Televizyonda alt yazı geçiyor; Suriye’nin dostları İstanbul’da toplandı. Bir an şaşırdım; Suriye’nin dostları, Erdoğan hükümeti ve İstanbul yan yana. İlginç bir üçgen değil mi? Çünkü Erdoğan, daha bir yıl önce kardeşim dediği Esad’a şimdi zalim diyor. Daha bir yıl önce iki ülke arasında, yıllar önce kurulması gereken diyalog kurulmuş hatta sınırlar bile kaldırılmış, kimlik kartıyla bu dost ve kardeş İslam ülkesine gidip, geliyorduk. Şimdi ise düşman olduk…
Evet, Erdoğan hükümeti BOP kapsamında “sarı öküzü” verdi, haliyle gerisi de geldi. Hatırlayın! Meşru Libya hükümetine karşı haçlıların kiraladığı isyancılara ülkemizi açtı. Meşru Kaddafi’yi değil isyancıları muhatap aldı. Onları dünya kamuoyuna meşru olarak tanıtmaya kalkıştı. Yedirdi, giydirdi, içirdi. Sonuç; ilerlemiş yaşında “Yapmayın evlatlarım. Ben sizin babanızım. Yanlış yapıyorsunuz. Biz kardeşiz vb.” haykırışlarına rağmen Kaddafi katledildi. Cesedine bile tacizde bulunuldu. Kim tarafından? Haçlının yetiştirdiği, Erdoğan hükümetinin beslediği isyancılar tarafından.
Şimdi aynı senaryo. Bire bir aynı. İnsanın isyan edesi geliyor. Bir Müslüman bu kadar basitçe bir oyuna nasıl alet olur, diye.
Aynı dedik ya! Şimdi de birileri Suriye’den devşirilmiş, Esad zalim, Esad katil, Esad halka katliam yapıyor gibi söylemlerle ellerindeki kanı, Esad’ın üzerine silip, pisliği ona bırakmak istiyorlar. Ama bu sefer geri tepti. Halkı Esad’a sahip çıktı. Haçlının oyunu bozuldu. ABD’de seçimler var. Yani direk müdahale edemez. Artı İran, Rusya ve Çin taraf oldu. Haliyle bu işi yapacak bir hükümet ve o hükümeti destekleyecek bir kamuoyu, halk kitlesi lazım.
Tabi ki görev medyanın. Bin bir haber. Öyle ki, bu haberleri montajlarken bile kendilerinin sahtekarlığını ispat ettiler. Sınıra, Van’a kurulamayan kalitede çadır ve konteynır kentler kuruldu. Birileri sözde zulümden kaçarak geldi, yerleşti. Erdoğan bakımlarını üstlendi. Hatta son bir ayda harcanan para 150 milyon TL diye haberlere bile rastladım.
Bu yerleşim birimlerinde Angelina vari kadınlar dolaşmaya başladı. Birileri ile konuşuyor, not alıyor artı kameralardan rahatsız oluyor. Bu tip kadınların kameralardan rahatsız olması görülmüş değil normalde. Sonra benim ülkemde birilerinin tertiplemesi ile vatandaşım sokakta, Esad’a karşı ABD sözcülüğü yapıyor, yaptırılıyor. Haçlı uğruna kardeş kanını mubahlığına fetva bile veriliyor, teşvik ediliyor. Kısaca, devletinin ve milletinin bölünmez bütünlüğüne kasteden hainlere maddi, manevi ve siyasi olarak ev sahipliği yapıyoruz kardeşim.
Aynen Libya’da olduğu gibi bu isyancıları da bizim hükümet muhatap kabul etti. İşte bu Suriye’nin dostları toplantısı da bunu resmileştirdi.
Toplantıya dönersek; Bu toplantıya 72 ülke temsilcisi katılacakmış ama beklenenden fazla talep olmuş. Katılımcı ülke sayısı sekseni geçmiş. (Böyle dostlar düşman başına) Bizim Kıbrıs’ı Rum’a vermek için plan yapan Annan şimdi Suriye için plan yapmakla görevlendirilmiş. İşte bu toplantının ekseni böyle…
Sonuç
Erdoğan hükümetinin ve özellikle Ahmet Davutoğlu’nun üstün gayretleri ile (!) Annan planı büyük ölçüde kabul gördü. Artık Suriye’yi bu plan çerçevesinde ve sonuç bildirgesinde ifade edildiği şekliyle; “Dostlar Grubu, Suriye Ulusal Konseyi, tüm Suriyelilerin meşru temsilcilerinden birisi ve Suriye muhalefet gruplarının altında toplandığı şemsiye kuruluş olarak tanımıştır” denildi. Yani Suriye’nin bu seksen küsur dostunun muhatabı artık Esad değil. Kim? SUK (Suriye Ulusal Konseyi).
Toplantıda dikkat çeken diğer iki şey ise Erdoğan’ın söylemlerindeki sertlik ve açık tehdit. İkincisi ise Hillary hanımın Türk bayrağı aşkı (!) idi. Bayan Clinton konuşmasından önce Türk bayrağının konumunu düzeltmiş. Medya başlığını bulmuştu; Hillary’nin Türk Bayrağı aşkı. (Bu aşk bizi AIDS eder. Demedi demeyin…)
Erdoğan’a gelirsek; “Şam işbirliği yapmazsa BM’nin dur demesi kaçınılmaz olur… Bugün burada Suriye yönetimine vereceğimiz mesaj kesin ve net olmalı. Eylem birlikteliğini sağlamalıyız. Suriye’de akan kan derhal durmalı. Suriye’de Kofi Annan’a verilen hiçbir söz tutulmadı. Suriye’deki rejim zaten şimdiye kadar verdiği hiçbir sözü tutmadı. İnanıyorum ki, Suriye halkı kendi kaderini kendisi belirleyecektir.”
Başbakan’ın son cümlesine aynen katılıyorum. Suriye halkı ülkesini işgal etmek isteyen haçlı güçlerine ve destekçilerine karşı duruşunu aynen devam ettirecek, haçlıya yem olmayacaktır.
Son olarak Sayın Erdoğan, kaçırılan iki gazeteciden haber alınamadığını ifade etti. MİT’i bilmem ama gazeteler, kaçırılan gazetecilerin fidye için kaçırıldığını yazdı. İlgilenenlere…
Evet, Erdoğan hükümeti BOP kapsamında “sarı öküzü” verdi, haliyle gerisi de geldi. Hatırlayın! Meşru Libya hükümetine karşı haçlıların kiraladığı isyancılara ülkemizi açtı. Meşru Kaddafi’yi değil isyancıları muhatap aldı. Onları dünya kamuoyuna meşru olarak tanıtmaya kalkıştı. Yedirdi, giydirdi, içirdi. Sonuç; ilerlemiş yaşında “Yapmayın evlatlarım. Ben sizin babanızım. Yanlış yapıyorsunuz. Biz kardeşiz vb.” haykırışlarına rağmen Kaddafi katledildi. Cesedine bile tacizde bulunuldu. Kim tarafından? Haçlının yetiştirdiği, Erdoğan hükümetinin beslediği isyancılar tarafından.
Şimdi aynı senaryo. Bire bir aynı. İnsanın isyan edesi geliyor. Bir Müslüman bu kadar basitçe bir oyuna nasıl alet olur, diye.
Aynı dedik ya! Şimdi de birileri Suriye’den devşirilmiş, Esad zalim, Esad katil, Esad halka katliam yapıyor gibi söylemlerle ellerindeki kanı, Esad’ın üzerine silip, pisliği ona bırakmak istiyorlar. Ama bu sefer geri tepti. Halkı Esad’a sahip çıktı. Haçlının oyunu bozuldu. ABD’de seçimler var. Yani direk müdahale edemez. Artı İran, Rusya ve Çin taraf oldu. Haliyle bu işi yapacak bir hükümet ve o hükümeti destekleyecek bir kamuoyu, halk kitlesi lazım.
Tabi ki görev medyanın. Bin bir haber. Öyle ki, bu haberleri montajlarken bile kendilerinin sahtekarlığını ispat ettiler. Sınıra, Van’a kurulamayan kalitede çadır ve konteynır kentler kuruldu. Birileri sözde zulümden kaçarak geldi, yerleşti. Erdoğan bakımlarını üstlendi. Hatta son bir ayda harcanan para 150 milyon TL diye haberlere bile rastladım.
Bu yerleşim birimlerinde Angelina vari kadınlar dolaşmaya başladı. Birileri ile konuşuyor, not alıyor artı kameralardan rahatsız oluyor. Bu tip kadınların kameralardan rahatsız olması görülmüş değil normalde. Sonra benim ülkemde birilerinin tertiplemesi ile vatandaşım sokakta, Esad’a karşı ABD sözcülüğü yapıyor, yaptırılıyor. Haçlı uğruna kardeş kanını mubahlığına fetva bile veriliyor, teşvik ediliyor. Kısaca, devletinin ve milletinin bölünmez bütünlüğüne kasteden hainlere maddi, manevi ve siyasi olarak ev sahipliği yapıyoruz kardeşim.
Aynen Libya’da olduğu gibi bu isyancıları da bizim hükümet muhatap kabul etti. İşte bu Suriye’nin dostları toplantısı da bunu resmileştirdi.
Toplantıya dönersek; Bu toplantıya 72 ülke temsilcisi katılacakmış ama beklenenden fazla talep olmuş. Katılımcı ülke sayısı sekseni geçmiş. (Böyle dostlar düşman başına) Bizim Kıbrıs’ı Rum’a vermek için plan yapan Annan şimdi Suriye için plan yapmakla görevlendirilmiş. İşte bu toplantının ekseni böyle…
Sonuç
Erdoğan hükümetinin ve özellikle Ahmet Davutoğlu’nun üstün gayretleri ile (!) Annan planı büyük ölçüde kabul gördü. Artık Suriye’yi bu plan çerçevesinde ve sonuç bildirgesinde ifade edildiği şekliyle; “Dostlar Grubu, Suriye Ulusal Konseyi, tüm Suriyelilerin meşru temsilcilerinden birisi ve Suriye muhalefet gruplarının altında toplandığı şemsiye kuruluş olarak tanımıştır” denildi. Yani Suriye’nin bu seksen küsur dostunun muhatabı artık Esad değil. Kim? SUK (Suriye Ulusal Konseyi).
Toplantıda dikkat çeken diğer iki şey ise Erdoğan’ın söylemlerindeki sertlik ve açık tehdit. İkincisi ise Hillary hanımın Türk bayrağı aşkı (!) idi. Bayan Clinton konuşmasından önce Türk bayrağının konumunu düzeltmiş. Medya başlığını bulmuştu; Hillary’nin Türk Bayrağı aşkı. (Bu aşk bizi AIDS eder. Demedi demeyin…)
Erdoğan’a gelirsek; “Şam işbirliği yapmazsa BM’nin dur demesi kaçınılmaz olur… Bugün burada Suriye yönetimine vereceğimiz mesaj kesin ve net olmalı. Eylem birlikteliğini sağlamalıyız. Suriye’de akan kan derhal durmalı. Suriye’de Kofi Annan’a verilen hiçbir söz tutulmadı. Suriye’deki rejim zaten şimdiye kadar verdiği hiçbir sözü tutmadı. İnanıyorum ki, Suriye halkı kendi kaderini kendisi belirleyecektir.”
Başbakan’ın son cümlesine aynen katılıyorum. Suriye halkı ülkesini işgal etmek isteyen haçlı güçlerine ve destekçilerine karşı duruşunu aynen devam ettirecek, haçlıya yem olmayacaktır.
Son olarak Sayın Erdoğan, kaçırılan iki gazeteciden haber alınamadığını ifade etti. MİT’i bilmem ama gazeteler, kaçırılan gazetecilerin fidye için kaçırıldığını yazdı. İlgilenenlere…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İç cephe ve terörsüz Türkiye aldatmacası / 06.05.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025