İsrail Afrika'ya çörekleniyor
Bu gibi durumlarda İsrail dış politikası B planını devreye sokarak uluslararası kamuoyunda mevzi kazanmaya çalışır. İşte bu yazıda ele alınacak İsrail'in Afrika açılımı da bu minvalde bir dış politika planı olarak değerlendirilebilir.
Bugün ise İsrail'in Afrika'daki etkili diplomatlarından biri olan, Senegal ve Gine nezdinde büyükelçilik faaliyetlerinden sorumlu Paul Hirschon, İsrail'in modern Afrika politikalarını yüz yıl önceki motivasyona paralel şekilde açıklıyor: "Afrika gibi biz de işgal edildik, sömürgeleştirildik ve modern zamanlarda egemenliğimizi tekrar elde ettik." Pekala, bu motivasyon, gerçekten İsrail'in kendisini Afrikalı mazlum milletlerle özdeşleştirmesinden ve onların maruz kaldığı sömürgeciliğe Yahudilerin de maruz kaldığına inanmalarından mı kaynaklanıyor? Oysa İsrail, Hıristiyan Güney Sudan'ın Müslüman Sudan'dan ayrılmasında büyük çaba sarf etmişti.
İsrail, son yıllarda diplomatik ilişki kurduğu Afrika ülkesi sayısını 42'ye yükseltti. Bu ilişkiler tarım, enerji sektörü, Afrika yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi ve savunma sanayi ticareti gibi alanlar üzerinden hızlı bir gelişim gösterdi. Afrika'da öncelikli olarak nüfusu Müslüman çoğunluğa sahip olmayan devletlerle ilişkilerini güçlendirme yollarını arayan İsrail'in, son olarak Çad ile olan yakınlaşması gündeme bomba gibi düşen bir gelişme oldu.
Ne var ki Afrika kıtası üstünde ağırlığı bulunan İslam ülkelerinin İsrail ile bizatihi yakınlaşma içinde olmaması, "her koyun kendi bacağından asılır" deyişini akıllara getiriyor. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman gibi ülkelerle geliştirdiği sıcak ilişkilerin, İsrail'i Afrika'nın mütevazı devletleri için de bir çekim merkezi haline getirmesi olasıdır. İsrail'in Kanal 10 televizyonuna göre, İsrail ile Sudan arasında bile ilişkileri geliştirmek üzere gizli görüşmeler düzenlenebildiği bir dönemdeyiz.