Son zamanlarda AB ile özellikle Almanya ile Türkiye arasında soğuk rüzgârlar esmekte. Bildiğiniz gibi Almanya seçim sathına girmek üzere ve taraf partilerin seçim propagandaları özellikle Türkiye düşmanlığı üzerine oluşmaktadır.
Almanya Başbakanı Merkel muhalefet lideri Schulz ve gerek diğer siyasiler daha fazla oy devşirebilmek için Türk düşmanlığını körüklemektedirler. "Sözün tamamı deliye söylenir" sözünden hareketle aslında içlerindeki olanı sözlerine döküyorlar.
"AB bizi asla bu birliğe almaz" diyen heyhat ki "Bu AB 15 yıla kalmaz dağılacak" diyen bilge insanı dinlemeyen halkımız ise sanki AB ülkeleri ile bizi yöneten iktidarın amansız mücadele içinde olduğunu zannetmekte. Dolayısı ile hem Alman ve AB'deki siyasetçiler bu çekişmeden çıkar sağlamakta, hem de ülkemizi yöneten irade sanki bunlarla mücadele içinde imiş gibi pazarlanmakta.
Ülkemizi hayati derecede ilgilendiren konularda çok ama çok hassas davranmadıktan sonra vatan sevgisinden, samimiyetten bahsedilebilir mi Allah aşkına? Almanya meclisinin Ermeni soykırım yalanını kabul etmesinin üzerinden çok mu geçti? Neden bu karardan sonra AB'den vazgeçmedik? Neden Nazi soykırımını meclisten geçirmedik?
Sözde göstermelik çıkışlardan başka hiçbir icraatımız olmadı. Hal böyle iken çatırdayan hem de çatır çatır çatırdayan AB'ye girme sevdası nedir? Ülkemizdeki en yetkili ağızlar sanki söz birliği etmişçesine 'bizi alacaksanız alın almayacaksanız siz bilirsiniz' kabilinden sözler sarf etmekte.
Bunun anlamı şudur: "Bizi lütfen alın almayacaksanız dürüstçe belirtin." Yani "inisiyatif sizde ey AB, biz kararı size bırakmış durumdayız" demektir. Siz baş olun biz siz isterseniz kuyruk oluruz anlamında sarf edilen sözler her Müslüman Türk evladını derinden yaralamaktadır. Yani açıkça AB'ye girebilmek için milli ve İslami her türlü tavizi ver, sonra da adamlar seni ister alsın ister almasın.
Şu bilinmelidir ki; AB'ye girmek için domuz etinin serbest kalmasından zinanın suç olmaktan çıkarılmasına kadar işlenen cürümlerin cezası ukbada olacaktır. AB'ye girmek için bitirilen tarımın ve hayvancılığın cezasını ise Türk halkı çekmektedir. Lütfen aklımızı başımıza alalım iş işten geçmeden.
Almanya Başbakanı Merkel muhalefet lideri Schulz ve gerek diğer siyasiler daha fazla oy devşirebilmek için Türk düşmanlığını körüklemektedirler. "Sözün tamamı deliye söylenir" sözünden hareketle aslında içlerindeki olanı sözlerine döküyorlar.
"AB bizi asla bu birliğe almaz" diyen heyhat ki "Bu AB 15 yıla kalmaz dağılacak" diyen bilge insanı dinlemeyen halkımız ise sanki AB ülkeleri ile bizi yöneten iktidarın amansız mücadele içinde olduğunu zannetmekte. Dolayısı ile hem Alman ve AB'deki siyasetçiler bu çekişmeden çıkar sağlamakta, hem de ülkemizi yöneten irade sanki bunlarla mücadele içinde imiş gibi pazarlanmakta.
Ülkemizi hayati derecede ilgilendiren konularda çok ama çok hassas davranmadıktan sonra vatan sevgisinden, samimiyetten bahsedilebilir mi Allah aşkına? Almanya meclisinin Ermeni soykırım yalanını kabul etmesinin üzerinden çok mu geçti? Neden bu karardan sonra AB'den vazgeçmedik? Neden Nazi soykırımını meclisten geçirmedik?
Sözde göstermelik çıkışlardan başka hiçbir icraatımız olmadı. Hal böyle iken çatırdayan hem de çatır çatır çatırdayan AB'ye girme sevdası nedir? Ülkemizdeki en yetkili ağızlar sanki söz birliği etmişçesine 'bizi alacaksanız alın almayacaksanız siz bilirsiniz' kabilinden sözler sarf etmekte.
Bunun anlamı şudur: "Bizi lütfen alın almayacaksanız dürüstçe belirtin." Yani "inisiyatif sizde ey AB, biz kararı size bırakmış durumdayız" demektir. Siz baş olun biz siz isterseniz kuyruk oluruz anlamında sarf edilen sözler her Müslüman Türk evladını derinden yaralamaktadır. Yani açıkça AB'ye girebilmek için milli ve İslami her türlü tavizi ver, sonra da adamlar seni ister alsın ister almasın.
Şu bilinmelidir ki; AB'ye girmek için domuz etinin serbest kalmasından zinanın suç olmaktan çıkarılmasına kadar işlenen cürümlerin cezası ukbada olacaktır. AB'ye girmek için bitirilen tarımın ve hayvancılığın cezasını ise Türk halkı çekmektedir. Lütfen aklımızı başımıza alalım iş işten geçmeden.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
H. İbrahim TALAY / diğer yazıları
- Kısır politika ve milli siyaset / 31.05.2020
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018
- Asıl zavallı kim? / 22.05.2020
- İstikamet / 08.05.2020
- Sahte kahramanlar / 28.04.2020
- Şehr-i emin ve liyakat / 04.02.2019
- Suç, ceza ve adalet / 20.01.2019
- Çözümün adresi belli / 08.05.2018
- Tren gecikmez raydan çıkar / 05.05.2018
- Kul hakkı ve Milli Ekonomi Modeli / 28.04.2018
- Yağmur duası ve Milli Ekonomi Modeli / 27.02.2018