Soğuk savaşın sona ermesinin ardından stratejik önemini yitirdiği düşünülen Türkiye, Batı'nın Ortadoğu politikalarında yine kilit ülkedir.
1991 Körfez Savaşı sırasında tekrar önem kazanmaya başlayan bu "stratejik ortaklık" konusu yakın gelecekte düğmeye basılacak yeni Irak operasyonu ile bir kez daha gündeme geliyor.
Türkiye; tarihi geçmişi ve dini bir olan Arap devletlerini uzun yıllardır izlediği yanlış politikalarla bir kenara itmiş, daima komşuluk ilişkisinde bulunacakları da adeta arkadan vurmuştur.
Körfez Krizi sırasında, Irak'ın tam bir tarafsızlık ve BM Güvenlik Konseyi'nden çıkacak ekonomik ambargo kararına uymama ricalarını reddeden siyasi irade, tam manasıyla Batı'nın yanında yer almıştır.
Bu tavırla bölge ülkeleri üzerinde "liderlik" vasfını kazanmayı ve dost müttefik ABD ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyordu.
Ayrıca; Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Körfez ülkelerine F-16 ve zırhlı araç satmak ve ekonomik işbirliklerine yönelmek planındaydı.
Bu projeleri gerçekleşmedi. Tam aksine, Türkiye bu devletlerden ABD'ye verdiği destek dolayısıyla büyük tepkiler aldı.
Irak harekatında İncirlik Üssü'nün ABD uçaklarına kullanıma açılmasını İran, Libya, Fas, Ürdün ve Cezayir resmi kanallardan kınadılar. Irak yönetimi ise, "utanç verici ve Irak halkına karşı ihanet dolu bir saldırganlık izleyen ABD'nin önünde diz çökmek" şeklinde ağır bir yorumla Türkiye'yi eleştirdi.
Uluslararası hukuka göre, komşuluk ilişkileriyle de bağdaşmayan bu yanlış politika, neticede ABD'ye hizmetten başka bir fayda sağlamamıştır.
Ambargo kapsamında kapatılan Kerkük Yumurtalık Boru Hattı sebebiyle Türkiye'nin 60 milyar $ zarara uğradığı bu savaş; Arap Devletleri nezdinde de İslam ülkeleri arasında da Türkiye'nin itibarını büyük ölçüde zedelemiştir.
Müttefikimize yardım kapsamında uğrağımız zararlar ise henüz telafi edilmemiştir.
Irak'ta rejim değişikliği bahane edilerek çok yakında başlaması planlanan yeni bir savaşta ise, Türkiye, yakın geçmişindeki bu zararlarını unutmuşçasına yine ABD'nin yanındadır.
BM kararı istikametinde, 'ABD'ye destek verilebileceği'ni ifade eden Dışişleri Bakanı Gürel, 'Üslerimizin operasyon sırasında yine Birleşik Devletlerin uçaklarına açılacağı'nın sinyallerini vermektedir.
Türk siyasi iradesi, geçmiş hatalardan ders almak mecburiyetindedir.
Bölgesinde ve dünyada lider bir Türkiye hedefimiz olmalıdır. Bu hedefe ise ancak bölgesinde barış ve istikrarın temsilcisi olacak bir dış politika ile gidilebilir.
Türkiye, politikalarını, AB ya da ABD'ye göre değil; kendi menfaatleri istikametinde ulusal çıkarlarımıza göre belirlemelidir.
Yeni Irak operasyonun ise, bize vereceği bir avantaj yoktur.
Komşu ülkeleri küstürmek ve bölge devletleri nezdinde güvenimizi sıfırlamanın yanında, sınır ticaretimize de ağır bir faturası olacaktır.
Kaldı ki, muhtemel operasyonun bizim sınırlarımıza da sıçraması büyük ihtimaldir.
İzlediğimiz yanlış politikalar sebebiyle böyle bir durumda yanımızda yer olacak devlet de yok gibidir.
Kısaca, Türkiye, bütünlüğüne dahi zarar verecek ekonomik, siyasi pek çok dezavantajı bulunan böyle bir desteği vermeden çok iyi düşünmeli, kırk ölçüp bir biçmelidir.
1991 Körfez Savaşı sırasında tekrar önem kazanmaya başlayan bu "stratejik ortaklık" konusu yakın gelecekte düğmeye basılacak yeni Irak operasyonu ile bir kez daha gündeme geliyor.
Türkiye; tarihi geçmişi ve dini bir olan Arap devletlerini uzun yıllardır izlediği yanlış politikalarla bir kenara itmiş, daima komşuluk ilişkisinde bulunacakları da adeta arkadan vurmuştur.
Körfez Krizi sırasında, Irak'ın tam bir tarafsızlık ve BM Güvenlik Konseyi'nden çıkacak ekonomik ambargo kararına uymama ricalarını reddeden siyasi irade, tam manasıyla Batı'nın yanında yer almıştır.
Bu tavırla bölge ülkeleri üzerinde "liderlik" vasfını kazanmayı ve dost müttefik ABD ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyordu.
Ayrıca; Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere Körfez ülkelerine F-16 ve zırhlı araç satmak ve ekonomik işbirliklerine yönelmek planındaydı.
Bu projeleri gerçekleşmedi. Tam aksine, Türkiye bu devletlerden ABD'ye verdiği destek dolayısıyla büyük tepkiler aldı.
Irak harekatında İncirlik Üssü'nün ABD uçaklarına kullanıma açılmasını İran, Libya, Fas, Ürdün ve Cezayir resmi kanallardan kınadılar. Irak yönetimi ise, "utanç verici ve Irak halkına karşı ihanet dolu bir saldırganlık izleyen ABD'nin önünde diz çökmek" şeklinde ağır bir yorumla Türkiye'yi eleştirdi.
Uluslararası hukuka göre, komşuluk ilişkileriyle de bağdaşmayan bu yanlış politika, neticede ABD'ye hizmetten başka bir fayda sağlamamıştır.
Ambargo kapsamında kapatılan Kerkük Yumurtalık Boru Hattı sebebiyle Türkiye'nin 60 milyar $ zarara uğradığı bu savaş; Arap Devletleri nezdinde de İslam ülkeleri arasında da Türkiye'nin itibarını büyük ölçüde zedelemiştir.
Müttefikimize yardım kapsamında uğrağımız zararlar ise henüz telafi edilmemiştir.
Irak'ta rejim değişikliği bahane edilerek çok yakında başlaması planlanan yeni bir savaşta ise, Türkiye, yakın geçmişindeki bu zararlarını unutmuşçasına yine ABD'nin yanındadır.
BM kararı istikametinde, 'ABD'ye destek verilebileceği'ni ifade eden Dışişleri Bakanı Gürel, 'Üslerimizin operasyon sırasında yine Birleşik Devletlerin uçaklarına açılacağı'nın sinyallerini vermektedir.
Türk siyasi iradesi, geçmiş hatalardan ders almak mecburiyetindedir.
Bölgesinde ve dünyada lider bir Türkiye hedefimiz olmalıdır. Bu hedefe ise ancak bölgesinde barış ve istikrarın temsilcisi olacak bir dış politika ile gidilebilir.
Türkiye, politikalarını, AB ya da ABD'ye göre değil; kendi menfaatleri istikametinde ulusal çıkarlarımıza göre belirlemelidir.
Yeni Irak operasyonun ise, bize vereceği bir avantaj yoktur.
Komşu ülkeleri küstürmek ve bölge devletleri nezdinde güvenimizi sıfırlamanın yanında, sınır ticaretimize de ağır bir faturası olacaktır.
Kaldı ki, muhtemel operasyonun bizim sınırlarımıza da sıçraması büyük ihtimaldir.
İzlediğimiz yanlış politikalar sebebiyle böyle bir durumda yanımızda yer olacak devlet de yok gibidir.
Kısaca, Türkiye, bütünlüğüne dahi zarar verecek ekonomik, siyasi pek çok dezavantajı bulunan böyle bir desteği vermeden çok iyi düşünmeli, kırk ölçüp bir biçmelidir.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002