Irak'ta demokrasiye ebelik yapamadığımız artık ortada. Bir iç savaşın bebek bakıcılığını yapıyoruz. Irak'taki başkomutanımız General John Abizaid bir Senato Komitesi'ne perşembe günü, "Irak'ta mezhepler arası şiddet muhtemelen gördüklerimin en kötüsü" dediğinde, Irak'ı demokratikleştirme çabalarının işe yaramadığını kastediyor. Bu da 'bu yolda devam etmek' düşüncesini manasız kılıyor. B Planı üzerine kafa yormanın vakti geldi; bu işten en az zararla nasıl kurtulabiliriz? Son üç yıldır, Bush ekibinin attığı hatalı adımlarla bile, Iraklı ortaklarımıza bir geçiş hükümeti kurmaları, ardından bir anayasa yazmaları, seçim yapmaları ve ilk seçilmiş kabineyi oluşturmaları için şans vermemiz gerektiğini düşünüyordum. Fakat şu an Iraklılar hepsini yaptı ve işler sadece daha da kötüye gitti. B Planı'na geçmek zorundayız Sünni cihatçılar ve Baasçılar ABD-Irak demokrasi girişimini başarısızlığa uğratmak konusunda hiç olmadığı kadar kararlı. Bu durum, ABD'nin çok az askere sahip olması ve bir milis kültürünün yeşermesine izin verilmesinden kaynaklanan çığrından çıkmış mezhepsel şiddet, Irak'ı hukukun işlemediği bir enkaz haline getirdi. Evet Iraklılarla birlikte, Arap dünyasının tam ortasında korku ve aşiret siyasetinin, işsizliğin, dinsel hoşgörüsüzlüğün ve baskının Ortadoğu'yu kendisi ve başkaları için son derece tehlikeli hale getiren hastalıkları ürettiği bir siyasetin hükmetmediği, onurlu ve ilerici bir devlet yaratmak için çaba göstermenin muazzam önemi olduğuna inandım. Hâlâ da inanıyorum. Fakat bugün Irak'ı doğru kavramanın önemine inanan, başta Amerikan yönetimi ve ben olmak üzere herkes şunu kabul etmek zorunda: İster Bush yönetiminin yöntemleri nedeniyle isterse Araplar nedeniyle olsun, işler yürümüyor ve iyi insanların hayatlarını art arda buna feda edemeyiz. Bush yönetimi hiçbir zaman Irak için bir A Planı sunmadığından, şimdi bize en azından bir B Planı borçlu. Bu kolay değil. B Planı ilk etapta şöyle bir şey olabilir: Irak'taki bütün fraksiyonları ve Irak'ın komşularını bir araya getirecek Bosna benzeri bir barış konferansı toplamaya çalışmalıyız. Bosna nasıl bir uluslararası barış gücü ve Rusya, Avrupa ve ABD'nin yanı sıra Bosna'daki patlamadan en fazla etkilenen güçleri içeren bir formülle çözüldüyse, Irak'taki iç savaş da bu durumdan en fazla etkilenen tarafların katılacağı bir koalisyonla çözülebilir: Bu çerçevede, ilgili taraflar ABD, Rusya, Avrupa, Japonya, Hindistan, Çin, Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye ve Ürdün'dür. Bosna'da olduğu gibi, herhangi bir çözüm, petrol gelirlerinin paylaşıldığı ve gerektiğinde uluslararası bir barış gücü tarafından gözetilen bir tür federalizme dayanacaktır. Ancak böyle bir konferansın gerçekleşebilmesi için ABD'nin muhtemelen çekilme niyetinde olduğunu açıklaması gerekecek. Iraklılar, diğer Araplar, Avrupalılar ve Çinliler, Irak'ın imdadına koşmayı ancak biz çekilmeye razı olduğumuzda ve çıkarlarının zarar görmeyeceğine inandıklarında ciddi ciddi düşünecekler. Böyle bir son dakika barış çabası göstermeksizin çekilmenin veya bu çabanın başarısız kalmasının sonuçları ne olur? Irak daha da geniş çaplı bir iç savaşa sürüklenebilir ve işin içine komşuları da karışabilir. Veya Iraklılar ülkelerinin enkaza döndüğünü görüp meseleyi kendi aralarında halletme yoluna gidebilir. Sorunun bir parçası bizim Irak'taki varlığımız olabilir.