Kanal İstanbul'un siyasi, askeri getiri ve götürüleri ortada. Ekonomik olarak devlete ve millete getirisi olmayacağı da çok net. Artı bu projeyi, 'yapacağız' diyenlerin yapamayacaklarını, diğer para emen projeler gibi birilerine hazine garantili yaptıracakları da ortada.
Diğer taraftan Kanal İstanbul güzergâhındaki arazi hareketliliği, kimlerin nasıl parsel parsel toprak kapattığı belgelerle ortaya konuldu. Ama iktidar, Kanal İstanbul projesinden vazgeçmiyor.
En son Sayın Erdoğan, "İnşallah Haziran ayının son haftasında Kanal İstanbul'un temelini atıyoruz. Kanal İstanbul'un üzerinde 6 köprü göreceksiniz ve bunun çevresinde iki şehir inşa edeceğiz. Bu iki şehirle İstanbul bambaşka olacak. O malum tipler, 'Ya bunlar bunu nereden çıkardı' diyecekler. İstanbul'un kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Bu şehir geçmişte çok yıpratıldı" dedi.
İstanbul'u geçmişte kim yıprattı? O malum tipler kim? En önemlisi Kanal İstanbul'a kimin itirazı var?
Kanal İstanbul'a, Marmara denizinin itirazı var. Aslında sadece Marmara denizinin değil Marmara Bölgesi'nin, Türkiye nüfusunun üçte birini barındırmaya itirazı var.
Türkiye sanayisinin % 70'inin bu bölgede konuşlandırılmasına itirazı var. Özel üniversitelerin bu bölgede mantar gibi türemesine itirazı var.
Neden itirazı var? Çünkü Marmara Bölgesi de, Marmara denizi de, "ben zaten büyük bir fay hattı üzerindeyim. Beklenen depremde yüz binlerce insan ölecek, sanayi çökecek, ulaşım çökecek, haliyle Türkiye çökecek. Onun için benim yükümü ağırlaştırmayın.
Sanayiyi başka bölgelere kaydırın ki, hem ülkemizin geleceği sağlam olsun, hem de insanımız yerinde mutlu olsun. Özel üniversiteleri Anadolu'ya yayın ki, tüm Anadolu bilim yuvası olsun, evlatlar ailelerin yanında okusun, başıboş kalıp zamanın tehlikelerine yem olmasın.
Bunu kendim için değil Türkiye ve Türk Milleti için istiyorum. Ben bu kadar insan atığını, sanayi atığını artık kaldıramıyorum. Dağlarım ölüyor, nehirlerim, ovalarım ölüyor. Denizim ise artık son nefeslerini alıyor, öldü ölecek" diyor.
Hal dilinden anlayamayanlar için bilim dili ile anlatmaya çalışalım.
Sabah gazetesinin 6 kasım 2020 tarihli haberi: Yapılan araştırmalara göre İstanbul, beklenen 7,5 büyüklüğündeki bir depreme hazırlıksız yakalanırsa 48 bin bina yıkılacak ya da ağır hasar görecek. 194 bin bina orta ve üstü hasar alacak. 25 milyon ton enkaz oluşacak, yolların yüzde 30'u kapanacak, 463 içme suyu noktası, bin 45 atık su noktası ve 355 doğal gaz noktası hasar görecek. Yolların en az yüzde 30'zu yıkılacak. Bölgeye yardımların ve arama kurtarma ekiplerinin ulaşımı zorlaşacak. Ayrıca yaşanacak ekonomik kaybın ise en az 120 milyar lira olacak.
Marmara denizini öldürdük
Marmara denizindeki o görüntüleri izlerken bile iğreniyoruz değil mi? Ama o kirlilik bize ait, bizim pisliğimiz.
Prof. Dr. Mustafa Sarı; "Yüzeyde gördüklerimiz buz dağının görünen kısmı. Esas tehlike aşağıda. Aşağıda üretimde hiçbir azalma yok. Üretim devam ediyor. Göz gözü görmüyor. Biz üç dalgıç aşağı indiğimizde yarım metre mesafeyi elimizde fenerlerle zor görüyoruz. Aşağıda görüş sıfıra yakın" diyor.
Neden böyle oldu, sorusuna Mustafa Hoca, küresel ısınma, Marmara denizindeki sıcaklı artışı ve durgun deniz olması sebeplerini saydıktan sonra asıl sebebi de açıklıyor; "Marmara denizini uzun yıllar atık denizi olarak kullandık. Marmara denizinin çevresinde 25 milyon insan yaşıyor. Bunların bütün atıkları doğrudan yada dolaylı olarak denize gidiyor. Türkiye endüstrisinin neredeyse yarısı Marmara denizinin çevresinde. Bu atıklar yine denize gidiyor. Bölgede çok yoğun tarımsal faaliyet var. Gübre, zirai ilaç ve kalıntıları yağışlar ile denize gidiyor. Ne oluyor Marmara denizinin azot-fosfor yükünü artırıyor."
İstanbul'un, Marmara Bölgesi'nin ve denizinin iki yeni şehre, 6 yeni köprüye ihtiyacı yok. Hayatta kalmaya ihtiyacı var. Marmara'yı, tabiatı yaşat ki, insanlar yaşasın.
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024