Darbe girişiminin ardından, ülkeden temizlenmeye başlanan Fetullah ve örgütünün hiçbir meşruiyeti kalmadı.
İktidarla arası açık olmasına rağmen 15 Temmuz gecesinden evvel, ufak da olsa "Ya bu adamlara çok çektiriyorlar" diye düşünen bir kitle vardı. Şimdi yok. Çok şükür yok. Bitti.
Bunun yanında 15 Temmuz'dan sonraki bir diğer gelişme ise FETÖ'nün safındaki birçok gerçek ve tüzel kişiliğin 'hoca efendilerine' sırt dönmesi oldu. Baktılar olacak gibi değil, akşam pazarından ucuza verdiler Fetullah'ı.
Benim değinmek istediğim nokta ise, 4-5 yıl öncesine kadar, 'rüyalarında gördükleri', anlata anlata bitiremedikleri, önder olarak kabul ettikleri Gülen'i, ilk fırsatta satan cüppeli ve sarıklı cahiller.
Şimdilerde "Ya bu Gülen pek de iyi bir adam değilmiş yav, yani galiba, sanırım" diye ortalıkta gezinen bu fındık beyinli 'din tüccarları.'
Hani Bülent Arınç diyor ya: "İsterseniz ahmak deyin, biz bu adamları göremedik" diye. Bunlarınki de o hesap. Tek fark bunlarınki manevi ahmaklık. Aslında buna ahmaklık demek biraz hafif olur çünkü 20 yıldır Fetullah Gülen hakkında a'dan z'ye herkesi uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'la her konuda itilaf içinde olan kişiler yine bu cübbeli, sarıklı şarlatanlardır.
Anlayacağınız bu hem ahmaklık, hem cahilliktir.
Ayrıca bir insanı manevi lider görmek kalp işidir, gönül işidir. Vatan düşmanı Fetullah'ı lider, onun hakkında uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'ı düşman bilen bu soytarıların gönülleri de kara kuyulardan farksızdır.
Ne var ki hemen her konuda Sayın Baş'a çamur atmaya çalışan bu 'insansı' varlıklar, her seferinde avuçlarını yalamıştır.
Şu an eleştirilen "dinler arası diyalog" konusu hakkında ne kadar samimiyetsiz şahıslar olduğunu anlamak için 5 yıl evveline giderek basit bir örnek verelim:
Sene 2011, Ağustos'un 19'u. Beyaz TV'de dinamit programı yapıldı. Konuklar Rasim Ozan Kütahyalı ve Cüppeli Ahmet. Programın bir bölümünde dinler arası diyalog propagandası yapılıyor. Cüppeli, Papa'yla görüşmenin sorun olmadığını ifade ediyor. Aynı programda 'hocaefendi' diye bahsettiği Fetullah'ı birçok konuda takdir ediyor. Hikâye aynı. Yok, efendim bir hıristiyan ile ateist karşı karşıya olsa hangisinin yanında durulurmuş. Yok, hangisi daha haklıymış.
"Ne haklısı kardeşim, aynısının laciverdi işte" diye anlatamazsın, anlamazlar.
Mesele de bu zaten; bu arkadaşlar 'hak' yolun bir olduğunu anlamakta sıkıntı çekiyorlar.
Bir diğer konu ise; -ki bana göre çok mühimdir- Türk milliyeti ve tarihi hakkında hiçbir şey hissetmeyen ve bilmeyen bu cahillerin, Mustafa Kemal'e dil uzatma cüretini dahi göstermesidir.
Aslında olayın temelinde hep bu itilaf vardır. Bir tarafta bu hainler diğer tarafta M. Kemal Atatürk, Hacı Bektaş Veli, Haydar Baş.
Son olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 yıldır hakkında uyardığı kişinin devleti yıkmak isteyen bir terörist olduğunu ve maalesef Sayın Baş'ın dikkate alınmadığını, şu an ise bu sarıklı, cüppeli soytarılar hakkında uyarı yaptığını muhataplara hatırlatalım.
Unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da şudur: Kıyamete kadar hak hep bir olacak ve bâtılın karşısında dimdik duracaktır.
Vesselam.
İktidarla arası açık olmasına rağmen 15 Temmuz gecesinden evvel, ufak da olsa "Ya bu adamlara çok çektiriyorlar" diye düşünen bir kitle vardı. Şimdi yok. Çok şükür yok. Bitti.
Bunun yanında 15 Temmuz'dan sonraki bir diğer gelişme ise FETÖ'nün safındaki birçok gerçek ve tüzel kişiliğin 'hoca efendilerine' sırt dönmesi oldu. Baktılar olacak gibi değil, akşam pazarından ucuza verdiler Fetullah'ı.
Benim değinmek istediğim nokta ise, 4-5 yıl öncesine kadar, 'rüyalarında gördükleri', anlata anlata bitiremedikleri, önder olarak kabul ettikleri Gülen'i, ilk fırsatta satan cüppeli ve sarıklı cahiller.
Şimdilerde "Ya bu Gülen pek de iyi bir adam değilmiş yav, yani galiba, sanırım" diye ortalıkta gezinen bu fındık beyinli 'din tüccarları.'
Hani Bülent Arınç diyor ya: "İsterseniz ahmak deyin, biz bu adamları göremedik" diye. Bunlarınki de o hesap. Tek fark bunlarınki manevi ahmaklık. Aslında buna ahmaklık demek biraz hafif olur çünkü 20 yıldır Fetullah Gülen hakkında a'dan z'ye herkesi uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'la her konuda itilaf içinde olan kişiler yine bu cübbeli, sarıklı şarlatanlardır.
Anlayacağınız bu hem ahmaklık, hem cahilliktir.
Ayrıca bir insanı manevi lider görmek kalp işidir, gönül işidir. Vatan düşmanı Fetullah'ı lider, onun hakkında uyaran Prof. Dr. Haydar Baş'ı düşman bilen bu soytarıların gönülleri de kara kuyulardan farksızdır.
Ne var ki hemen her konuda Sayın Baş'a çamur atmaya çalışan bu 'insansı' varlıklar, her seferinde avuçlarını yalamıştır.
Şu an eleştirilen "dinler arası diyalog" konusu hakkında ne kadar samimiyetsiz şahıslar olduğunu anlamak için 5 yıl evveline giderek basit bir örnek verelim:
Sene 2011, Ağustos'un 19'u. Beyaz TV'de dinamit programı yapıldı. Konuklar Rasim Ozan Kütahyalı ve Cüppeli Ahmet. Programın bir bölümünde dinler arası diyalog propagandası yapılıyor. Cüppeli, Papa'yla görüşmenin sorun olmadığını ifade ediyor. Aynı programda 'hocaefendi' diye bahsettiği Fetullah'ı birçok konuda takdir ediyor. Hikâye aynı. Yok, efendim bir hıristiyan ile ateist karşı karşıya olsa hangisinin yanında durulurmuş. Yok, hangisi daha haklıymış.
"Ne haklısı kardeşim, aynısının laciverdi işte" diye anlatamazsın, anlamazlar.
Mesele de bu zaten; bu arkadaşlar 'hak' yolun bir olduğunu anlamakta sıkıntı çekiyorlar.
Bir diğer konu ise; -ki bana göre çok mühimdir- Türk milliyeti ve tarihi hakkında hiçbir şey hissetmeyen ve bilmeyen bu cahillerin, Mustafa Kemal'e dil uzatma cüretini dahi göstermesidir.
Aslında olayın temelinde hep bu itilaf vardır. Bir tarafta bu hainler diğer tarafta M. Kemal Atatürk, Hacı Bektaş Veli, Haydar Baş.
Son olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın 20 yıldır hakkında uyardığı kişinin devleti yıkmak isteyen bir terörist olduğunu ve maalesef Sayın Baş'ın dikkate alınmadığını, şu an ise bu sarıklı, cüppeli soytarılar hakkında uyarı yaptığını muhataplara hatırlatalım.
Unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da şudur: Kıyamete kadar hak hep bir olacak ve bâtılın karşısında dimdik duracaktır.
Vesselam.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018



















































































