XIX. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupa Toplumu bilim ve teknikteki gelişmeyi sanayi ile sonuçlandırır. Sanayinin ihtiyacı olan ham madde ve üretilen malların pazarlanması için de emperyalist düşünceleri geliştirmiştir. Bu düşünceye de bir kılıf geçirmiş, adına az gelişmiş ülkelere bilim ve uygarlık götürmek için yapılan yardımlar adını koymuşlardır. Emperyalist düşünce, bu sözde insani davranış içerisinde ürettiklerin satabilmek için onlarca çok kutsal olan rekabet düşüncesini geliştirmişlerdir. Fakat rekabet düşüncesi de sanayileşmiş devletleri, savaşa hazırlar. Bu durumu önlemek için az gelişmiş ülke topraklarını ham madde kaynağı ve sanayi mallarının için Pazar olarak paylaşırlar. Mesela Rusya 1907 yılında yapılan antlaşma ile Doğu Anadolu Topraklarının yönetiminde Osmanlı ile ortak olur. İran toprakları da İngiltere ve Rusya arasında paylaşılır. Hazar Denizi kıyıları ve İran Azerbaycan'ı ile Kuzey İran Rusya'nın payına, Körfez kıyıları ve Güney İran toprakları İngiltere'ye, yer altı zenginliği olmayan Orta İran'da Şaha bırakılır. Fakat bu paylaşımlar da sanayileşmiş ülkeleri tatmin etmediği için siyasi ve ekonomik rekabetin sonunda, rakiplerini susturabilmek için guruplaşarak 28 Temmuz 1914 günü GENEL SAVAŞI başlatmışlardır. İttihat terakki gurubu içerisindeki Talat Bey, Enver Paşa ve Cemal Paşa üçlüsü, parti ülkülerini gerçekleştirmek için savaş yanlısı bir siyasa izlerler. Savaşa katılmakla, bağlaşıklarından aldıkları askeri araç gereç yardımı ve mali yardım ve kredilerle Devletin genel ihtiyaçlarını karşılamak isterler.Nitekim yukarıdaki isimlerini saydığım üçlü 29 Ekim 1914 günü Alman Amirali Suşon'un Osmanlı donanması ile Karadeniz'de olay çıkarması ve Sivastopal Limanını bombalaması, sonra da 31 Temmuz günü Rusya'ya suçlayıcı bir Nota göndermesi, Rusya ve Anlaşma Gurubu Devletlerince Savaş nedeni kabul edilir. Böylece 29 Ekim 1914 olayı, Osmanlı Devletini bir olupbitti ile savaş cehenneminin içerisine çeker. Bu olaydan yakın komşumuz İran'da çok etkilenir. Rus ve İngiliz Baskısından korktuğu için 2 Kasım 1914 günü İran Şahı bir ferman yayınlayarak yansızlığını ilan eder ve şunları yazar: "Bu sırada Avrupa Devletleri arasında maatessüf patlamış olan savaş ateşinin ülkemiz sınırlarına kadar genişlemiş olması ve savaşan devletlerle aramızda var olan sevgi bağları Tanrıya Hamdolsun devam ettiği için devletimizin tarafsızlık mesleğini tutmuş olduğunu savaşan devletlerle kendi arasındaki dostluk bağlarını muhafaza ettiğini, dolayısıyle memurlarımızın savaşan devletlerden hiç birinin leh ve aleyhinde, karada ve denizde yardımında bulunmamaya ve iki tarafatan birine silah ve savaş gereçleri tedarik ve nakletmemeğe dikkat etmeleri ve savaşan devletlerden her hangisini olursa olsun taraftarlığından sakınmak suretiyle kendi devletinin tuttuğu tarafsızlık yoluna tamamiyle saygı göstermeleri hakkındaki ferman-ı şahimizi savaşan devletlerlen var olan yukarıdaki iyi bağların korunulması konusundaki kutsal niyetimizin bütün ahalice bilinilmesi? İran Şahı bu fermanı ayni gün bütün İran Devlet kurumlarına, Komşusu Osmanlı Devletine,Rusya ve İngiltere ye bir nota ile bildirir. İran yansızlığını dünyaya duyurmasına rağmen İngilizler ve Ruslar onu Osmanlı ve bağlaşıklarına karşı kışkırtırlar. İran bu davranışlar karşısında sessiz kalır. Onların bu baskıları karşısında yansızlığını korumak için İngiliz ve Rusların istek ve düşüncelerini uygulamamak için 4-5 Kasım 1914 tarihinde Rusya'nın Osmanlı hududunda çıkardığı askeri davranışlar nedeni ile Şah, 2 Kasım 1914 tarihli yansızlık yazısı ile beraber bir nota hazırlayarak İstanbul, Moskova ve Londra Hükümetlerine gönderir. Bu notada şunları yazmıştır: Keyfiyet-i zat-ı Alilerinizce de malum olduğu veçhile muharebenin bidayetinden beri evliyay-ı devlet-i aliyemizin niyet ve meslekleri bitaraflığın muhafazası idi. Ama Maateessüf Memalik-i İraniye'nin bazı noktasında bir miktar asakir-i ecnebiye ile bitaraflığın idamesi mümkün mertebe muhafaza olunamayacağı tabi olup devlet-i aliyemiz iş bu nokta-i nazardan dolayı Rusya Devletiyle müzakerata girişip neticede bu devlet-i Azerbaycan'da bulunan askerlerini geri alması icap ed erdi?Bu kere İran toprağına vaki olan tecavüz ve bitaraf ahaliye varid olmuş ve olacak maddi ve manevi her güne zarar ve hasaratın maliyetine her iki muhasım devlete ait olacağı tabii olup makamat-ı lazimiye de tebliğ ve protesto edilmişti? İran bu iki emperyalist devlete rağmen baskılara karşı duran İran Halkı Osmanlı ve Almanya'dan yana bir siyasa izlemişse de sonuçta Almanya'nın da davranışları İngiliz ve Ruslarınkinden farksızdır.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011