İmam Ali, ömrünün son günlerinde hep şu duaya devam etmiştir:
"Allah'ım! Ben onlardan bıktım, onlar da Benden bıktılar. Ben onlardan usandım, onlar da Benden usandı. Beni onlardan kurtar, onları da Benden kurtar." Sonra elini sakalına götürdü, "Sizin en şakinizi, bunları kana bulamaktan alıkoyan nedir?" dedi.
Kimin tarafından öldürüleceğini bildiği halde, suç işlenmediği için bir şey yapmıyordu.
Hz. Hasan şöyle anlatıyor:
Hz. Ali bana dedi ki: "Resûlullah bu gece rüyama girdi. O'na, 'Ya Resûlallah, ümmetinden gördüğüm bu sıkıntı ve düşmanlık da nedir?' diye sordum. Bana, 'Onlara beddua et' buyurdu. Ben de, 'Allah'ım Bana onlardan daha hayırlısını, onlara da Benden daha şerlisini nasip et' dedim.
Hz. Hasan anlatmaya devam ediyor: "Dışarı çıktı ve az sonra vuruldu."
Rivayete göre Hz. Ali, İbn Mülcem'i görünce, "Beni öldürecek olan budur" demişti. "Ona karşı seni durduran şey nedir?" diye sorduklarında, "O henüz beni öldürmedi" buyurdular.
Hz. Ali Efendimiz, Gadir-i Hum'da, Hz. Peygamber tarafından halife ve vasi ilan edildikten sonra bu hakkı gasp edilmiş ve kendisi ilk halife olması gerekirken en sonunda bu makama getirilmiştir.
Halk, O'nun şaşmaz ölçüleri karşısında istediği noktaya gelmediği gibi, O'nu anlamakta da zorluk çekmektedir.
Ebu Salih, Hz. Ali'nin şu halini rivayet eder:
"Ali'yi gördüm. Mushaf'ı başı üzerine sertçe ses çıkaracak şekilde koydu ve şöyle dedi: Allah'ım, Ben onlardan bunun içindekileri yapmalarını istedim. Ancak onlar bana mani oldular. Allah'ım, ben onlardan bıktım, onlar da benden bıktılar. Ben onlara buğzettim, onlar da bana buğzettiler. Güzel ahlakımın aleyhine döndüler. Onlara benden daha şerlisini, bana da onlardan daha hayırlısını nasip eyle."
Hakikaten, Hz. Ali Efendimiz bu dualardan kısa bir süre sonra Hakka yürüdü ve ümmet bir daha rahata kavuşamadı.
Arka arkaya gelen halifeler, babadan oğula geçen bir koltuğa çevirdikleri hilafet ile top gibi oynadılar.
İslam çizgisinden sapıldı ve kan dolu günler başladı.
Tarih tekerrürden ibarettir.
Bugün de, hakkı ve doğruyu; millet için iyiyi söyleyen bir lider olduğu halde, halk geçmişte olduğu gibi burun kıvırıyor.
Dedikleri her defasında çıktığı halde, O'nun ikazlarını kulak ardı ediyor.
Hatta İmam Ali Efendimizin beyanıyla, dinlemekten bıktılar.
Onların iyiliğini düşünen, zerre şahsi menfaat gözetmeksizin yalnızca onların daha iyi yaşaması, cebinin para görmesi, karnının doyması için bir şeyler anlatanı dinleyen yok?
İçinden geçtiğimiz zor günler işte "kör-sağır-dilsizi" oynayan milletin eseri?
Tıpkı, İmam Ali'ye sırtını döndükten sonra bir daha yüzü gülmeyen milletin eseri olan günler gibi?