İnsan, hesabını kime göre, neye göre yaparsa, karşılığında onu bulur. Dünya sahnesinde hakiki kulun tek derdi, O'nun muvaffakatine uygun işlerin sahibi olmaktır. Tek ve mutlak hasib olan Yüce Mevla'nın önünde durulacak anların getirdiği haşyet kalbinden, boncuk terler de alnından eksik olmaz düzgün kulun...
İnce olduğu kavi bir gerçek olan hayat serüveni, türlü cilvelerin, düşüp-kalkmaların ve sonunda sonsuzluk kapısından girip geri dönüşü olmayan alemi seyretmenin yaşandığı kısa metrajlı bir film gibidir. Neye nispetle dersek, alemin ve Adem'in (as) yaşına göre derim... Bu noktada onlarca cilve, imtihan, hassasiyet ve rikkat içerisinde sadece "kul olmak" gayretinden daha anlamlı ne olabilir? Akıllı ve gönüllü insan bilirki, her türlü geçici zevk bir hasretle, özden uzaklaşmayla ve daha bir dünyevi olmakla sonuçlanır. İnsanı hedefinden biraz daha uzaklaştırır. Halbuki "kul" iddia sahibi değildir. O, ondan başkasını bilmez ve O'ndan başkası tarafından bilinmek de istemez. Kul'un derdi, yaradanıyla hem bir olmak, halini ona arzedip, dostluğunun dalları altında serinlemektir. Dünyanın içine gireli zamanlar geçiyor. Yaşlar yirmiye, otuza, kırka, elliye dayandı. Kimi yetmişinden sonra, kimi üç aylık toprağa giriyor. Yüce Kelam, insanın;
- Mutlak öleceğini;
- Mutlak dirileceğini;
- Mutlak bir kayıp veya kazanç içinde olacağını ayan beyan ortaya koyarken, halen daha insanları memnun etmek, nefsi sevindirmek, beni bilsinler diye işler yapmak niye? Bu kafalarımızı ne zaman ellerimizin arasına alıp düşüneceğiz? Ve şöyle diyeceğiz;
- Her mümin benden daha kıymetlidir.
- Her insanın eksiği vardır. Ama bilinmez. Benimkileriyse bilmekteyim. Bu halimle kime hava atıyorum?
-Samimi bir tevazu ile bütün dostlarımızın elini sıkmalı, onları acı ve tatlı bütün günlerinde yalnız bırakmamalıyız.
- Hiçbir maddi değer, bir mümin kalbini kırmaya değecek kadar kıymetli olamaz.
- Ben kimsenin terbiyecisi değilim. Dua eder, hayırla, sıkmadan nasihat eder, tebessümle gönül alırım. Sonrası Mevla'dandır.
- Ya hayır söylerim, ya da ebediyyen susarım.
Bu vadide, ahir kelam şu şekilde ifade bulsun: Hesabı unutmadan, imtihan ve cilveleri büyük bir rikkatle karşılayarak, mutlak hakikatleri boynumuzda hissedip, yalnız O bilsin ve razı olsun niyetiyle hayırda yarışalım.
Yüce Mevla vefalıdır. Va'dinden dönmez ve iyi niyet sahiplerinin daima yüzüne bakar. Onlardan olabilmek dileğiyle...
Vesselam...
İnce olduğu kavi bir gerçek olan hayat serüveni, türlü cilvelerin, düşüp-kalkmaların ve sonunda sonsuzluk kapısından girip geri dönüşü olmayan alemi seyretmenin yaşandığı kısa metrajlı bir film gibidir. Neye nispetle dersek, alemin ve Adem'in (as) yaşına göre derim... Bu noktada onlarca cilve, imtihan, hassasiyet ve rikkat içerisinde sadece "kul olmak" gayretinden daha anlamlı ne olabilir? Akıllı ve gönüllü insan bilirki, her türlü geçici zevk bir hasretle, özden uzaklaşmayla ve daha bir dünyevi olmakla sonuçlanır. İnsanı hedefinden biraz daha uzaklaştırır. Halbuki "kul" iddia sahibi değildir. O, ondan başkasını bilmez ve O'ndan başkası tarafından bilinmek de istemez. Kul'un derdi, yaradanıyla hem bir olmak, halini ona arzedip, dostluğunun dalları altında serinlemektir. Dünyanın içine gireli zamanlar geçiyor. Yaşlar yirmiye, otuza, kırka, elliye dayandı. Kimi yetmişinden sonra, kimi üç aylık toprağa giriyor. Yüce Kelam, insanın;
- Mutlak öleceğini;
- Mutlak dirileceğini;
- Mutlak bir kayıp veya kazanç içinde olacağını ayan beyan ortaya koyarken, halen daha insanları memnun etmek, nefsi sevindirmek, beni bilsinler diye işler yapmak niye? Bu kafalarımızı ne zaman ellerimizin arasına alıp düşüneceğiz? Ve şöyle diyeceğiz;
- Her mümin benden daha kıymetlidir.
- Her insanın eksiği vardır. Ama bilinmez. Benimkileriyse bilmekteyim. Bu halimle kime hava atıyorum?
-Samimi bir tevazu ile bütün dostlarımızın elini sıkmalı, onları acı ve tatlı bütün günlerinde yalnız bırakmamalıyız.
- Hiçbir maddi değer, bir mümin kalbini kırmaya değecek kadar kıymetli olamaz.
- Ben kimsenin terbiyecisi değilim. Dua eder, hayırla, sıkmadan nasihat eder, tebessümle gönül alırım. Sonrası Mevla'dandır.
- Ya hayır söylerim, ya da ebediyyen susarım.
Bu vadide, ahir kelam şu şekilde ifade bulsun: Hesabı unutmadan, imtihan ve cilveleri büyük bir rikkatle karşılayarak, mutlak hakikatleri boynumuzda hissedip, yalnız O bilsin ve razı olsun niyetiyle hayırda yarışalım.
Yüce Mevla vefalıdır. Va'dinden dönmez ve iyi niyet sahiplerinin daima yüzüne bakar. Onlardan olabilmek dileğiyle...
Vesselam...
Ahmet Emin Bektaş / diğer yazıları
- Sancaktar / 11.05.2020
- Ve yemneunel maun... / 15.07.2013
- Gerçek hayat başlar / 12.07.2013
- İçini söyle! / 11.07.2013
- Yaz'da Ramazan / 09.07.2013
- Sabah ezanları / 04.07.2013
- Kimin adamısın? / 03.07.2013
- Akiller / 01.07.2013
- Kapanmayan yara / 28.06.2013
- Zor olan... / 27.06.2013
- Ve yemneunel maun... / 15.07.2013
- Gerçek hayat başlar / 12.07.2013
- İçini söyle! / 11.07.2013
- Yaz'da Ramazan / 09.07.2013
- Sabah ezanları / 04.07.2013
- Kimin adamısın? / 03.07.2013
- Akiller / 01.07.2013
- Kapanmayan yara / 28.06.2013
- Zor olan... / 27.06.2013