Bugün dünyada hür olabilmek, şahsiyetli ve de nüfuz sahibi olarak kalabilmek için, iktisadî bağımsızlığı kazanmak ve güçlü olmak şarttır. Değişen dünya şartlarında, hürriyet için ilk şart iktisadî bağımsızlık olmuştur. Aksi takdirde, hür kalmak mümkün değildir. Esasen, dünyada her devirde olduğu gibi, günümüzde de savaşan, inançlar ve ideolojilerdir. İktisadî güç ise, inanç ve ideolojilerin en büyük yardımcı unsurudur. Gaye yolunda ana vasıtalar hiçbir zaman basite alınamazlar. Bu mühim hususu Kur'an-ı Kerîm de vurgular. Cenab-ı Hak: "Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin" buyurmak suretiyle, malı candan önce zikretmiştir. Mal ise iktisadî hayatın temel esaslarından olduğuna göre, iktisadî unsurların hür olabilmekteki hayatiyeti anlaşılmaktadır. O halde, bizim ruh dünyamızı aydınlatan unsurlar içerisinde; güçlü kalmak, iktisadî bağımsızlık için çalışmak imanımızın gereğidir. İslâm'da imandan sonra emredilen, bir ve beraber olarak güçleri birleştirmektir. Dikkat edilirse, İslâm'ın ibadet hayatı içinde iktisadî unsurlar köklü yer tutarlar. İslâm'ın beş şartından ikisi malî ibadetlerdir. Şartları, maddî güç ölçüsüyle tahakkuk etmektedir. Sadaka ise, her mü'minin riayet etmesi lazım gelen yaygın bir ibadet türüdür. Keza, Allah yolunda infak etmek ve cömertlik hususu son derece övülmüş ve bunlar İslâm'da güzel ahlâkın ve Allah yolundaki fedakârlığın temeli sayılmıştır.
İslâm'a göre, "veren el, alan elden üstündür". Sevgili Peygamberimiz (sav): "Güçlü mü'min, zayıf mü'minden hayırlı ve Allah katında daha sevimlidir" buyurmuştur. Müslüman, her sahada olduğu gibi, iktisadî sahalarda da güçlü olmak mecburiyetindedir. Günümüzde her çeşit zenaat, özellikle sanayi, iktisadî hayatın baş unsurlarıdır. O halde mü'minler, her zenaat dalında; özellikle teknolojide ve sanayide söz sahibi olmak mecburiyetindedirler. Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Davud (as), elinde demiri yumuşatan, onu şekle sokan, eşyaya hakim büyük bir insan olarak anlatılır. Aslında sanayiin, ticaretin ve tarımın ve tüm zenaat dallarının menşei peygamberler ve halifetullaha namzet salih kimselerdir. Meselâ; ilk buharlı geminin mucidi Hz. Nuh'dur (as). Terzilik sanatı Hz. İdris (as) ile, tebabet ise Hz. İsa (as) ile neşvü nema bulmuştur. Demek, gerçek medeniyetin öncüleri peygamberlerdir.
Prof. Dr. Haydar Baş