Türkiye NATO toprağıdır denmeye başladığından beri, ülkemiz yabancı ülkelerden gelen askerlerle doluyor.
Patriotların kurulması ve çalıştırılması için gelenler, Malatya Kürecik’teki füze kalkanı için yerleşenler derken İzmir’de koskoca bir NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığını kabul ettik.
Bunların yanında sayıları 40’a ulaşan yerde NATO askeri adı altında NATO üyesi ülkelerin askerleri topraklarımızda bizimle yaşıyorlar.
İncirlik’te bulunan ve ABD üssü diye de bilinen NATO merkezinde yılbaşı gecesi meydana gelenler bizleri en hassas noktadan yaraladı.
“Merhaba Çukurova” isimli yerel gazetenin haberine göre, sarhoş bir halde üsten çıkan askerler, camiye girdiler, camiyi talan ettikten sonra, orada bulunan Kuran’ı Kerimleri yırtıp, yaktılar.
Biz bu manzaraya geçtiğimiz sene, Afganistan’da yaşamıştık.
Ancak bir farkla. Afganlılar, Hıristiyan askerlerin Kuran yakmaları karşısında, gösteri düzenlemişlerdi.
Ülkemizde ise, durum Afgan hassasiyetinden de uzak.
Bu korkunç olay, değil halk tarafından protesto edilmek, yetkililer tarafından gizlenmeye çalışıldı.
Daha sonra basına sızdırılan haberin ortaya çıkmasıyla konunun takibe alındığından bahsediliyor.
Tarihi, İslam’ın sancaktarlığı ile geçen Türk milleti ne hale getirildi?
İnançların mücadelesinin her devirde yaşandığı malum. Görünen o ki, Hıristiyan batı bu mücadele için milletlerini yetiştirmeyi asla bırakmıyor.
Sarhoş askerlerin aklına, Müslüman’ın ibadethanesini kirletmek ve kutsal kitabını yakmak geliyor.
Türk milleti ise dinlerarası diyalog aldatmacası ile maalesef yine yenildi. Vatandaşlar öyle bir noktaya taşındı ki, dinine küfredene, kutsal kitabını yakana hoşgörü ile yaklaşmak modernliğin, 21. yüzyılın gereği gibi gösteriliyor.
Ve bu yalana pek çok Müslüman kanıyor.
Laikliğin gereği herkesin inancına saygı duymaktır. Ancak, benim inancıma saygı duyulmuyor, inancım değiştirilmeye çalışılıyorsa orada laiklik sınırı aşılmıştır.
Biz, geçtiğimiz yıllarda, Danimarka’da çıkan karikatür krizini de gördük.
Hz. Peygambere hakaret içeren bu karikatürlerden sonra, ülkemizde yetkili ağızlar göstermelik birkaç kelam ettiler, sonra bu karikatürlere ve yapanlara sahip çıkan Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreter’i olmasına izin verdiler.
Ya da en altta secdede bir Müslüman, üzerinde bir Hıristiyan ve onların tepesinde bir Yahudi’nin yer aldığı heykele kimse ses çıkarmadı.
Türk milleti bu acı noktaya adım adım taşındı.
Bugün ayetle yasaklanmasına rağmen, bir Müslüman kadının Hıristiyan erkekle evlenmesine kimse haramdır demiyorsa, sokakta İncil dağıtanların elindekileri gençlerimiz rahatça alabiliyorsa burada sıkıntı vardır.
Dinlerarası diyalog, sadece Hıristiyan olmayanları kiliseye döndürme çalışması değildir. Bir inanç mücadelesi gibi görünse de, toprakların işgali ile neticelenecek ciddi bir tehlikedir.
Bu korkunç tuzağa dikkat çeken tek kişi de Prof. Dr. Haydar Baş Bey’dir.
On yıllardır, diyalogun asıl manasını anlatıyor ve tehlikelerine dikkat çekiyor.
NATO toprağı sayılan İncirlik’te yaşanan rezaletin örtbas edilmeye çalışılması, O’nun dediklerinin ve diyalogun ne kadar sinsi bir tuzak olduğunu bir kez daha gösterdi.
Patriotların kurulması ve çalıştırılması için gelenler, Malatya Kürecik’teki füze kalkanı için yerleşenler derken İzmir’de koskoca bir NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığını kabul ettik.
Bunların yanında sayıları 40’a ulaşan yerde NATO askeri adı altında NATO üyesi ülkelerin askerleri topraklarımızda bizimle yaşıyorlar.
İncirlik’te bulunan ve ABD üssü diye de bilinen NATO merkezinde yılbaşı gecesi meydana gelenler bizleri en hassas noktadan yaraladı.
“Merhaba Çukurova” isimli yerel gazetenin haberine göre, sarhoş bir halde üsten çıkan askerler, camiye girdiler, camiyi talan ettikten sonra, orada bulunan Kuran’ı Kerimleri yırtıp, yaktılar.
Biz bu manzaraya geçtiğimiz sene, Afganistan’da yaşamıştık.
Ancak bir farkla. Afganlılar, Hıristiyan askerlerin Kuran yakmaları karşısında, gösteri düzenlemişlerdi.
Ülkemizde ise, durum Afgan hassasiyetinden de uzak.
Bu korkunç olay, değil halk tarafından protesto edilmek, yetkililer tarafından gizlenmeye çalışıldı.
Daha sonra basına sızdırılan haberin ortaya çıkmasıyla konunun takibe alındığından bahsediliyor.
Tarihi, İslam’ın sancaktarlığı ile geçen Türk milleti ne hale getirildi?
İnançların mücadelesinin her devirde yaşandığı malum. Görünen o ki, Hıristiyan batı bu mücadele için milletlerini yetiştirmeyi asla bırakmıyor.
Sarhoş askerlerin aklına, Müslüman’ın ibadethanesini kirletmek ve kutsal kitabını yakmak geliyor.
Türk milleti ise dinlerarası diyalog aldatmacası ile maalesef yine yenildi. Vatandaşlar öyle bir noktaya taşındı ki, dinine küfredene, kutsal kitabını yakana hoşgörü ile yaklaşmak modernliğin, 21. yüzyılın gereği gibi gösteriliyor.
Ve bu yalana pek çok Müslüman kanıyor.
Laikliğin gereği herkesin inancına saygı duymaktır. Ancak, benim inancıma saygı duyulmuyor, inancım değiştirilmeye çalışılıyorsa orada laiklik sınırı aşılmıştır.
Biz, geçtiğimiz yıllarda, Danimarka’da çıkan karikatür krizini de gördük.
Hz. Peygambere hakaret içeren bu karikatürlerden sonra, ülkemizde yetkili ağızlar göstermelik birkaç kelam ettiler, sonra bu karikatürlere ve yapanlara sahip çıkan Danimarka Başbakanı Rasmussen’in NATO Genel Sekreter’i olmasına izin verdiler.
Ya da en altta secdede bir Müslüman, üzerinde bir Hıristiyan ve onların tepesinde bir Yahudi’nin yer aldığı heykele kimse ses çıkarmadı.
Türk milleti bu acı noktaya adım adım taşındı.
Bugün ayetle yasaklanmasına rağmen, bir Müslüman kadının Hıristiyan erkekle evlenmesine kimse haramdır demiyorsa, sokakta İncil dağıtanların elindekileri gençlerimiz rahatça alabiliyorsa burada sıkıntı vardır.
Dinlerarası diyalog, sadece Hıristiyan olmayanları kiliseye döndürme çalışması değildir. Bir inanç mücadelesi gibi görünse de, toprakların işgali ile neticelenecek ciddi bir tehlikedir.
Bu korkunç tuzağa dikkat çeken tek kişi de Prof. Dr. Haydar Baş Bey’dir.
On yıllardır, diyalogun asıl manasını anlatıyor ve tehlikelerine dikkat çekiyor.
NATO toprağı sayılan İncirlik’te yaşanan rezaletin örtbas edilmeye çalışılması, O’nun dediklerinin ve diyalogun ne kadar sinsi bir tuzak olduğunu bir kez daha gösterdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018