Vaziyete ve siyasetin şikayetine bakıldığında, görünen şu ki, Türkiye, her bakımdan kıskaca alınmıştır.
Küresel sömürgeci güçlerin vahşi kapitalizm ve neo-liberalizm rüzgarlarıyla savruluyoruz.
Türkiye'ye adeta Osmanlı'nın son dönemindeki gibi hasta adam muamelesi çekiyorlar.
Sürüklendiğimiz bu şartlarda, ilkeli bir dış politika ve sağlam bir milli duruş sergilemek zor, belki de imkansız hale gelmiştir.
Şüphesiz bu tablonun birçok sebebi vardır.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bugün dünya nüfusunun 4 milyarlık kesiminin uygulamaya geçtiği Milli Ekonomi Modeli'ni dünyaya deklare ettiği 2005 yılındaki İstanbul Uluslararası MEM kongresinde, bu gerçeğe dikkat çekmişti.
Ortaya koyduğu formül ve modelle artık Dolar'ın sömürü devrinin bittiğini ilan etmişti. Dünyayı sömüren ve devletleri tutsak hale dönüştüren vahşi kapitalizmin kâğıttan küresel imparatorluğunu nasıl tarihe gömdüğünü anlatmıştı Prof. Dr. Baş? Yeni dünyada Türkiye'nin onurlu ve sağlam bir duruş sergileyebilmesi için ekonomide Milli Ekonomi Modeli'ne geçmenin zaruri olduğunu haykırmıştı.
Hatırlayın, bugün Türkiye'ye tüm kapıları kapatan Amerika'nın misyon şefleri o süreçte, Ankara'dan, Türk kamuoyunda yükselen Amerikan karşıtlığının bastırılmasını talep etmişlerdi.
Halbuki o günlerde ülkemizde hiçbir Amerikan karşıtı söylem veya vukuat yaşanmamıştı.
Amerika'nın kulağına Milli Ekonomi Modeli suyu kaçmıştı; telaş buydu.
Türk siyaseti ve millet, Milli Ekonomi modeliyle ekonomisini şahlandırıp Bağımsız Türkiye inşa etmek üzere Prof. Dr. Baş'a kulak vermek yerine, Amerika'ya kulak vermiş, Amerikancı vaziyet almıştı.
Bugün önümüze konan faturalar, o günlerden beri gelen aymazlığımız, ekonomik tutsaklığımız ve İslamcı kisveli Amerikancı siyasetimizin semeresidir.
Devlet ve millet olarak, Prof. Dr. Baş'a kulak vermediğimiz gibi, devletimizin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk'ün şu ikazına da kulak asmadık:
"Tarihi hadiselerin âmilleri başlıca siyasi, askeri, içtimai ve iktisadi olabilir. Ekseriya bu amiller karışık olarak tesirlerini gösterir. Şüphe yok ki, bütün bu amiller çok mühimdir.
Fakat bence bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşkünlüğüyle alakadar olan en mühim amil, milletin iktisadiyatıdır. Bu, tarihin ve tecrübenin tespit ettiği bir hakikattir. Bu hakikat bizim milli hayatımızda ve milli tarihimizde de tamamıyla görülmektedir" (Prof. Dr. A. Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, s. 16, Yenigün 1999)
Atatürk'e kulak verseydik, Prof. Dr. Baş'ın modeline can simidi gibi sarılır, devlet ve milletimizi kurtarıp şahlandırırdık.
Milletin takım tutar gibi tuttuğu İslamcı siyaset ve aydın geçinen takım, ne yaptı; kapitalizme sarıldı, FETÖ'ye sarıldı, Amerika'ya sarıldı, denize düştü yılana sarıldı.
Müttefik diye baştacı ettiğimiz Amerika'dan dost diye beslediğimiz Barzanî kargalarına kadar cümle âlem gözümüzü oyuyor, çenemize kroşe üstüne kroşe vuruyor.
Eldeki üç kuruşluk sıcak para da uçup gitmesin diye korku ve telaş içinde fır dönüyoruz.
Ayakta duracak mecalimiz kalmadı, adeta meflûç haldeyiz.
Devlet ve millet olarak etek giyen, Kilt giyen İskoçlara döndük.
Türkiye'ye, bir gün Amerika etek giydiriyor, bir gün Avrupa etek giydiriyor, bir gün Rusya etek giydiriyor, bir gün Barzani etek giydiriyor, bir gün bilmem kim? Etek değil bu; kefen, kefen!
Bu kefeni yırtmak gerekiyor!
Kefeni yırtmanın ve onurlu Türkiye'nin yolunu Gazi Paşa, Milli Mücadele sürerken 1 Mart 1922'de ilan etti:
"Efendiler! Bugünkü mücahedâtımızın gayesi istiklâl-i tamdır. İstiklâliyetin tamamiyeti ise ancak istiklâl-i mâlî ile mümkündür.
Bir devletin maliyesi istiklâlden mahrum olunca o devletin bütün şuabât-ı hayatiyesinde istiklâl meflûçtur. Çünkü her uzv-u devlet ancak kuvvet-i maliye ile yaşar" (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. I, s. 222, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yay., İstanbul 1945).
Bu "istiklâl-i mâlî"nin modelini ve projelerinin henüz bir asır bile geçmeden bugün Prof. Dr. Baş ortaya koydu. Dünya bu gerçeği gördü, uyguladı; devlet ve millet olarak biz görmezlikten geldik.
Gün gözümüzü-gönlümüzü dört açma, gerçekleri görme günüdür.
Bu vahim gidişata ve Türkiye'nin onurunu yok eden darbelere karşı adam gibi, Atatürk gibi dimdik durmanın adıdır Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ve Bağımsız Türkiye Partisi.
Gerisi, İslamcı edalı çelik-çomak oyunu içinde devlet ve milletin gözünü boyayıp sürüklendiğimiz BOP çukurunda helak olmaktır.
Küresel sömürgeci güçlerin vahşi kapitalizm ve neo-liberalizm rüzgarlarıyla savruluyoruz.
Türkiye'ye adeta Osmanlı'nın son dönemindeki gibi hasta adam muamelesi çekiyorlar.
Sürüklendiğimiz bu şartlarda, ilkeli bir dış politika ve sağlam bir milli duruş sergilemek zor, belki de imkansız hale gelmiştir.
Şüphesiz bu tablonun birçok sebebi vardır.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bugün dünya nüfusunun 4 milyarlık kesiminin uygulamaya geçtiği Milli Ekonomi Modeli'ni dünyaya deklare ettiği 2005 yılındaki İstanbul Uluslararası MEM kongresinde, bu gerçeğe dikkat çekmişti.
Ortaya koyduğu formül ve modelle artık Dolar'ın sömürü devrinin bittiğini ilan etmişti. Dünyayı sömüren ve devletleri tutsak hale dönüştüren vahşi kapitalizmin kâğıttan küresel imparatorluğunu nasıl tarihe gömdüğünü anlatmıştı Prof. Dr. Baş? Yeni dünyada Türkiye'nin onurlu ve sağlam bir duruş sergileyebilmesi için ekonomide Milli Ekonomi Modeli'ne geçmenin zaruri olduğunu haykırmıştı.
Hatırlayın, bugün Türkiye'ye tüm kapıları kapatan Amerika'nın misyon şefleri o süreçte, Ankara'dan, Türk kamuoyunda yükselen Amerikan karşıtlığının bastırılmasını talep etmişlerdi.
Halbuki o günlerde ülkemizde hiçbir Amerikan karşıtı söylem veya vukuat yaşanmamıştı.
Amerika'nın kulağına Milli Ekonomi Modeli suyu kaçmıştı; telaş buydu.
Türk siyaseti ve millet, Milli Ekonomi modeliyle ekonomisini şahlandırıp Bağımsız Türkiye inşa etmek üzere Prof. Dr. Baş'a kulak vermek yerine, Amerika'ya kulak vermiş, Amerikancı vaziyet almıştı.
Bugün önümüze konan faturalar, o günlerden beri gelen aymazlığımız, ekonomik tutsaklığımız ve İslamcı kisveli Amerikancı siyasetimizin semeresidir.
Devlet ve millet olarak, Prof. Dr. Baş'a kulak vermediğimiz gibi, devletimizin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk'ün şu ikazına da kulak asmadık:
"Tarihi hadiselerin âmilleri başlıca siyasi, askeri, içtimai ve iktisadi olabilir. Ekseriya bu amiller karışık olarak tesirlerini gösterir. Şüphe yok ki, bütün bu amiller çok mühimdir.
Fakat bence bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşkünlüğüyle alakadar olan en mühim amil, milletin iktisadiyatıdır. Bu, tarihin ve tecrübenin tespit ettiği bir hakikattir. Bu hakikat bizim milli hayatımızda ve milli tarihimizde de tamamıyla görülmektedir" (Prof. Dr. A. Afet İnan, Mustafa Kemal Atatürk'ten Yazdıklarım, s. 16, Yenigün 1999)
Atatürk'e kulak verseydik, Prof. Dr. Baş'ın modeline can simidi gibi sarılır, devlet ve milletimizi kurtarıp şahlandırırdık.
Milletin takım tutar gibi tuttuğu İslamcı siyaset ve aydın geçinen takım, ne yaptı; kapitalizme sarıldı, FETÖ'ye sarıldı, Amerika'ya sarıldı, denize düştü yılana sarıldı.
Müttefik diye baştacı ettiğimiz Amerika'dan dost diye beslediğimiz Barzanî kargalarına kadar cümle âlem gözümüzü oyuyor, çenemize kroşe üstüne kroşe vuruyor.
Eldeki üç kuruşluk sıcak para da uçup gitmesin diye korku ve telaş içinde fır dönüyoruz.
Ayakta duracak mecalimiz kalmadı, adeta meflûç haldeyiz.
Devlet ve millet olarak etek giyen, Kilt giyen İskoçlara döndük.
Türkiye'ye, bir gün Amerika etek giydiriyor, bir gün Avrupa etek giydiriyor, bir gün Rusya etek giydiriyor, bir gün Barzani etek giydiriyor, bir gün bilmem kim? Etek değil bu; kefen, kefen!
Bu kefeni yırtmak gerekiyor!
Kefeni yırtmanın ve onurlu Türkiye'nin yolunu Gazi Paşa, Milli Mücadele sürerken 1 Mart 1922'de ilan etti:
"Efendiler! Bugünkü mücahedâtımızın gayesi istiklâl-i tamdır. İstiklâliyetin tamamiyeti ise ancak istiklâl-i mâlî ile mümkündür.
Bir devletin maliyesi istiklâlden mahrum olunca o devletin bütün şuabât-ı hayatiyesinde istiklâl meflûçtur. Çünkü her uzv-u devlet ancak kuvvet-i maliye ile yaşar" (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. I, s. 222, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yay., İstanbul 1945).
Bu "istiklâl-i mâlî"nin modelini ve projelerinin henüz bir asır bile geçmeden bugün Prof. Dr. Baş ortaya koydu. Dünya bu gerçeği gördü, uyguladı; devlet ve millet olarak biz görmezlikten geldik.
Gün gözümüzü-gönlümüzü dört açma, gerçekleri görme günüdür.
Bu vahim gidişata ve Türkiye'nin onurunu yok eden darbelere karşı adam gibi, Atatürk gibi dimdik durmanın adıdır Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli ve Bağımsız Türkiye Partisi.
Gerisi, İslamcı edalı çelik-çomak oyunu içinde devlet ve milletin gözünü boyayıp sürüklendiğimiz BOP çukurunda helak olmaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019