Katılıyorum, "herkes haddini bilmeli"

Fethullah Gülen'e ait olan ve "... öyleyse herkes haddi aşmaktan sakınmalıdır" cümlesi ile biten, Katolik bir din adamı tarafından çoğaltılıp elden ele dağıtılan meşhur paragrafı, arkadaşımız Müslim Karabacak bir hafta önce köşesinde yayınlamıştı. Şahsen bu paragrafın biraz daha irdelenmesinden, dikkatlere, idraklere arzedilmesinden yanayım. Sarfedilen bu sözler üzerine cümle ilim ehlinin, kalem erbabının mutlaka fikir beyan etmeleri gerektiğine inanıyorum. Ta ki, kim haddi aşmaktan sakınıyor, kim sakınmıyor ortaya çıksın. "Bütün insanlığa müjdeliyici ve uyarıcı olarak gönderilen" (Sebe: 28) Alemlere Rahmet Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın tartışmaya açıldığı bir noktada, O'na ümmet olmayı şeref kabul eden her Müslümanın konuşma ve müdafaa hakkı vardır ve de olmalıdır. Özellikle ilim sahibi olan hiç bir kimse aşağıya alacağımız söz konusu sözlere bigâne kalamaz, kalmamalıdır.

"Canım kurban olsun Senin yoluna/Adı güzel kendi güzel Muhammed" sevdasını hayatının her noktasına nakşetmiş olan bu aziz milletin hiç bir ferdi, bu sevdaya, bu bağlılığa gölge düşürecek tavır ve beyanlara göz yummamaz, prim veremez.

Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından yayınlanan Küresel Barışa Doğru adlı kitapta, kendisine on sayfa yer ayrılan Emre Öktem "Fethullah Gülen Hareketi ve Dinlerarası Diyalog" adlı makalesine Fethullah Gülen'den bir alıntıyla başlıyor, okuyunuz:

"... Herkes Kelime-i Tevhid'i esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta Kelime-i Tevhid'in ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın Resulüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır. Zira hadislere göre kıyamet günü Allah'ın sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten istifade edip edemeyeceğini merak edecek. Böylesine alicenap bir merhamet karşısında, bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz tasavvur edilemez. Hem sonra bunun bizimle alakası ne? Hükümranlık O'nun, hazine O'nun, hepsi O'nun kulları... Öyleyse herkes haddi aşmaktan sakınmalıdır."

Fethullah Gülen'in bu sözleri üzerine Emre Öktem şunları söylüyor:

"Fethullah Gülen'in bir kitabından (Fasıldan Fasıla) alınmış olan bu paragraf, bir Katolik din adamı tarafından fotokopi ile çoğaltılarak, Müslüman dostlarına -tıpkı kendi cemaatininden kimselere dini resimler dağıtır gibi- dağıtmıştır. Bu paragraf, dinlerarası diyalog konusunda en aktif rol oynayan Fethullah Gülen hareketinin kalkış noktasını özetlemektedir." Eskilerin ifadesi ile söylersek; bu hamur daha çok su götürür.

Dinlerarası diyalog konusunda en aktif rol oynayan Fethullah Gülen hareketinin kalkış noktasına tekrar yakında bakıyoruz:

"Muhammed Allah'ın Resulüdür kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır."

Bu sözlerin, hataen, yanlışlıkla söylenmiş olmasını temenni ederiz ve derhal bir açıklama ile tashih edilmesini tavsiye ederiz. Kamuoyunun tanıdığı Fethullah Gülen'in, ilim sahibi olmayan sıradan bir insanın dahi yapmayacağı bir hatayı yapmaması gerektiğini düşünüyoruz. Okumuşundan okumamışına, şehirlisinden köylüsüne hemen bütün insanımız bilir ki; biz kul olarak, yüce Rabbimizin sevdiklerini sevmekle, yerdiklerini yermekle mükellefiz. Dostlarını dost, düşmanlarını da düşman bellemek kulluk borcumuzdur ve vazifemizdir. Kimlere rahmetle ve kimlere de nefretle bakmamız gerektiğini yine Allah tayin ve tesbit etmiştir. Bu genel kaideyi, kuralı değiştirme yetkisi peygamberlere dahi verilmediğine göre bu konuda hiç kimsenin söz söyleme hakkı ve selahiyeti yoktur.

"Onlara ayetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı bekleyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir, dediler. De ki: O'nu kendiliğinden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben bana vahiy olunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbim'e isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım" (Yunus: 15).

Bu ayet-i kerimenin izahı için şu notu düşmüşler hocalarımız:

"Zamanımızda olduğu gibi Kur'an-ı Kerim'in indiği devirde de kendi kafalarına göre din isteyenler veya Allah'ın hükümlerinin kendi arzu ve heveslerine göre değiştirilmesini isteyenler olmuştur. Halbuki Kur'an-ı Kerim belli dönemlerdeki insanların geçici ve değişken arzularını karşılamak için değil, kıyamete kadar bütün insanlığın ruhi, ahlaki ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak, dünyevi ve uhrevi saadetin yolunu göstermek için indirilmiştir. Bu sebepledir ki, ayette belirtildiği gibi peygamber de dahil olmak üçere hiç kimsenin Kur'an'ın hükümlerini değiştirme yetkisi yoktur".

Devam edecek...