*Cenab-ı Hakk'ın Bezm-i Elest'te ruhlardan söz alması, kendisinin hatırlanmasını emretmesi de zikrin bir tavsiye değil, bir emir olduğunu anlatır. Hem de bu talî bir emir değil, yaratılışın gayesini, varoluşun hikmet ve sebebini ifade eden bir emirdir. Bezm-i Elest olayı zikrin önemini vurgulayan belki de en önemli Rabbanî bir hadisedir.
* Zikrin tersi olan gafletin yasaklanması, unutmanın yadırganması da dolaylı olarak zikrin önemini anlatan bir delildir. Zikrin zıddı olan gaflet, unutmak, ezelî müahedeye ters düşmek, sadık kalmamak, bunu bilerek veya sehven yapmak çok tehlikeli bir durumdur; yaratılışın hikmet ve gayesine aykırıdır. Tamamen unutmak bir yana, az zikretmek bile nifak, felaket alameti sayılmış ve gaflet reddedilmiştir.
"O münafıklar, Allah'ı (cc) da çok az anarlar."
* Bezm-i Elest'te muahede ile kulluk sözü veren ve Rabbini zikri yaratılışının temel hikmet ve sebebi olarak bilmesi gereken ruh; takdir-i ilahî sonucu vakti gelip bedenle birleşince Rabbi ile arasına perdeler girmeye başlar. Buna bağlı olarak imtihan sırrı gereği ruh-nefis çatışması ortaya çıkar. Çatışma ve perdelenme olayı Bezm-i Elest'teki ezelî muahedeye zarar vermeye başlar. Kulluk sözü zaafa uğrar, zikrin yerine gaflet hakim olur. Böylece ruh başlangıçtaki safiyetini kaybeder. Karanlığa, esarete sürüklenir. Rabbi'nden ayrı kalmanın, uzak kalmanın hasretini, gafletin girdabına yuvarlanmanın elemini duymaya başlar. İşte insanda buhran ve bunalımın anlamı budur.