İthalat bağımlılığı Türk çiftçisini bitirdi
Türkiye, kendi insanını doyurma potansiyeline sahip bir ülke. Ancak bu potansiyeli harekete geçirmek için hükümet çiftçinin sesine kulak vermek, sorunlarını çözmek ve ithalat bağımlılığından kurtulmak için kararlı adımlar atmak zorunda
20.05.2025 14:46:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili, verimli topraklara sahip, tarımsal üretim potansiyeli yüksek bir ülke olarak bilinir. Ancak son yıllarda, gıda fiyatlarındaki fahiş artışlar, market raflarındaki yangın ve tarımsal üretimde yaşanan sıkıntılar, "neden dışarıdan ithal ediyoruz?" sorusunu daha da yüksek sesle sorduruyor.
İthalat bağımlılığının Türk tarımını bitirme noktasına getirip getirmediği tartışılırken, bu durumun en büyük mağduru olan çiftçinin sesine kulak vermek, sorunun kökenine inmek için hayati önem taşıyor.
İTHALAT KISKACINDA TÜRK TARIMI
Türkiye, birçok temel tarım ürününde geçmişte kendi kendine yeterli veya net ihracatçı konumundayken, bugün buğdaydan mercimeğe, pamuktan ayçiçeğine kadar birçok üründe ithalata bağımlı hale gelmiş durumda. Bu bağımlılığın temel nedenleri arasında şunlar öne çıkıyor:
• Yanlış Tarım Politikaları: Uzun yıllardır uygulanan tarım politikaları, çiftçiyi desteklemek yerine, dolaylı yoldan ithalatı teşvik eden bir yapıya büründü. Desteklemelerin yetersizliği, planlama eksikliği ve arz fazlası/eksikliği dengesizliği, üretimi istikrarsızlaştırdı.
• Artan Üretim Maliyetleri: Mazot, gübre, tohum, ilaç, elektrik ve işçilik gibi tarımsal girdilerde yaşanan fahiş fiyat artışları, çiftçinin üretim maliyetini katlayarak artırdı. Küresel enerji krizi ve döviz kurlarındaki yükseliş, bu maliyetleri daha da yukarı çekti. Üretim yapmak, çiftçi için her geçen gün daha az kârlı, hatta zarar eden bir iş haline geldi.
• İklim Değişikliği ve Kuraklık: Küresel iklim değişikliğinin etkileri, Türkiye'de de kendini gösteriyor. Beklenmedik kuraklıklar, sel felaketleri ve ani hava olayları, tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor, verimliliği düşürüyor ve çiftçinin riskini artırıyor.
• Tarım Arazilerinin Azalması ve Parçalanması: Kentleşme, sanayileşme ve miras yoluyla tarım arazilerinin parçalanması, verimli tarım alanlarının azalmasına yol açıyor. Küçük ölçekli tarım işletmeleri, modern tarım yöntemlerini uygulamakta zorlanıyor.
• Küresel Fiyat Dalgalanmaları: Dünya piyasalarındaki emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, ithalat kararlarını doğrudan etkiliyor. İç piyasada fiyatlar yükseldiğinde, "piyasayı dengelemek" adına yapılan ani ve plansız ithalatlar, yerli üreticiyi mağdur ediyor.
ÇİFTÇİ NELER SÖYLÜYOR? FERYATLAR YÜKSELİYOR...
Sahadaki çiftçiler, ithalat bağımlılığının sadece bir ekonomik tercih değil, aynı zamanda tarımın geleceğini ve kendi geçim kaynaklarını tehdit eden bir "varoluş" sorunu olduğunu dile getiriyor. Çiftçinin dilinden dökülenler, tablonun vahametini gözler önüne seriyor:
• "Toprakta Kazandığımızı Markette Bırakıyoruz": Çiftçiler, ürettikleri ürünün gerçek değerini alamamaktan şikayetçi. Bir yandan yüksek maliyetlerle boğuşurken, diğer yandan aracıların ve market zincirlerinin yüksek kar marjları nedeniyle ürünlerinin değerinin altında satıldığını belirtiyorlar. "Bizim cebimize giren üç kuruş, market rafında on katına çıkıyor. Bu işin neresinde adalet?" diyerek isyan ediyorlar.
• "İthalat Bizi Bitiriyor": Özellikle hasat dönemlerinde yapılan plansız ve yüksek miktardaki ithalatlar, yerli ürün fiyatlarını düşürerek çiftçinin emeğini heba ediyor. "Biz tarlada ürünümüzü hasat ederken, dışarıdan getirilen ürünler piyasayı alt üst ediyor. Bu durumda kim neden üretsin ki?" sözleriyle ithalatın kendilerini nasıl çaresiz bıraktığını anlatıyorlar.
• "Desteklemeler Yetersiz ve Geç Geliyor": Devletin sağladığı tarımsal desteklemeler, maliyetlerin altında kalıyor ve çiftçiye zamanında ulaşmıyor. Çiftçi, finansman ihtiyacını karşılamak için ya yüksek faizli kredilere yöneliyor ya da ekim yapmaktan vazgeçiyor.
• "Gençler Toprağı Terk Ediyor": Tarımın giderek daha az cazip hale gelmesi, genç nesillerin köyden kente göç etmesine neden oluyor. Çiftçi aileleri, çocuklarının kendileri gibi zor şartlarda çalışmasını istemiyor. "Bizim çocuklarımız bu işe girmek istemiyor. Toprak sahipsiz kalıyor, üretim azalıyor" diyerek geleceğe dair endişelerini dile getiriyorlar.
• "Girdilerde KDV Sorunu": Çiftçiler, tarımsal girdilerde uygulanan yüksek KDV oranlarının maliyetlerini artırdığını ve bu durumun haksızlık olduğunu belirtiyor. KDV indirimleri veya muafiyetleri gibi uygulamalarla rahatlama istiyorlar.
• "Plansızlık ve Belirsizlik": Hangi ürünün ne kadar ekileceği, piyasanın ihtiyacının ne olduğu konusunda bir planlama eksikliği var. Bu belirsizlik, çiftçiyi doğru kararlar almaktan alıkoyuyor ve riskini artırıyor.
ACİL BİR EYLEM PLANI ŞART!
İthalat bağımlılığı, sadece çiftçinin değil, tüm Türkiye'nin gıda güvenliğini ve ekonomik bağımsızlığını tehdit eden devasa bir sorun. Bu sorunu çözmek için acil ve kapsamlı bir eylem planına ihtiyaç var.
Desteklemeler artırılmalı, zamanında ödenmeli ve çiftçinin maliyet yükünü gerçekten azaltacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Hangi bölgede hangi ürünün, ne kadar ekileceği bilimsel veriler ışığında planlanmalı, arz-talep dengesi gözetilmelidir.
Üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkı makul seviyelere çekilmeli, aracıların haksız kazançları engellenmelidir.
Çiftçinin girdi tedarikini ve ürün pazarlamasını kolaylaştıracak kooperatifçilik modelleri desteklenmelidir.
Tarımsal girdilerdeki KDV oranları düşürülmeli, mazot ve elektrik gibi temel giderlerde çiftçiye özel indirimler sağlanmalıdır.
Tarım arazilerinin etkin kullanılması için toplulaştırma projeleri hızlandırılmalı, modern tarım teknikleri ve teknoloji kullanımı desteklenmelidir.
Kuraklığa dayanıklı tohumlar, su tasarrufu sağlayan sulama sistemleri gibi iklim değişikliğine uyum stratejileri geliştirilmelidir.
İthalat bağımlılığının Türk tarımını bitirme noktasına getirip getirmediği tartışılırken, bu durumun en büyük mağduru olan çiftçinin sesine kulak vermek, sorunun kökenine inmek için hayati önem taşıyor.
İTHALAT KISKACINDA TÜRK TARIMI
Türkiye, birçok temel tarım ürününde geçmişte kendi kendine yeterli veya net ihracatçı konumundayken, bugün buğdaydan mercimeğe, pamuktan ayçiçeğine kadar birçok üründe ithalata bağımlı hale gelmiş durumda. Bu bağımlılığın temel nedenleri arasında şunlar öne çıkıyor:
• Yanlış Tarım Politikaları: Uzun yıllardır uygulanan tarım politikaları, çiftçiyi desteklemek yerine, dolaylı yoldan ithalatı teşvik eden bir yapıya büründü. Desteklemelerin yetersizliği, planlama eksikliği ve arz fazlası/eksikliği dengesizliği, üretimi istikrarsızlaştırdı.
• Artan Üretim Maliyetleri: Mazot, gübre, tohum, ilaç, elektrik ve işçilik gibi tarımsal girdilerde yaşanan fahiş fiyat artışları, çiftçinin üretim maliyetini katlayarak artırdı. Küresel enerji krizi ve döviz kurlarındaki yükseliş, bu maliyetleri daha da yukarı çekti. Üretim yapmak, çiftçi için her geçen gün daha az kârlı, hatta zarar eden bir iş haline geldi.
• İklim Değişikliği ve Kuraklık: Küresel iklim değişikliğinin etkileri, Türkiye'de de kendini gösteriyor. Beklenmedik kuraklıklar, sel felaketleri ve ani hava olayları, tarımsal üretimi olumsuz etkiliyor, verimliliği düşürüyor ve çiftçinin riskini artırıyor.
• Tarım Arazilerinin Azalması ve Parçalanması: Kentleşme, sanayileşme ve miras yoluyla tarım arazilerinin parçalanması, verimli tarım alanlarının azalmasına yol açıyor. Küçük ölçekli tarım işletmeleri, modern tarım yöntemlerini uygulamakta zorlanıyor.
• Küresel Fiyat Dalgalanmaları: Dünya piyasalarındaki emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, ithalat kararlarını doğrudan etkiliyor. İç piyasada fiyatlar yükseldiğinde, "piyasayı dengelemek" adına yapılan ani ve plansız ithalatlar, yerli üreticiyi mağdur ediyor.
ÇİFTÇİ NELER SÖYLÜYOR? FERYATLAR YÜKSELİYOR...
Sahadaki çiftçiler, ithalat bağımlılığının sadece bir ekonomik tercih değil, aynı zamanda tarımın geleceğini ve kendi geçim kaynaklarını tehdit eden bir "varoluş" sorunu olduğunu dile getiriyor. Çiftçinin dilinden dökülenler, tablonun vahametini gözler önüne seriyor:
• "Toprakta Kazandığımızı Markette Bırakıyoruz": Çiftçiler, ürettikleri ürünün gerçek değerini alamamaktan şikayetçi. Bir yandan yüksek maliyetlerle boğuşurken, diğer yandan aracıların ve market zincirlerinin yüksek kar marjları nedeniyle ürünlerinin değerinin altında satıldığını belirtiyorlar. "Bizim cebimize giren üç kuruş, market rafında on katına çıkıyor. Bu işin neresinde adalet?" diyerek isyan ediyorlar.
• "İthalat Bizi Bitiriyor": Özellikle hasat dönemlerinde yapılan plansız ve yüksek miktardaki ithalatlar, yerli ürün fiyatlarını düşürerek çiftçinin emeğini heba ediyor. "Biz tarlada ürünümüzü hasat ederken, dışarıdan getirilen ürünler piyasayı alt üst ediyor. Bu durumda kim neden üretsin ki?" sözleriyle ithalatın kendilerini nasıl çaresiz bıraktığını anlatıyorlar.
• "Desteklemeler Yetersiz ve Geç Geliyor": Devletin sağladığı tarımsal desteklemeler, maliyetlerin altında kalıyor ve çiftçiye zamanında ulaşmıyor. Çiftçi, finansman ihtiyacını karşılamak için ya yüksek faizli kredilere yöneliyor ya da ekim yapmaktan vazgeçiyor.
• "Gençler Toprağı Terk Ediyor": Tarımın giderek daha az cazip hale gelmesi, genç nesillerin köyden kente göç etmesine neden oluyor. Çiftçi aileleri, çocuklarının kendileri gibi zor şartlarda çalışmasını istemiyor. "Bizim çocuklarımız bu işe girmek istemiyor. Toprak sahipsiz kalıyor, üretim azalıyor" diyerek geleceğe dair endişelerini dile getiriyorlar.
• "Girdilerde KDV Sorunu": Çiftçiler, tarımsal girdilerde uygulanan yüksek KDV oranlarının maliyetlerini artırdığını ve bu durumun haksızlık olduğunu belirtiyor. KDV indirimleri veya muafiyetleri gibi uygulamalarla rahatlama istiyorlar.
• "Plansızlık ve Belirsizlik": Hangi ürünün ne kadar ekileceği, piyasanın ihtiyacının ne olduğu konusunda bir planlama eksikliği var. Bu belirsizlik, çiftçiyi doğru kararlar almaktan alıkoyuyor ve riskini artırıyor.
ACİL BİR EYLEM PLANI ŞART!
İthalat bağımlılığı, sadece çiftçinin değil, tüm Türkiye'nin gıda güvenliğini ve ekonomik bağımsızlığını tehdit eden devasa bir sorun. Bu sorunu çözmek için acil ve kapsamlı bir eylem planına ihtiyaç var.
Desteklemeler artırılmalı, zamanında ödenmeli ve çiftçinin maliyet yükünü gerçekten azaltacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Hangi bölgede hangi ürünün, ne kadar ekileceği bilimsel veriler ışığında planlanmalı, arz-talep dengesi gözetilmelidir.
Üretici ile tüketici arasındaki fiyat farkı makul seviyelere çekilmeli, aracıların haksız kazançları engellenmelidir.
Çiftçinin girdi tedarikini ve ürün pazarlamasını kolaylaştıracak kooperatifçilik modelleri desteklenmelidir.
Tarımsal girdilerdeki KDV oranları düşürülmeli, mazot ve elektrik gibi temel giderlerde çiftçiye özel indirimler sağlanmalıdır.
Tarım arazilerinin etkin kullanılması için toplulaştırma projeleri hızlandırılmalı, modern tarım teknikleri ve teknoloji kullanımı desteklenmelidir.
Kuraklığa dayanıklı tohumlar, su tasarrufu sağlayan sulama sistemleri gibi iklim değişikliğine uyum stratejileri geliştirilmelidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.