözüne itaat edilen, iyi ve kötüyü tanıyan kimselerin görevidir. Doğru ve yanlış yolu teşhis edemeyen, nerden nereye, bâtıla mı yoksa hakka mı davet etmesi gerektiğini bilmeyen zayıf kimselerin değil. Bu sözün delili ise, Aziz ve Celil olan Allah'ın Kitabındaki, 'Aranızda hayra davet eden bir topluluk olmalıdır' ayetidir."
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda bir grup riyakâra itaat eden bir topluluk gelecektir. O riyakârlar, ibadet ve zühdden söz ederler ve beyinsizdirler. İyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı sadece kendilerine bir zarar gelmediği takdirde farz bilirler. Onlar kendileri için birtakım özürler ve bahaneler bulmaya çalışırlar."
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim iyiliği emrederse bu işi güzel bir şekilde yapmış olmalıdır."
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Mes'ud! İnsanlara sıkı, kendisine ise hafif davranan kimselerden olma! Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: Neden amel etmediğiniz şeyi söylersiniz?"
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben kendimi, sakınmadığım şeyden insanları sakındırmaktan, önceden yapmadığım bir şeyi onlara emretmekten daha yüce biliyorum." (Muhammed Muhammedî, Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimsenin mutlaka şu üç haslete sahip olması gerekir: Emir ve yasaklamasında insanlarla iyi geçinme yolunu tutturmalı, emir ve yasaklamasında adalet üzere davranmalı ve emrettiği ve yasakladığı şeyi bilmelidir."
İmam Ali (a.s), kardeşinin Cemel savaşında olmasını ve onun da Allah'ın, düşmanlarına karşı zaferini görmesini isteyen birisine, "Kardeşin bizimle olmayı ister miydi?" diye sordu.
"Evet" cevabını alınca da şöyle buyurdu. "Öyleyse o da bizimle beraberdi. Şu askerlerimiz içinde öyle kişiler var ki henüz babalarının bellerinde, analarının rahimlerindedirler. Zaman, burundan gelen pıhtı gibi onları ortaya atacak, iman onlarla kuvvet bulacaktır."
İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimsenin şu üç haslete sahip olması gerekir: Emrettiği şeyle amel etmelidir, sakındırdığı şeyi bizzat kendisi de terk etmiş olmalıdır ve emir ve yasaklamasında adalete riayet etmeli ve yumuşak bir yol tutturmalıdır."
İmam Sâdık (a.s), kendisine iyiliği emretmenin ve kötülükten sakındırmanın tüm ümmete farz olup olmadığı sorulunca şöyle buyurmuştur: "Herkese farz değildir."
Kendisine, "Neden?" diye arz edilince de şöyle buyurmuştur: "Zira bu iş kudret sahibi olan, sözüne itaat edilen, iyi ve kötüyü tanıyan kimselerin görevidir. Doğru ve yanlış yolu teşhis edemeyen, nerden nereye, bâtıla mı yoksa hakka mı davet etmesi gerektiğini bilmeyen zayıf kimselerin değil. Bu sözün delili ise, Aziz ve Celil olan Allah'ın Kitabındaki, 'Aranızda hayra davet eden bir topluluk olmalıdır' ayetidir."
İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda bir grup riyakâra itaat eden bir topluluk gelecektir. O riyakârlar, ibadet ve zühdden söz ederler ve beyinsizdirler. İyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı sadece kendilerine bir zarar gelmediği takdirde farz bilirler. Onlar kendileri için birtakım özürler ve bahaneler bulmaya çalışırlar."
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim iyiliği emrederse bu işi güzel bir şekilde yapmış olmalıdır."
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Mes'ud! İnsanlara sıkı, kendisine ise hafif davranan kimselerden olma! Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: Neden amel etmediğiniz şeyi söylersiniz?"
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben kendimi, sakınmadığım şeyden insanları sakındırmaktan, önceden yapmadığım bir şeyi onlara emretmekten daha yüce biliyorum." (Muhammed Muhammedî, Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.