Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır Türk milletine nüfus artışı çağrısı yapıyor. Özellikle yeni evlenen çiftlere sık sık, "Sizden en az üç çocuk istiyorum" diyordu; son dönemlerde bu beklentiyi beş çocuğa kadar çıkardı.
Ancak yaşadığımız tablo gösteriyor ki bu çağrılar toplumda karşılık bulmuyor. Eğer karşılık bulsaydı, bugün Türkiye nüfuz artışındaki bu düşüşü konuşmaz gelecekteki bizi bekleyen tehlikeyle yüzleşmez, tersine nüfus artışında ciddi bir artış görürdük. Nüfus artışı Sayın Erdoğan'ın fazla çocuk istiyorum demesiyle artmaz. Bunun altında yatan sebepler ortadan kalkmadan kimse çocuk sahibi olmak istemeyecektir.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan TÜİK verileri, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. 2024 sonunda 85 milyon 664 bin olan ülke nüfusu, bu yılın ilk dokuz ayında sadece 315 bin kişi artmış durumda. En dikkat çekici veri ise 0–4 yaş grubundaki çocuk sayısının 5 milyonun bile altında olması…
Buna karşı 65 yaş üstü nüfus 9.5 milyona yaklaşmış durumda. Yani genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus hızla artıyor ve demografik yapı sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor.
Sayın Erdoğan her ne kadar "Bizi Almanya kıskanıyor" dese de sahadaki ekonomik gerçekler çok farklı. Sayın Erdoğan'ın kendini ekonomist olarak övmesi "kendine mahsus ekonomi modeli" olduğunu ifade etmesi, mutfak yangınını söndürmüyor. Pazar yerleri, market reyonları, esnafın feryadı, çiftçinin çaresizliği toplumun geniş kesimlerinin geçinmekte zorlandığını açıkça gösteriyor. Bu şartlar altında ailelerden çocuk sayısını artırmasını beklemek gerçekçi değil.
Ekonomi güçlü olmadığında, gelecek güvencesi sağlanmadığında ve adaletli bir gelir yapısı tesis edilmediğinde nüfus artmaz. İnsanlar bırakın çok çocuk yapmayı, ülkeden göç etmeyi düşündükleri bir ruh hâline bürünürler.
İşin çözümü aslında uzak değil. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli hayata geçirilmiş olsaydı; vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı, çocuk maaşı ve yüksek doğum destekleri uygulanabilseydi, Türkiye'de nüfus kendi doğal seyrinde artardı. Çünkü gelecek kaygısı olmayan, ekonomik güvencesi bulunan toplumlarda çocuk sayısı kendiliğinden yükselir.
Bugünler belki de en iyi günlerimiz. Evlerde çocuk sesleri yerine kedi ve köpek sesleri çoğalmaya başladı. Çok geç olmadan önlem alınmazsa, sokaklarında çocuk seslerinin değil, yaşlı adımlarının duyulduğu bir ülke olmamız kaçınılmazdır. Haberiniz olsun.
Ancak yaşadığımız tablo gösteriyor ki bu çağrılar toplumda karşılık bulmuyor. Eğer karşılık bulsaydı, bugün Türkiye nüfuz artışındaki bu düşüşü konuşmaz gelecekteki bizi bekleyen tehlikeyle yüzleşmez, tersine nüfus artışında ciddi bir artış görürdük. Nüfus artışı Sayın Erdoğan'ın fazla çocuk istiyorum demesiyle artmaz. Bunun altında yatan sebepler ortadan kalkmadan kimse çocuk sahibi olmak istemeyecektir.
Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan TÜİK verileri, durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. 2024 sonunda 85 milyon 664 bin olan ülke nüfusu, bu yılın ilk dokuz ayında sadece 315 bin kişi artmış durumda. En dikkat çekici veri ise 0–4 yaş grubundaki çocuk sayısının 5 milyonun bile altında olması…
Buna karşı 65 yaş üstü nüfus 9.5 milyona yaklaşmış durumda. Yani genç nüfus azalıyor, yaşlı nüfus hızla artıyor ve demografik yapı sürdürülebilir olmaktan uzaklaşıyor.
Sayın Erdoğan her ne kadar "Bizi Almanya kıskanıyor" dese de sahadaki ekonomik gerçekler çok farklı. Sayın Erdoğan'ın kendini ekonomist olarak övmesi "kendine mahsus ekonomi modeli" olduğunu ifade etmesi, mutfak yangınını söndürmüyor. Pazar yerleri, market reyonları, esnafın feryadı, çiftçinin çaresizliği toplumun geniş kesimlerinin geçinmekte zorlandığını açıkça gösteriyor. Bu şartlar altında ailelerden çocuk sayısını artırmasını beklemek gerçekçi değil.
Ekonomi güçlü olmadığında, gelecek güvencesi sağlanmadığında ve adaletli bir gelir yapısı tesis edilmediğinde nüfus artmaz. İnsanlar bırakın çok çocuk yapmayı, ülkeden göç etmeyi düşündükleri bir ruh hâline bürünürler.
İşin çözümü aslında uzak değil. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli hayata geçirilmiş olsaydı; vatandaşlık maaşı, ev hanımı maaşı, çocuk maaşı ve yüksek doğum destekleri uygulanabilseydi, Türkiye'de nüfus kendi doğal seyrinde artardı. Çünkü gelecek kaygısı olmayan, ekonomik güvencesi bulunan toplumlarda çocuk sayısı kendiliğinden yükselir.
Bugünler belki de en iyi günlerimiz. Evlerde çocuk sesleri yerine kedi ve köpek sesleri çoğalmaya başladı. Çok geç olmadan önlem alınmazsa, sokaklarında çocuk seslerinin değil, yaşlı adımlarının duyulduğu bir ülke olmamız kaçınılmazdır. Haberiniz olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Nüfus artmıyor, tehlike kapımızda / 27.11.2025
- Öğretmenler Günü’nü kutlamakla sorunlar çözülmüyor / 26.11.2025
- İnsanlığın en derin savaşı nefis mücadelesidir / 25.11.2025
- Sosyal adalet yerlerde sürünüyor / 24.11.2025
- Tükenmeyen hazine kanaattir / 23.11.2025
- Dava adamının duruşu da sözü de değişmez / 22.11.2025
- Kalbin pası nasıl silinir? / 21.11.2025
- Ahireti unutan dünyasını da kaybeder / 20.11.2025
- Toplumun çekirdeği ailedir / 19.11.2025
- Vatan için toprağa düşen yiğitlere… / 18.11.2025
- Öğretmenler Günü’nü kutlamakla sorunlar çözülmüyor / 26.11.2025
- İnsanlığın en derin savaşı nefis mücadelesidir / 25.11.2025
- Sosyal adalet yerlerde sürünüyor / 24.11.2025
- Tükenmeyen hazine kanaattir / 23.11.2025
- Dava adamının duruşu da sözü de değişmez / 22.11.2025
- Kalbin pası nasıl silinir? / 21.11.2025
- Ahireti unutan dünyasını da kaybeder / 20.11.2025
- Toplumun çekirdeği ailedir / 19.11.2025
- Vatan için toprağa düşen yiğitlere… / 18.11.2025





















































































