Memlekette sapıklık aldı başını gidiyor!
Son örneğini Ensar Vakfı olayında yaşadık. Tam 45 çocuğa yıllardır tecavüz edilmiş!
Gün geçmiyor ki bir yeni tecavüz ve taciz haberi duymayalım.
Üstelik bu tür adli vakaların çok azı basına yansıdığı gibi adliyeye intikal eden vaka sayısı toplam vakaların belki de yüzde üçü veya beşidir!
Çoğu vakanın, haklı olarak utanıldığı, çekinildiği ve korkutulma gibi sebeplerden dolayı üzeri kapatılıyor gizleniyor!
Yani basına yansıyanlar sadece aysbergin görünen yüzü!
Asıl çözülmesi ve aydınlatılması gereken konu, bu milletin hangi sebeplerden dolayı böylesine sapıklıkları yapabilecek derekeye düşmüş olmasıdır!
Daha enteresanı ise her geçen gün artan bu vahim tablonun dindar olduğu iddia edilen bir iktidar döneminde gerçekleşmesi.
Sadece bu husus bile, iktidar mensuplarının dinle, imanla ve ahlâki değerlerle pek ilgilerinin olmadığını bu konuyu önemsemediklerini göstermeye yeter.
Din ancak gerçek mecraında, saf ve temiz halinde yaşandığı takdirde insanları kötülükten alıkoyar ve onları güzel ahlak sahibi yapar.
Bunun örneği Ehl-i Beyt'ten başkası değildir ve bu sebeple Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize bıraktığı iki emaneti Kur'an ve Ehl-i Beyt olarak ifade etmiştir.
Muaviye'nin ve Yezid'in yaşadığı ve yaşatmaya çalıştığı dine bir bakın. Her türlü sapıklığın normal kabul edildiğini göreceksiniz.
Sapkın özellikler her insanın nefsinde gizlidir ve önemli olan nefsi terbiye ederek o özellikleri ahlâkı hamideye tebdil etmektir.
Nefs terbiyesi yapmadan kurallar ve şekiller yığınından ibaret bir din öğretmenin hiçbir mantığı olamaz.
Bakın en yakında Ortadoğu'da yaşananlara. Kendini Müslüman zanneden insanların eline fırsat geçince işlediği katliamlar ve tecavüzler hepimizin gözü önünde.
Hıristiyan batının sessiz sakin efendi gözüktüğüne bakmayın. En yakında Yugoslavya'nın dağılma sürecindeki katliamlar, onların da ellerine fırsat geçince iç dünyalarındaki canavarın neler yapabileceğini ortaya koydu!
İnsanı önce gönlünden fethedip o gönle hitap edilmelidir.
Eğitim sistemimiz "En iyi öğrenci notu en yüksek olan ve en iyi okulu kazanan öğrencidir" mantığı üzerine kurulu ne yazık ki!
Halbuki gerçek din, bir bireyin hangi mesleği yaparsa yapsın imanlı ve ahlaklı olmasını temin etmeye çalışır ki insanın ebedi hayatını belirleyen temel unsur hangi mesleği ne kadar iyi yaptığından önce hangi iman ve ahlaki değerlere sahip olarak yaptığıdır. Aksi takdirde daha zeki veya zengin olanın daha maneviyat ehli olduğu manası çıkar ki böyle bir şey en başta ilahi adalete aykırı olur.
İnsanın aklı, zekası, mesleği ve sair dünyevi özellikleri iman sahibi olmasıyla ve o doğrultuda bunları tasarruf etmesiyle Allah katında bir değer ifade eder.
İşte bu değerleri insana kazandıracak olan da Ehlibeyt yolundan ve ekolünden silsile yoluyla gelen insanı kâmillerdir.
Onlar insanı gönül olarak görür ve o gönlü kazanmayı o gönle Ehl-i Beyt ve Allah aşkını yaşatmayı gaye edinir.
Zannetmeyin ki bunlar geçmişte yaşayan Abdulkadir Geylani'den, Hacı Bektaş'tan, Hacı Bayram'dan, Mevlana'dan ve Yunus'tan ibarettir.
Bunlar kıyamete kadar bitmeyecektir ve dünyanın temel direkleridir.
Tek gayeleri insanlara Allah'ı sevdirmek ve onları güzel ahlâkla tezyin edip Allah'a taşımaktır! İnsanların kalbinde Hakkı iktidar yapmaktır.
Kalbinde Allah'ın hüküm sürdüğü ve tek hesabı son nefes olan bir insana siz hangi yanlışı yaptırabilirsiniz?!
Geçmişte peygamberlerin yaptığı vazifenin bir benzeridir bu.
İşte bu insanlarla birlikte olmadan toplumdaki hiçbir sorunu çözmemiz mümkün olamaz.
Son sözü Prof. Dr. Haydar Baş'a bırakıyorum; İNSAN GÖNÜLDÜR GÖNÜL!
Son örneğini Ensar Vakfı olayında yaşadık. Tam 45 çocuğa yıllardır tecavüz edilmiş!
Gün geçmiyor ki bir yeni tecavüz ve taciz haberi duymayalım.
Üstelik bu tür adli vakaların çok azı basına yansıdığı gibi adliyeye intikal eden vaka sayısı toplam vakaların belki de yüzde üçü veya beşidir!
Çoğu vakanın, haklı olarak utanıldığı, çekinildiği ve korkutulma gibi sebeplerden dolayı üzeri kapatılıyor gizleniyor!
Yani basına yansıyanlar sadece aysbergin görünen yüzü!
Asıl çözülmesi ve aydınlatılması gereken konu, bu milletin hangi sebeplerden dolayı böylesine sapıklıkları yapabilecek derekeye düşmüş olmasıdır!
Daha enteresanı ise her geçen gün artan bu vahim tablonun dindar olduğu iddia edilen bir iktidar döneminde gerçekleşmesi.
Sadece bu husus bile, iktidar mensuplarının dinle, imanla ve ahlâki değerlerle pek ilgilerinin olmadığını bu konuyu önemsemediklerini göstermeye yeter.
Din ancak gerçek mecraında, saf ve temiz halinde yaşandığı takdirde insanları kötülükten alıkoyar ve onları güzel ahlak sahibi yapar.
Bunun örneği Ehl-i Beyt'ten başkası değildir ve bu sebeple Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bize bıraktığı iki emaneti Kur'an ve Ehl-i Beyt olarak ifade etmiştir.
Muaviye'nin ve Yezid'in yaşadığı ve yaşatmaya çalıştığı dine bir bakın. Her türlü sapıklığın normal kabul edildiğini göreceksiniz.
Sapkın özellikler her insanın nefsinde gizlidir ve önemli olan nefsi terbiye ederek o özellikleri ahlâkı hamideye tebdil etmektir.
Nefs terbiyesi yapmadan kurallar ve şekiller yığınından ibaret bir din öğretmenin hiçbir mantığı olamaz.
Bakın en yakında Ortadoğu'da yaşananlara. Kendini Müslüman zanneden insanların eline fırsat geçince işlediği katliamlar ve tecavüzler hepimizin gözü önünde.
Hıristiyan batının sessiz sakin efendi gözüktüğüne bakmayın. En yakında Yugoslavya'nın dağılma sürecindeki katliamlar, onların da ellerine fırsat geçince iç dünyalarındaki canavarın neler yapabileceğini ortaya koydu!
İnsanı önce gönlünden fethedip o gönle hitap edilmelidir.
Eğitim sistemimiz "En iyi öğrenci notu en yüksek olan ve en iyi okulu kazanan öğrencidir" mantığı üzerine kurulu ne yazık ki!
Halbuki gerçek din, bir bireyin hangi mesleği yaparsa yapsın imanlı ve ahlaklı olmasını temin etmeye çalışır ki insanın ebedi hayatını belirleyen temel unsur hangi mesleği ne kadar iyi yaptığından önce hangi iman ve ahlaki değerlere sahip olarak yaptığıdır. Aksi takdirde daha zeki veya zengin olanın daha maneviyat ehli olduğu manası çıkar ki böyle bir şey en başta ilahi adalete aykırı olur.
İnsanın aklı, zekası, mesleği ve sair dünyevi özellikleri iman sahibi olmasıyla ve o doğrultuda bunları tasarruf etmesiyle Allah katında bir değer ifade eder.
İşte bu değerleri insana kazandıracak olan da Ehlibeyt yolundan ve ekolünden silsile yoluyla gelen insanı kâmillerdir.
Onlar insanı gönül olarak görür ve o gönlü kazanmayı o gönle Ehl-i Beyt ve Allah aşkını yaşatmayı gaye edinir.
Zannetmeyin ki bunlar geçmişte yaşayan Abdulkadir Geylani'den, Hacı Bektaş'tan, Hacı Bayram'dan, Mevlana'dan ve Yunus'tan ibarettir.
Bunlar kıyamete kadar bitmeyecektir ve dünyanın temel direkleridir.
Tek gayeleri insanlara Allah'ı sevdirmek ve onları güzel ahlâkla tezyin edip Allah'a taşımaktır! İnsanların kalbinde Hakkı iktidar yapmaktır.
Kalbinde Allah'ın hüküm sürdüğü ve tek hesabı son nefes olan bir insana siz hangi yanlışı yaptırabilirsiniz?!
Geçmişte peygamberlerin yaptığı vazifenin bir benzeridir bu.
İşte bu insanlarla birlikte olmadan toplumdaki hiçbir sorunu çözmemiz mümkün olamaz.
Son sözü Prof. Dr. Haydar Baş'a bırakıyorum; İNSAN GÖNÜLDÜR GÖNÜL!
Zühtü Kazancı / diğer yazıları
- Ateist devlet olmayacağız / 08.09.2022
- Cem Yılmaz ve Cilalı Güldürü Devri / 29.08.2022
- Bırakın beni milleti uyandırın / 24.08.2022
- Aramıza katılmanızı bekliyoruz / 16.08.2022
- Suriye’nin kuzeyi mi, Büyük İsrail’in kilidi mi? / 01.08.2022
- 15 Temmuz ve alınmayan dersler / 19.07.2022
- Adalet yoksa zulüm vardır / 21.06.2022
- Polemikten beslenen siyaset / 09.05.2022
- Haydar Baş ve Aşk / 14.04.2022
- AK-YÜZBİM / 12.04.2022
- Cem Yılmaz ve Cilalı Güldürü Devri / 29.08.2022
- Bırakın beni milleti uyandırın / 24.08.2022
- Aramıza katılmanızı bekliyoruz / 16.08.2022
- Suriye’nin kuzeyi mi, Büyük İsrail’in kilidi mi? / 01.08.2022
- 15 Temmuz ve alınmayan dersler / 19.07.2022
- Adalet yoksa zulüm vardır / 21.06.2022
- Polemikten beslenen siyaset / 09.05.2022
- Haydar Baş ve Aşk / 14.04.2022
- AK-YÜZBİM / 12.04.2022