İsterlerse ihtilal yaparlar

Ülkeler ekonomik bağımsızlıklarını kaybettiklerinde, siyasi ve kültürel bağımsızlıklarını da kaybederler.
Ülkelerin siyasetlerine yön verenler, finansı kontrol edenlerdir. Medyayı ise kendi projelerini rahatlıkla hayata geçirmek için kullanırlar.
Globalizm, bütün ülkelerin pazarlarını kendi iç pazarları haline dönüştüren mekanizmanın adıdır. Bu mekanizma devletler üstü, uluslararası şirketlerin emrine verilmiştir. Ekonomik olarak işgal etmek istedikleri ülkenin ilk önce ulusal (milli) paralarını itibarsızlaştırırlar ve o ülkenin sınırları içerisine hapsederler. Yani uluslararası geçerliliğini ortadan kaldırırlar. Kendi paralarının o ülkenin her noktasında elini kolunu sallayarak dolaşımını sağlarlar. İç piyasaların ihtiyaç duyduğu (yatırım, hizmet, vs.) parayı, maliyetli olarak kendi paralarıyla karşılarlar. Kendi iç piyasanızın ihtiyacı olan paranın üretilmesine izin vermezler. Milli paranın üretimini düşünmeyi bile ekonomik bir suç olarak toplumun kafasına kazırlar. Kendi (yabancı) paralarının bu süreçte, ülkenizde el üstünde tutulması ve insanlar tarafından tasarruf aracı olarak görülmesi de sağlanmış olur. Ülkelerin ekonomilerini bu şekilde ele geçiren global güçlerin artık o ülkede yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
O ülkede ihtilal yapmak isterlerse yaparlar. O ülkenin toplumsal barışını tehdit edecek terörü üretirler ve beslerler. O ülkenin sınırlarını değiştirmek istiyorlarsa, menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. İktidar değişikliği isterlerse, onu çok daha rahat gerçekleştirirler, zira iktidara getiren ve muhalefeti besleyenler de yine onlardır.
Kendilerine kâğıt maliyetinin dışında başka hiç bir maliyeti olmayan kâğıtlarıyla (paralarıyla) sizi, milli servetinizi, madenlerinizi, akarsularınızı, enerji kaynaklarınızı ve şirketlerinizi satın alırlar. Sizi soyup soğana çevirirler, haberiniz bile olmaz. Fark ettiğinizde ise iş işten geçmiş olur. Karşınıza geçip alay edercesine geçmiş olsun dileklerini iletirler. Bu global güçlerin hesap ettiği, çekindiği iki unsur vardır. Bu iki değeri karşılarına almak istemezler. Bu iki değer, o ülke insanının milli ve dini hassasiyetleridir.
O ülkenin milli ve manevi direnciyle karşı karşıya gelmemek için, ilk önce bu değerlerin içini boşaltırlar. Daha sonra ise kendi menfaatlerine hizmet edecek şekilde yeniden inşa ederler. Bunu da, sizin içinizden satın aldıkları insanlarla gerçekleştirirler. O toplumu öyle bir noktaya taşırlar ki, sizi artık kendi milli ve manevi değerlerinize değil, global güçlerin sizin için tanımladığı, içini doldurduğu, nihai olarak onlara hizmet edeceğiniz milli ve dini değerlere inanır hale getirirler. Siz de onlara gönüllü hizmet etmiş ve özde kendi milli ve dini değerlerinize ihanet etmiş olursunuz.  
Devletler üstü global güçlerin projelerini sıfırla çarpacak teziniz yoksa, iyi niyetli, dürüst olmanız da hiçbir şey ifade etmez. Siz ancak bir müddet kendinizi ve toplumu kandırmış olursunuz. Sonuç olarak size verilen rolün dışına çıkamazsınız.
Tam da bu noktada Sayın Prof. Dr. Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli ve uygulaması olan Sosyal Devlet-Milli Devlet eserleri, dünya insanına bir umut, bir ışık, bir kurtuluş reçetesi sunmaktadır.
Globalizmin getirdiği bütün olumsuzlukları sıfırla çarpacak ve dünya insanının rızık kaygısını ortadan kaldıracak yegâne ekonomi sistemi Milli Ekonomi Modeli’dir. Onun için 2012 yılı tüm dünyada Milli Ekonomi Modeli’nin doğum sancısının çekileceği ve doğacağı yıl olacaktır.