6 Aralık 2019 Akşamı İcmal Gençlik Derneği'nin İstanbul Anadolu Yakası Temsilciliği tarafından İstanbul Kartal'da düzenlenen 'Kaybolan Değerlerimiz' konulu panelin heyecanını sizlerle paylaşmamak olmazdı.
Yeni Mesaj Gazetesi Yazarı Yusuf Karaca, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Gençlik Kolları Sorumlusu ve Yeni Mesaj Gazetesi Genel Koordinatörü Sabri Terzi, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Meltem Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, Bağımsız Türkiye Partisi 1. Bölge Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeni Mesaj Gazetesi Yazarı bendeniz Cem Kayalı ve Bağımsız Türkiye Partisi 1. Bölge Yönetim Kurulu Üyesi Ali Örpek sunumlarını yapan katılımcılarımızdı.
Yusuf Karaca gençlerimizin 'ateist' ve 'deist' olmasına değinirken böylesi bir duruma dahi sevinen gafiller de gördüğünü belirterek bazılarının ise 'vatan-millet' edebiyatı altında sözde 'ulusalcı' takılıp inançsız bir nesille, neyi, nasıl koruyacaklarını bile bilmediğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: "Üstadımız Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'İslam, Türk'ün milli dinidir' tespitine, ikaz ve irşadına, her zamankinden daha muhtacız. Evlatlarımız elimizden çıkıyor. Gençlik büyük tehlike altında. İnsanımız, değerlerinden koparıldı."
Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi ise, sunumunda milli ve manevi değerlerimizin haricinde insan sağlığının da kaybolan en önemli değerlerden biri olduğuna değindi. Son dönemlerde hem çeşitliliği hem de görülme sıklığı artan ve insanımızı adeta ilaçlara mahkum eden sağlık sorunlarına dikkat çekti. İyi, sağlıklı ve organik gıdadan, başka bir deyimle yerel tohumlardan uzak tarım faaliyetlerinin bundaki etkisini vurgulayarak "Yerli, doğal ve temiz tohumlar da kaybolan değerlerimizdendir" dedi ve Bağımsız Türkiye Partisi'nin yerel tohumculuğun geliştirilmesi üzerine olan yaklaşımlarını anlattı.
Sabri Terzi ise İcmal Gençlik çalışmaları dahilinde geriye dönük anılarından bahsederken kapsamı ne olursa olsun tüm faaliyetlerde Allah'ın rızasını gözetmenin insan ruhu üzerindeki etkilerinden ve daha geniş manada huşunun sadece namazda değil hayatın her alanında yaşanabilmesinin asıl amaç olduğunu vurguladı ve bugüne varıldığında ise Allah rızasının artık neredeyse namazda bile aranamaz hale geldiğini belirtti.
Ali Örpek, insanımızı milli ve manevi değerlerinden uzaklaştıran, iyi bir eğitimden yoksun bırakan, yokluğa mahkum ederek geleceğini çalan, yaşamdan koparan ve dolayısı ile insani duyguları da körelten, adalete ve hukuka güveni yok eden, empati kurabilmeyi yok sayan, ayıran ve ötekileştiren her şeyden uzaklaşılması gerektiğini belirterek topluma güven veren bir idarecilik anlayışının kaybolmasının tüm bunlar üzerinde büyük bir etken olduğunu belirtti.
Bendenize ait sunumda ise tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar İslami ilimlere yönelik eserlere, belgelere ve eğitimlere kolayca erişilebilmekle birlikte toplumun her kesiminin (vatandaşın devletten, devletin vatandaşından, öğretmenin öğrencilerden, anne babanın çocuklarından, eşlerin birbirinden, komşunun komşusundan, alacaklının borçlusundan) her düzeyde şikayetçi olduğunu belirttikten sonra asıl kaybolan değerimizi vurgulayarak sözlerime devam ettim:
"Resûlullah (s.a.v) 'din güzel ahlaktır' buyurarak kul olmanın en sade, herkes tarafından en anlaşılır tarifini yaparken dinin güzel ahlak olması da kulluğun sadeliği de 14 asır boyunca birilerinin hiç de işine gelmemişti doğrusu.
Din görünüşte İslam olmalıydı ve İslam da gösteriş ve ritüeller içine sıkışmalıydı ki o birileri son derece dindar ve takva ehli görünüm altında Allah adına kendilerince kulluk lisansı dağıtabilsin ve bundan da maddi veya manevi menfaatler sağlayabilsin.
Ve bir adım ötesinde Allah'ın dinini kendi menfaatleri doğrultusunda tekeline almaya çalışan bu 'birileri'nin yeri geldiğinde Allah'ın dinini Hıristiyan'a Yahudi'ye ucuz bir karşılık ile satan 'birileri' ile aynı kişiler, topluluklar olduğunu da şahit olduk değil mi? Öyle ya; din adına pazarlama yapanlar bir gün bedeli ödendiğinde dini de satışa çıkarırlardı.
Mustafa Kemal Atatürk ise Kurtuluş Savaşı döneminde işte bu 'dinin güzel ahlak olduğunu' örtenlerle ve kendilerince Allah adına kulluk lisansı dağıtanlar ile; dini de, vatanı da sattıkları için mücadele etmek zorunda kalmadı mı zaten?
Ve bugün ise Prof. Dr. Haydar Baş, yazdığı Ehl-i Beyt Külliyatı ile birlikte Ehl-i Beyt sevgisini gönüllerimize adeta nakşeden, 'kurtuluşa götüren gökteki asıl yıldızları' bizlere yeniden ve apaçık gösteren kişinin ta' kendisi değil midir?"
Bizlere bu ortamı sağladıkları için panelin düzenlenmesinde emeği geçen Ahmet Irmak ve Cihan Erdoğanyılmaz nezdinde İcmal Gençlik Derneği'nin İstanbul Anadolu Yakası Temsilciliği'ne ve ayrıca katılımları için de tüm dinleyenlerimize teşekkür ediyorum.
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020