Eylül'e kadar adli tatil sürecindeyiz. Adliyenin tatile girmeyen nöbetçi mahkemelerinin hâkim ve savcıları fazla mesaide? Avukatlar mı? Avukatlar her daim adalet nöbetindedir. Yarım asırdan fazla bu mesleğin mensubu olarak adli tatil yaptığımı hatırlamıyorum; şikâyetçi de değilim. Şikâyetim, 95 yaşındaki Cumhuriyetimizde yargıda tükenen nafile umutlarımızdır.
Adalet için iyi şeyler dilemek, gelecek günler daha güzel olsun, umutlarınız gerçekleşsin ve "bu topraklara adalet gelsin" ve "adalet kazanacak" diyerek umutlar beslemek nasıl bir duygudur? Nafile umutlar mıdır acaba!
Korkulardan kurtulmak için kaç kişinin, daha kaç gazetecinin tedirgin, geleceğinden emin olmadan ve hukuk güvenliğinden uzak, ağzına kadar tıka basa dolu cezaevlerinde daha kaç kişinin ömür tüketmesi gerekiyor ki, umutlarımız nafile olmasın!
Bu coğrafyada seçilmiş parti temsilcilerinin tutuklu olduğu, edebiyatçıların, romancıların tutuklanıp içeri atıldığı, akademisyenlerin yargılandığı zamanların burukluğu içinde yargılanmaması gereken insanların yargılandığı, avukatlarla gazetecilerin hapse atıldığı, kimsenin kendi özgürlüğüne memnun olamadığı daha kaç acı yaşanacak ki, umutlanalım!
Günlerce süren gözaltılar, savcıların ifade almadan soruşturmaları tamamlamaları, gece yarıları sulh ceza yargıçlarının, şüphelileri sözde sorgulamalardan sonra tutuklamaları, "hukuka aykırı delil" kavramının uygulamalarda unutulması? Hukukta reform ile öne sürülen uzlaşma, uzlaştırma, iddianamenin iade edilmesi, ön inceleme yapma gibi yeni kavram ve kurumlar da uygulamaya yansımamaktadır.
Bu genel görünümü maalesef Yargıtay ve İstinaf Mahkemelerinin (Bölge Adliye Mahkemeleri) durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Yargıtay'daki sayıları milyonu aşan dosyanın yıllarca beklemesi ve Bölge Adliye Mahkemelerindeki karmaşa devam etmektedir.
Yargıdaki yozlaşmanın temel nedenlerinden biri de HSYK'nın (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) Y'sini kaldırıp HSK'ya (hakimler ve Savcılar Kurulu) dönüştüğü süreçte çıkartılan kararnamelerle hakimler Türkiye'nin çeşitli yerlerine sürülmekle kalmayıp, hukuk hakimi olanlar ceza hakimi, ceza hakimi olanlar hukuk hakimi yapılarak yargıdaki karmaşa daha da arttırılmış, uzmanlığa saygı diye bir şey kalmamıştır.
Seçimlerde aday olan hâkim ve savcıların tekrar göreve dönmeleri yasaktır. Nedeni de belli bir siyasi partinin adayı olmakla tarafsızlığını yitirmiş olmalarıdır. Bu böyle olmakla birlikte AKP'nin çeşitli kademelerinde görev yapmış yani resmen partili olan 100 kadar avukat, çoğu kez büyük şehirlerin ve merkezi yerlerin tek hâkimli mahkemelerine, tecrübelerinin yetmeyeceği açık olduğu halde, hâkim olarak atanmıştır.
Hukuk dünyası, sorunlarını çözmek, adalete yaklaşmak zorunda olarak yeni arayışlara girmek durumundayken, "iyi tatiller adliye" temennisi ne kadar adaletli olur, dersiniz!
Adalet için iyi şeyler dilemek, gelecek günler daha güzel olsun, umutlarınız gerçekleşsin ve "bu topraklara adalet gelsin" ve "adalet kazanacak" diyerek umutlar beslemek nasıl bir duygudur? Nafile umutlar mıdır acaba!
Korkulardan kurtulmak için kaç kişinin, daha kaç gazetecinin tedirgin, geleceğinden emin olmadan ve hukuk güvenliğinden uzak, ağzına kadar tıka basa dolu cezaevlerinde daha kaç kişinin ömür tüketmesi gerekiyor ki, umutlarımız nafile olmasın!
Bu coğrafyada seçilmiş parti temsilcilerinin tutuklu olduğu, edebiyatçıların, romancıların tutuklanıp içeri atıldığı, akademisyenlerin yargılandığı zamanların burukluğu içinde yargılanmaması gereken insanların yargılandığı, avukatlarla gazetecilerin hapse atıldığı, kimsenin kendi özgürlüğüne memnun olamadığı daha kaç acı yaşanacak ki, umutlanalım!
Günlerce süren gözaltılar, savcıların ifade almadan soruşturmaları tamamlamaları, gece yarıları sulh ceza yargıçlarının, şüphelileri sözde sorgulamalardan sonra tutuklamaları, "hukuka aykırı delil" kavramının uygulamalarda unutulması? Hukukta reform ile öne sürülen uzlaşma, uzlaştırma, iddianamenin iade edilmesi, ön inceleme yapma gibi yeni kavram ve kurumlar da uygulamaya yansımamaktadır.
Bu genel görünümü maalesef Yargıtay ve İstinaf Mahkemelerinin (Bölge Adliye Mahkemeleri) durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Yargıtay'daki sayıları milyonu aşan dosyanın yıllarca beklemesi ve Bölge Adliye Mahkemelerindeki karmaşa devam etmektedir.
Yargıdaki yozlaşmanın temel nedenlerinden biri de HSYK'nın (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) Y'sini kaldırıp HSK'ya (hakimler ve Savcılar Kurulu) dönüştüğü süreçte çıkartılan kararnamelerle hakimler Türkiye'nin çeşitli yerlerine sürülmekle kalmayıp, hukuk hakimi olanlar ceza hakimi, ceza hakimi olanlar hukuk hakimi yapılarak yargıdaki karmaşa daha da arttırılmış, uzmanlığa saygı diye bir şey kalmamıştır.
Seçimlerde aday olan hâkim ve savcıların tekrar göreve dönmeleri yasaktır. Nedeni de belli bir siyasi partinin adayı olmakla tarafsızlığını yitirmiş olmalarıdır. Bu böyle olmakla birlikte AKP'nin çeşitli kademelerinde görev yapmış yani resmen partili olan 100 kadar avukat, çoğu kez büyük şehirlerin ve merkezi yerlerin tek hâkimli mahkemelerine, tecrübelerinin yetmeyeceği açık olduğu halde, hâkim olarak atanmıştır.
Hukuk dünyası, sorunlarını çözmek, adalete yaklaşmak zorunda olarak yeni arayışlara girmek durumundayken, "iyi tatiller adliye" temennisi ne kadar adaletli olur, dersiniz!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023