İtalya gibi mi olacağız?

İtalya'da ölümcül koronavirüs salgınından elit markaların fabrikalarının bulunduğu Lombardiya bölgesi en ağır şekilde etkilendi. Bunun nedeninin, yılbaşında ülkelerine gidip sonra İtalya'ya gelen, buradaki fabrikalarda çalışan Çinli işçilerin olduğu açıklanmıştı. 

Türkiye'deki ilk ölüm vakası da Çin temaslı olduğu belli oldu.

İlk ölüm vakasını duyuran Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ölen 89 yaşındaki vatandaşın virüsü Çin temaslı bir çalışanından kaptığını açıkladı. Türkiye'de çok sayıda Çinli çalışan olduğu biliniyor, İtalya'nın yaşadıkları bizim de başımıza gelir mi diye düşünmeden edemiyor insan…

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, dün sosyal medya hesabından önemli açıklamalar yaptı.

Türkiye'nin çok az test yaptığını ve koronavirüs teşhisi konulan her 5 hastadan 1'inin kendi kendine hastaneye gelen kişiler olduğuna dikkatleri çeken Prof. Dr. Azap, Türkiye'nin kritik eşiğe günler önce ulaşmış olmasının olasılık dahilinde olduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Alpay Azap'ın en dikkat çekici cümlesi ise şuydu: 

"Hong Kong, Singapur olma şansımızı kaybettik. Bundan sonra tüm enerjimizi İtalya olmamaya harcamalıyız."

Ne yaptılar da başardılar?

Hong Kong takdir edilecek bir hızla tedbirleri hayata geçirdi. İlk koronavirüs vakasının 23 Ocak'ta tespit edildiği 7.4 milyonluk Hong Kong, Çin'e olan yakınlığı nedeniyle seyahat kısıtlaması ve okulların kapatılması gibi önlemleri hızla devreye sokan ülkelerden oldu. Bunda, 2003 yılında 299 kişinin ölümüyle sonuçlanan SARS salgınından alınan dersin de payı var kuşkusuz. 

Singapur işi sıkı tuttu

Şubat ayı ortalarında 58 vakayla koronavirüsün Çin dışında en fazla görüldüğü ülke olan Singapur da hastalığın yayılımını sınırlı tutabilmeyi başarabilen ülkelerden biri oldu.

İşi çok sıkı tutan ve temel olarak kişilerin birbirinden izole edilmesine dayanan bir strateji benimseyen Singapur'da, kurallara uymayanlara 10 bin dolar ya da 6 ay hapis cezası verildi. Bu cezalar kağıt üstünde kalmadı, gerçekten hiçbir ayrım gözetmeden ciddiyetle uygulandı.

Singapur devleti sıkı seyahat kontrolleri, hasta insanları ve onların temasa geçtiği bütün bireyleri saptamak için protokoller oluşturdu. Hükümet kaç hasta olduğunu, onların temasa geçtiği insanları ve lokasyonlarını detaylı bir şekilde halk ile hiçbir sansüre gerek duymadan paylaştı.

Her iki ülke de koronavirüsün genetik yapısı Çin tarafından yayınlandıktan hemen sonra test için gereken malzemeleri edinip kendi test kitlerini kendileri üretmeye başladılar.

Uluslararası finansal sistemlerini, insanların testleri ve tedavilerini yaptırmakta güçlük çekmemelerinden emin olmak için ücretsiz olarak yeniden düzenlediler.

Türkiye olarak ne durumdayız?

Yetkililerin Türkiye'ye gelmez diye umdukları koronavirüs Türkiye'de de can kaybına neden oldu.  

Yetkililerin Türkiye'ye salgının uğramayacağını düşündüklerini, hastalık şüphesi taşıyanları öğrenci yurtlarına doldurmamızdan, umreden gelen binlerce insanı önce evlerine gönderip sonra karantinaya alma kararı vermemizden ve karantinaya giden insanların otobüslerden kaçırılması gibi yaşananlara bakarak anlıyoruz. 

Şüphesiz hiçbir şey yapılmamış diyemeyiz, ancak yapılması gereken her şeyin de eksiksiz yapıldığını da söyleyemeyiz.

Türkiye'de vaka sayısı 5'ten 98'e 5 günde yükseldi. Yani 20 kat artı.

Siz bu yazıyı okurken Sağlık Bakanı yeni vaka sayılarını da açıklamış olacaktır. İnşallah daha fazla artmaz, ancak bilim insanlarımızın açıklamalarına bakılırsa böyle bir beklenti çok iyimserlik olacaktır. 

Sağlıklı bir zeminde ilerlemiyor

Koronavirüste önemli bir mücadele veren Türkiye'de bu mücadelenin sağlıklı bir zeminde ilerlemediği kanısındayım.

Singapur'un yaptığı gibi ne kadar endişe verici olursa olsun, hiçbir şeyin vatandaşlardan gizlenmemesi gerektiği düşünenlerdenim.

Efendim, panik olur, infial olur, kıtlık yaşanır gibi sözlere de katılmıyorum. Zira aldığınız tedbirlerle tedarik zincirinin bozulmasına izin vermezseniz, marketlerde boşalacak raflar birkaç saat sonra yeniden dolacaktır.

Emin olun, hâlâ tam olarak farkında olmadığımızı gördüğüm, karşı karşıya olduğumuz tehlikenin ciddiyetini milletçe anlayabilmek, birkaç gün yaşanacak karmaşadan çok daha önemli ve hayatidir.

Bence Hong Kong ve Singapur örneğinde bizim kaçırdığımız şey de, iş işten geçmeden gerçekleri halka duyurma fırsatıdır.