Avrupa merkezli düzenlenen istatistikler ve kamuoyu yoklamaları birbirinden ilginç sonuçlar ortaya koyuyor.
Resmi ya da yarı resmi nitelikli araştırma kuruluşları bunların başını çekiyor.
Hepimizin yakından tanıdığı ve yaptığı analizlerle uluslararası gündemi belirleyen teşkilatlardan biri Uluslararası Af örgütü.
Uluslararası Af Örgütü'nün son araştırması anlamlı.
"Silahlı çatışmaların ilk kurbanları kadınlar"
Örgütün Londra'da yayınlanan raporunda, tecavüz kurbanı olan, cinsel köle yapılan kadınların, anti personel mayınların ya da bombardımanların da hedefi olduğuna dikkat çekildi.
Bir diğer kurum da DİA.
Açılımı; Amerikan Savunma İstihbarat Örgütü.
Amerikan Savunma İstihbarat Örgütü (DİA), Irak'taki özel kuvvetleri tutuklulara kötü muamele etmekle suçladı.
"Defense İntelligence Agency"nin (DİA) açıklanan raporunda, özel kuvvet mensuplarının, Iraklı tutukluları dövdüğü, bunu soruşturmak isteyen DİA müfettişlerinin çalışmalarının da engellendiği kaydediliyor.
DİA Amerikan merkezli bir örgüt ve böyle bir araştırmayı yapıyor.
Bunun ikilem olup olmadığını düşünebilirsiniz; Nasıl oluyor da "Amerika'nın bir kurumu diğer kurumu zan altında bırakabiliyor(!)"
Geneli itibariyle Amerika'da bakanlıklar dahi birbirlerini karalayabilmekteler ve bu karalama demokrasinin gereği olarak gözönünde tutuluyor. Aslında olay bir gaz alma. Kurumlar iyi polis- kötü polisi oynayarak farklı bir kamuoyu oluşturuyorlar.
Girişte belirttiğimiz Avrupa merkezli araştırma kurumlarına Amerika'yı da dahil ediyoruz.
Amerika-Avrupa bakış açısı bizi böyle bir değerlendirmeye sevkediyor.
Konuya dönecek olursak;
Yapılan araştırmaların boyutundan ziyade ortaya çıkan sonuçlar insanlık değerlerini yakından ilgilendiriyor.
Kadınlar değil sadece, çocuklar da çatışma alanlarında can veriyor.
Irak'ta değil sadece diğer ülkelerde de binlerce sivil işkenceye maruz kalıyor.
Yapılan anketler sümenaltı ediliyor. Söylenenler gündemi birkaç gün meşgul ettikten sonra unutulup gidiyor.
Anket yapan ya da yaptıranların bu konuda etkili bir adım attıkları ve belli merkezleri bu konuda harekete geçirmeye çalıştıklarını göremezsiniz.
Tüm gerçekler ayan beyan ortada iken neden belli bir çözüm süreci üretilememekte peki?
Avrupa ve Amerika'nın merkeze oturduğu kamuoyu yoklamaları ne kadar masum bunun tartışılması gerekiyor?
Bir tarafta sivil insanlara işkence uygulayanların yaptıkları kamuoyu yoklamaları; diğer tarafta aynı toplumların buna verremedikleri tepkiler.
Kamuoyu adına yapılanlar bir
oyundan ibaret aslında.
Resmi ya da yarı resmi nitelikli araştırma kuruluşları bunların başını çekiyor.
Hepimizin yakından tanıdığı ve yaptığı analizlerle uluslararası gündemi belirleyen teşkilatlardan biri Uluslararası Af örgütü.
Uluslararası Af Örgütü'nün son araştırması anlamlı.
"Silahlı çatışmaların ilk kurbanları kadınlar"
Örgütün Londra'da yayınlanan raporunda, tecavüz kurbanı olan, cinsel köle yapılan kadınların, anti personel mayınların ya da bombardımanların da hedefi olduğuna dikkat çekildi.
Bir diğer kurum da DİA.
Açılımı; Amerikan Savunma İstihbarat Örgütü.
Amerikan Savunma İstihbarat Örgütü (DİA), Irak'taki özel kuvvetleri tutuklulara kötü muamele etmekle suçladı.
"Defense İntelligence Agency"nin (DİA) açıklanan raporunda, özel kuvvet mensuplarının, Iraklı tutukluları dövdüğü, bunu soruşturmak isteyen DİA müfettişlerinin çalışmalarının da engellendiği kaydediliyor.
DİA Amerikan merkezli bir örgüt ve böyle bir araştırmayı yapıyor.
Bunun ikilem olup olmadığını düşünebilirsiniz; Nasıl oluyor da "Amerika'nın bir kurumu diğer kurumu zan altında bırakabiliyor(!)"
Geneli itibariyle Amerika'da bakanlıklar dahi birbirlerini karalayabilmekteler ve bu karalama demokrasinin gereği olarak gözönünde tutuluyor. Aslında olay bir gaz alma. Kurumlar iyi polis- kötü polisi oynayarak farklı bir kamuoyu oluşturuyorlar.
Girişte belirttiğimiz Avrupa merkezli araştırma kurumlarına Amerika'yı da dahil ediyoruz.
Amerika-Avrupa bakış açısı bizi böyle bir değerlendirmeye sevkediyor.
Konuya dönecek olursak;
Yapılan araştırmaların boyutundan ziyade ortaya çıkan sonuçlar insanlık değerlerini yakından ilgilendiriyor.
Kadınlar değil sadece, çocuklar da çatışma alanlarında can veriyor.
Irak'ta değil sadece diğer ülkelerde de binlerce sivil işkenceye maruz kalıyor.
Yapılan anketler sümenaltı ediliyor. Söylenenler gündemi birkaç gün meşgul ettikten sonra unutulup gidiyor.
Anket yapan ya da yaptıranların bu konuda etkili bir adım attıkları ve belli merkezleri bu konuda harekete geçirmeye çalıştıklarını göremezsiniz.
Tüm gerçekler ayan beyan ortada iken neden belli bir çözüm süreci üretilememekte peki?
Avrupa ve Amerika'nın merkeze oturduğu kamuoyu yoklamaları ne kadar masum bunun tartışılması gerekiyor?
Bir tarafta sivil insanlara işkence uygulayanların yaptıkları kamuoyu yoklamaları; diğer tarafta aynı toplumların buna verremedikleri tepkiler.
Kamuoyu adına yapılanlar bir
oyundan ibaret aslında.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005





























































































