Hem bizim yörenin, hem de Türkiye'nin bir gerçeğidir ki insanda, tabiatta unutulmuş. İnsanlar bu unutulmuşluğu kabullenmiş vaziyette ama tabiat kabullenmemiş, itirazı var ve kendi lisanı ile bunu açıkça dile getiriyor.
Köyümüzün adı Kirazlı? Ama kiraz yok. Binlerce ceviz ağacı var. Ama bir tane ceviz yok. Bir o kadar elma, armut ağacı var. Ama onlarda yok. Olanları da yabani hayvanlar anında yiyor.
Oysa bahar geldiğinde bütün ağaçlar meyveye durmuştu. Sonra o meyveler kurumaya başladı. Büyüklere çaresi yok mu, diye soruyorum. Var, diyorlar. Bir ilaçtan bahsediyorlar ve ağaçlar yaprak açarken bu ilacı sürdün mü, işlem tamam.
İlçede tarım müdürlüğü var. Sorun belli, çözümde belli. Ama kimsenin kılı kıpırdamadığı için tabiatta, insana hizmeti bitirmiş.
Bizim yörenin balı bereketli ve meşhurdur. Ama bal azalmış artı o eski özelliğini kaybetmiş. Nedenini sordum! İlk sırada insan var. İnsanlar kaliteyi değil daha çok ürün ve daha çok parayı hedefledikleri ve değişik yöntemler kullandıkları için o eski verim ve kalite düşmüş.
Bir diğer sebep ise tabiata, insan müdahalesinden kaynaklanan iklim değişiklikleri? (Gerçi bu bütün yaşama etkiliyor.) Çoruh üzerine kurulan onlarca baraj, memleketin bereket olan yağmurlarını sel ve felakete çevirmiş.
Yağmurlar artınca birçok bitki, çiçek gelişimini tamamlayamadan ölüyor. Artı ekinde yok. Kovandan polen toplamak için çıkan arı bir ölçek polen buluyorsa iki ölçekte su toplayıp, kovana getiriyor.
Her tarafı milli park yapmışlar. Balık tutamazsın, ayıya, domuza, kurda, kuşa dokunamazsın, diye de hüküm koymuşlar. Dokunursan, devlette sana dokunuyor. Kimse sana ne kardeşim, buranın kendi kontrol sistemi var, doğal yaşam alanlarına müdahale etme, demediği, diyemediği için ayısı, domuzu çoğaldıkça çoğalmış.
Dün ormanda beslenen bu hayvanlara, çoğaldıkları için orman yetmiyor. Haliyle köye iniyorlar. Kenar köşede kalan meyveleri, ayvanlardaki arıları yiyorlar. İneğe, koyuna saldırıyorlar. Tabiatın, kendi dengesine dokunursan, onlarda sana dokunuyor.
Çayırlar! Dün bir adım benim yerimden biçtin, diye tartışmalar yapılırken bugün koca koca çayırlar biçilmiyor. Neden? Hayvan yok. Hayvan neden yok? Gidin Uruguay hükümetine sorun!
İnsanlara gelince! İnsanlar da unutulmuş. Hem devlet tarafından, hem de evlatları tarafından. Devlet hizmet yönü ile unutmuş. Yollar eski. Hastaneler yetersiz. Okullar aynı şekilde. Yaş maaşı, emekli maaşı zaten ortada.
Ama dedim ya! İnsanlar bu unutulmuşluğu kabullenmiş vaziyette, tabiat gibi tepki göstermiyor. Dün solcu olan bugünde solcu... Din muhafazakâr, milliyetçi, dinci olanlar bugünde aynı çizgide. Türkiye'nin geldiği nokta da ortada?
Oysa unutulmuşluğa, yokluğa, yoksulluğa bu siyasi anlayışlar (hepsi) sebep oldu. İnsanımız ise tepki göstereceğine, sahiplendi.
Bir başka boyuta geçeyim! Karadeniz ve Artvin adeta yalancı cennet... Haliyle yörenin birçok yerine devre mülkler, köy evleri, lüks villalar yapılıyor. Trilyonluk yatırımlar var. Bölge insanı bu yatırımlara seviniyor.
Soruyorum; Bu yatırımı, bölge insanı mı yapıyor? Hayır. Bu yatırımlardan bölge insanı mı yaralanacak? Hayır. Eeee!
Zenginler tabiat harikası yöremize gelmiş, keşiflerini yapmış, yatırımlarını hayata geçiriyor. Kimin için? Daha zenginler için. Onları bölgeye getirecek, yedirecek, gezdirecek, konaklatacak, parasını alıp, gönderecek.
Düşünsenize! Birileri huzur bulmak, rahat yaşamak için şehirlerden geliyor senin, benim toprağımı alıyor. Sen, ben ise huzur ve rahat yaşamak için toprağımızı satıp şehirlere gidiyoruz. Bu işte bir terslik yok mu?
Köyümüzün adı Kirazlı? Ama kiraz yok. Binlerce ceviz ağacı var. Ama bir tane ceviz yok. Bir o kadar elma, armut ağacı var. Ama onlarda yok. Olanları da yabani hayvanlar anında yiyor.
Oysa bahar geldiğinde bütün ağaçlar meyveye durmuştu. Sonra o meyveler kurumaya başladı. Büyüklere çaresi yok mu, diye soruyorum. Var, diyorlar. Bir ilaçtan bahsediyorlar ve ağaçlar yaprak açarken bu ilacı sürdün mü, işlem tamam.
İlçede tarım müdürlüğü var. Sorun belli, çözümde belli. Ama kimsenin kılı kıpırdamadığı için tabiatta, insana hizmeti bitirmiş.
Bizim yörenin balı bereketli ve meşhurdur. Ama bal azalmış artı o eski özelliğini kaybetmiş. Nedenini sordum! İlk sırada insan var. İnsanlar kaliteyi değil daha çok ürün ve daha çok parayı hedefledikleri ve değişik yöntemler kullandıkları için o eski verim ve kalite düşmüş.
Bir diğer sebep ise tabiata, insan müdahalesinden kaynaklanan iklim değişiklikleri? (Gerçi bu bütün yaşama etkiliyor.) Çoruh üzerine kurulan onlarca baraj, memleketin bereket olan yağmurlarını sel ve felakete çevirmiş.
Yağmurlar artınca birçok bitki, çiçek gelişimini tamamlayamadan ölüyor. Artı ekinde yok. Kovandan polen toplamak için çıkan arı bir ölçek polen buluyorsa iki ölçekte su toplayıp, kovana getiriyor.
Her tarafı milli park yapmışlar. Balık tutamazsın, ayıya, domuza, kurda, kuşa dokunamazsın, diye de hüküm koymuşlar. Dokunursan, devlette sana dokunuyor. Kimse sana ne kardeşim, buranın kendi kontrol sistemi var, doğal yaşam alanlarına müdahale etme, demediği, diyemediği için ayısı, domuzu çoğaldıkça çoğalmış.
Dün ormanda beslenen bu hayvanlara, çoğaldıkları için orman yetmiyor. Haliyle köye iniyorlar. Kenar köşede kalan meyveleri, ayvanlardaki arıları yiyorlar. İneğe, koyuna saldırıyorlar. Tabiatın, kendi dengesine dokunursan, onlarda sana dokunuyor.
Çayırlar! Dün bir adım benim yerimden biçtin, diye tartışmalar yapılırken bugün koca koca çayırlar biçilmiyor. Neden? Hayvan yok. Hayvan neden yok? Gidin Uruguay hükümetine sorun!
İnsanlara gelince! İnsanlar da unutulmuş. Hem devlet tarafından, hem de evlatları tarafından. Devlet hizmet yönü ile unutmuş. Yollar eski. Hastaneler yetersiz. Okullar aynı şekilde. Yaş maaşı, emekli maaşı zaten ortada.
Ama dedim ya! İnsanlar bu unutulmuşluğu kabullenmiş vaziyette, tabiat gibi tepki göstermiyor. Dün solcu olan bugünde solcu... Din muhafazakâr, milliyetçi, dinci olanlar bugünde aynı çizgide. Türkiye'nin geldiği nokta da ortada?
Oysa unutulmuşluğa, yokluğa, yoksulluğa bu siyasi anlayışlar (hepsi) sebep oldu. İnsanımız ise tepki göstereceğine, sahiplendi.
Bir başka boyuta geçeyim! Karadeniz ve Artvin adeta yalancı cennet... Haliyle yörenin birçok yerine devre mülkler, köy evleri, lüks villalar yapılıyor. Trilyonluk yatırımlar var. Bölge insanı bu yatırımlara seviniyor.
Soruyorum; Bu yatırımı, bölge insanı mı yapıyor? Hayır. Bu yatırımlardan bölge insanı mı yaralanacak? Hayır. Eeee!
Zenginler tabiat harikası yöremize gelmiş, keşiflerini yapmış, yatırımlarını hayata geçiriyor. Kimin için? Daha zenginler için. Onları bölgeye getirecek, yedirecek, gezdirecek, konaklatacak, parasını alıp, gönderecek.
Düşünsenize! Birileri huzur bulmak, rahat yaşamak için şehirlerden geliyor senin, benim toprağımı alıyor. Sen, ben ise huzur ve rahat yaşamak için toprağımızı satıp şehirlere gidiyoruz. Bu işte bir terslik yok mu?
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasetçiler Yasak Elma ve Kızılcık Şerbeti dizilerini mi izliyor! / 28.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Dünya lideri demek kolay, olmak zor / 27.03.2024
- Siyasette de hep masa kazanıyor / 25.03.2024
- Erdoğan neden sözlerinin esiri olmuyor? / 24.03.2024
- Erdoğan ‘seçimden sonrası tufan diyenleri’ not alıyormuş / 23.03.2024
- Müslümanların kan ile iftarı ve son fetva / 22.03.2024
- Erdoğan’a biat ve bozkurtların aklaşması / 21.03.2024
- Hüseyin Baş: 'Bunlarda hiçbir değer ve kutsal yok' / 20.03.2024
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024