İnsanlar bayramları artık ibadet, akraba ziyareti gibi güzelliklerden ziyade tatil zamanı olarak görmeye başladı. Bu Kurban Bayramı'nda da oteller, tatil köyleri, turistik ne kadar yer varsa insan akınına uğradı.
Pandeminin de etkisi var elbette.
Evlere kapanan vatandaşlar buldukları ilk uzun tatil fırsatında büyükşehirleri terk etti.
İstanbul'un nüfusu bir anda eridi.
Doğduğum, doyduğum, büyüdüğüm, yaşlanmaya başladığım İstanbul'u hiç bu kadar ferah görmemiştim.
Florya'da yürüyerek bir tur atarken kendimi bir tatil kasabasında hissettim.
Tek tük insanlar, tek tük geçen araçlar.
Aile ziyareti için Florya'dan Çamlıca'ya gidişlerimiz normal zamanda 1,5 saat sürüyordu, bu bayram sadece 20 dakika sürdü.
"Keşke İstanbul hep böyle olsa" diyorum ve sizin de böyle dediğinizi duyar gibiyim.
Tatil bitip mesai başlayınca yoğunluk yine bunaltmaya başlayacak.
Aşırı kalabalıktan İstanbul'u nasıl kurtarırız sorusunun cevabını bulmamız gerekiyor.
Öncelikle Kanal İstanbul çevresinde yeni şehirler kurma kâbusundan bir an önce uyanmalıyız.
İstanbul'un yeni nüfusa ihtiyacı yok, nüfusunun azalmasına ihtiyaç var.
Merkez Bankası dahil ekonominin kalbini İstanbul'a taşıma projesinin de bir an evvel durdurulması gerekiyor.
Bir zamanlar tripleks villaları ve geniş yeşil alanları ile ferah huzurlu bir adres olan Ataşehir şimdilerde trafiğin çekilmez olduğu, beton yığınlarına gökdelenlere boğulmuş bir yere dönüştü.
* * *
Aslında bu iktidar döneminde de İstanbul'un nüfusunun azaltılmasına yönelik adımlar atıldı ama doğru planlar yanlış yönetildi.
Köye dönenlere hibe verildi ama hep köye dönen yandaşlara ya da köye dönüyormuş gibi yapan yandaşlara hibe verildiği için proje çöktü.
Ayrıca kusursuz bir köye dönüş planı istiyorsanız bu işi bilen çiftçi kooperatifleriyle, ziraat odalarıyla, ekonomistlerle, iş adamları ile görüşüp doğru bir planlama yapmanız gerekiyor.
Gerçekten köye dönüş istiyorsanız o köylerin bağlı olduğu ilçelere sanayi tesisleri kurup iş imkânı oluşturmanız gerekiyor.
Köyüne dönüp tarım hayvancılıkla uğraşacak bir insanın ürettiğini satma konusunda endişesi olmayacak.
Sütünü, yoğurdunu, etini, balını, meyvesini, sebzesini, tahılını satabilsin ki yaşamını idame ettirebilsin.
Devlet bizzat kendisi ya da teşvik vereceği iş adamları sayesinde çok rahatlıkla Anadolu'da binlerce fabrika kurabilir.
Bu fabrikalar sadece yurtiçine satış değil yurtdışına da ihracat yaparak ülke ekonomisine de büyük destek verebilir.
Biz bu adımları attıktan sonra bakın İstanbul nüfusu birkaç yılda nasıl 10 milyona kadar düşüyor.
İşte o zaman İstanbul yaşanabilir, nefes alınabilir bir memleket haline gelir.
- Algınızı yönettirmeyin / 08.08.2021
- Hadi kendimizi test edelim / 01.08.2021
- İstanbul’u kurtarmamız lazım / 25.07.2021
- Yiyor ama yapamıyor! / 18.07.2021
- Din uydurmayın, İslam'ı yaşayın / 11.07.2021
- Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemeyin / 04.07.2021
- Kimse Kimseyi Aşı Olmaya Zorlayamaz / 27.06.2021
- Neredesiniz ? / 20.06.2021
- Her okuyuşta aynı lezzet / 13.06.2021