IMF Türkiye Daimi Temsilcisi Hugt Bredenkamp, Antalya'da '6. Ekonomi Zirvesi' kapsamındaki panelde, AKP hükümetine şu önerilerde bulundu: "Öncelikle yapılması gereken, uzun vadede mali strateji. Böylelikle kamu borcunun azaltılması hedeflenirken, Türkiye'de iş görenler, yabancı yatırımcılar, bundan olumlu etkilenecek.
IMF yetkilisinin bu ifadeleriyle IMF'nin hangi amaca hizmet ettiği net olarak anlaşılmaktadır.
Son açıklanan rakamlara göre toplam borcumuzun yüzde 42'si iç piyasaya, yani özel bankalara, yüzde 27'si kamu kesimine, kalan yüzde 31'i ise dış piyasayadır.
Özel bankaların, dış piyasadan sendikasyon kredileri alarak devlete yüksek faizlerle borç verdiğini düşünürsek, esasen iç piyasaya olan borç da dışa olan borca ilave edilmelidir.
Şimdi, ülkemiz üzerinde derin hesapları olan global güçlerin önemli bir oyunu da burada devreye girmektedir.
AKP hükümeti ilk icraatlara(!) başladığı dönemlerde kamu kesimine olan borç yüzde 60 civarındaydı ve iç piyasaya olan borç ise o oranda düşüktü.
2 kat yüksek faizlerle gerek özel bankalardan, gerekse dış piyasadan borç alınarak kamuya ait olan borç yüzde 27'ye kadar düşürüldü ve kamuya ödenecek olan faiz, özel bankalara ve dış piyasaya aktarılmış oldu. Yani bu düşme oranı kadar hatta daha fazla yükle devlet dışarıya bağımlı hale getirildi.
Eski hükümetler pek sağlıklı olmamakla beraber en azından kamuya ait olan borçları, vadesi geldiği zaman daha uzun vadeli bonolarla değiştiriyorlardı. Böylece devletin faiz yükü yine kendi içinde kalıyordu. Ama AKP hükümeti yukarıda bahsettiğimiz oyunlarla maalesef devleti 2 kat daha fazla faizin ve dışa bağımlılığın içine sokmuş oldu.
IMF yetkilisinin sözlerine tekrar döndüğümüzde verilen tavsiyede kamuya ait olan bu yüzde 27'lik payda da yabancıların gözü olduğunu görmekteyiz. Çünkü onların gayesi sadece üzüm yemek değil, hem üzümü yemek, hem de bağcıyı dövmek. Seni, bütün kaynakların kuruyana kadar sömürmek.
Doğal olarak da, kamunun borçlarını sözde karşılamak için finanslarını devreye sokacak olan içimizdeki ve dışımızdaki yabancı sermaye, oturdukları yerden yüksek faizlerle semirmeye ve de bizi kemirmeye devam edecekler.
Malazgirt Zaferi kutlamalarında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşma hala kulaklarımda "Artık bu ülkenin zenginlikleri, hırsızın, arsızın, yolsuzun, hortumcunun değil, yıllar boyunca ülkesi için fedakarca çalışıp didinen bu sessiz çoğunluk için harcanacaktır. Yağma düzeni sona erecek" demişti.
Bu iddiaya sahip olan sayın Başbakanın, sadece bu kamu borçlarının özel bankalara aktarılmasıyla, hortumlanmasına göz yumduğu ve hatta desteklediği yolsuzluk miktarı 1 yılda en az 20 tane Tüpraş etmektedir.
Bu konuda en kalıcı çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'tan gelmektedir. 3 Kasım seçimlerinden önce Sayın Baş, yüzde 60 oranında olan kamuya ait borçların emisyonu genişleterek kapatılabileceğini söylemişti. Yani bir anda toplam borcumuz yüzde 60 oranında azalacaktı. O dönemde 200 milyar dolar seviyesinde olan toplam borcumuz bir anda 80 milyar dolara düşecekti. Sağ cebinden sol cebine para koymak gibi bir şey ve de en mantıklı çözüm.
O dönemde "aman ha, para basıp emisyonu artırırsanız enflasyon olur" diye ayağa kalktılar ve milletimizi kandırdılar. Sana maliyeti yok denecek kadar az olan bu çözüm yerine yüksek faizle yabancı para borç almayı tavsiye ettiler.
Sıfıra yakın maliyeti olan TL sürdüğünde enflasyon oluyor da, faizli ve sana maliyeti çok olan yabancı parayı devreye koyduğunda enflasyon olmuyor mu?
Netice de borçlarımızın faizlerini bile ödeyemeyecek noktaya geldik.
İleriyi görebilen, her konuda, özellikle de ekonomide yaşadığımız problemleri -çünkü her şeyin temelinde iktisadi bağımsızlık vardır- aşabilecek, çözüm ve proje insanı Prof. Dr. Haydar Baş'a Türk milleti olarak ihtiyacımız var.
Daha ne kadar kendimize acı çektirmeye devam edeceğiz?
IMF yetkilisinin bu ifadeleriyle IMF'nin hangi amaca hizmet ettiği net olarak anlaşılmaktadır.
Son açıklanan rakamlara göre toplam borcumuzun yüzde 42'si iç piyasaya, yani özel bankalara, yüzde 27'si kamu kesimine, kalan yüzde 31'i ise dış piyasayadır.
Özel bankaların, dış piyasadan sendikasyon kredileri alarak devlete yüksek faizlerle borç verdiğini düşünürsek, esasen iç piyasaya olan borç da dışa olan borca ilave edilmelidir.
Şimdi, ülkemiz üzerinde derin hesapları olan global güçlerin önemli bir oyunu da burada devreye girmektedir.
AKP hükümeti ilk icraatlara(!) başladığı dönemlerde kamu kesimine olan borç yüzde 60 civarındaydı ve iç piyasaya olan borç ise o oranda düşüktü.
2 kat yüksek faizlerle gerek özel bankalardan, gerekse dış piyasadan borç alınarak kamuya ait olan borç yüzde 27'ye kadar düşürüldü ve kamuya ödenecek olan faiz, özel bankalara ve dış piyasaya aktarılmış oldu. Yani bu düşme oranı kadar hatta daha fazla yükle devlet dışarıya bağımlı hale getirildi.
Eski hükümetler pek sağlıklı olmamakla beraber en azından kamuya ait olan borçları, vadesi geldiği zaman daha uzun vadeli bonolarla değiştiriyorlardı. Böylece devletin faiz yükü yine kendi içinde kalıyordu. Ama AKP hükümeti yukarıda bahsettiğimiz oyunlarla maalesef devleti 2 kat daha fazla faizin ve dışa bağımlılığın içine sokmuş oldu.
IMF yetkilisinin sözlerine tekrar döndüğümüzde verilen tavsiyede kamuya ait olan bu yüzde 27'lik payda da yabancıların gözü olduğunu görmekteyiz. Çünkü onların gayesi sadece üzüm yemek değil, hem üzümü yemek, hem de bağcıyı dövmek. Seni, bütün kaynakların kuruyana kadar sömürmek.
Doğal olarak da, kamunun borçlarını sözde karşılamak için finanslarını devreye sokacak olan içimizdeki ve dışımızdaki yabancı sermaye, oturdukları yerden yüksek faizlerle semirmeye ve de bizi kemirmeye devam edecekler.
Malazgirt Zaferi kutlamalarında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşma hala kulaklarımda "Artık bu ülkenin zenginlikleri, hırsızın, arsızın, yolsuzun, hortumcunun değil, yıllar boyunca ülkesi için fedakarca çalışıp didinen bu sessiz çoğunluk için harcanacaktır. Yağma düzeni sona erecek" demişti.
Bu iddiaya sahip olan sayın Başbakanın, sadece bu kamu borçlarının özel bankalara aktarılmasıyla, hortumlanmasına göz yumduğu ve hatta desteklediği yolsuzluk miktarı 1 yılda en az 20 tane Tüpraş etmektedir.
Bu konuda en kalıcı çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'tan gelmektedir. 3 Kasım seçimlerinden önce Sayın Baş, yüzde 60 oranında olan kamuya ait borçların emisyonu genişleterek kapatılabileceğini söylemişti. Yani bir anda toplam borcumuz yüzde 60 oranında azalacaktı. O dönemde 200 milyar dolar seviyesinde olan toplam borcumuz bir anda 80 milyar dolara düşecekti. Sağ cebinden sol cebine para koymak gibi bir şey ve de en mantıklı çözüm.
O dönemde "aman ha, para basıp emisyonu artırırsanız enflasyon olur" diye ayağa kalktılar ve milletimizi kandırdılar. Sana maliyeti yok denecek kadar az olan bu çözüm yerine yüksek faizle yabancı para borç almayı tavsiye ettiler.
Sıfıra yakın maliyeti olan TL sürdüğünde enflasyon oluyor da, faizli ve sana maliyeti çok olan yabancı parayı devreye koyduğunda enflasyon olmuyor mu?
Netice de borçlarımızın faizlerini bile ödeyemeyecek noktaya geldik.
İleriyi görebilen, her konuda, özellikle de ekonomide yaşadığımız problemleri -çünkü her şeyin temelinde iktisadi bağımsızlık vardır- aşabilecek, çözüm ve proje insanı Prof. Dr. Haydar Baş'a Türk milleti olarak ihtiyacımız var.
Daha ne kadar kendimize acı çektirmeye devam edeceğiz?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suçlar, 10. Yargı Paketi ile önlenebilir mi? / 05.06.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025
- Mücadele enflasyonla mı, vatandaşla mı? / 04.06.2025
- “Cezasızlık algısı” iktidara yakın olanlarda var! / 03.06.2025
- Yüksek faizle üretim ekonomisi olmaz, işsizlik azalmaz! / 31.05.2025
- ‘Anayasanın hangi maddesi?’ dendiğinde İmralı’dan ses geliyor / 30.05.2025
- Siyasetin gündemi farklı, milletin gündemi farklı... / 29.05.2025
- Dedeağaç’taki NATO tatbikatı, milli güvenlik sorunu / 28.05.2025
- BOP’a göre demokrasi, ‘parçalamak’ demek / 27.05.2025
- Suriye aynasında Türkiye’yi görebilmek! / 24.05.2025
- Milyonlarca gencimiz boşta geziyor / 21.05.2025