Yaratılış gayesi sadece kulluk yapmak ve Allah'ı bilmek olan insan, bu yüce görevi unutmuş veya kendisine unutturulmuş bir halde yaşamak mecburiyetinde bırakılmıştır. Bu asıl gayeden uzak bir hayatı yaşamak durumunu tercih eden insan da ne huzuru, ne mutluluğu ne de refahı elde edebilmiştir.Huzur, mutluluk ve refaha kavuşmanın yolunun dünyalık elde etmek ile mümkün olabileceğini zanneden insanlık, hayatının tamamını bunun için seferber etmiş olmasına rağmen bunu elde edememiştir. Büyüklerin ifadesi ile; "Dünyalık insanın gölgesi gibidir. Peşine düşerse yakalayamaz. Peşinden koşmayıp yoluna devam ederse dünyalık gölge gibi onu takip eder." Bu nükteyi kavrayamayan insan Allah'ın kendisine vermeyi garanti ettiği rızık endişesine düşmüş ve hayatını bunu elde edebilmek için seferber etmiştir. Bundan dolayı da gaye olan kulluk yapmak ve Allah (c.c.) bilmek görevi unutulmuş, onun yerini dünyalık elde etme sevdası almıştır. Dünyalık dediğimiz zaman; sadece mal ve mülkten ibaret olmayıp, şan ve şöhret de dünyalıktır. Bu ikisinin de sonu yoktur. Biri elde edilince bir üstü istenmektedir. Mülkün sahibi Cenab-ı Hak olmasına rağmen, onu geçici olarak elinde bulunduranlar hiç kimseye hak ettiğini hak ettiği kadar vermemektedir. İnsanın dünyalık sevgisi zafiyetini fırsat bilen bu güruh, insanın onurunu, şahsiyetini, kişiliğini ve bazen de bütün kutsal değerlerini ayaklar altına almadan mal ve mülkten, şan ve şöhretten hiçbir payı insanlara vermemektedirler. İnsanlar bilmiyorlar ki, dünyalığı elde etseler bile yine huzur ve mutluluğu elde edemeyeceklerdir. Çünkü huzurun ve mutluluğun kaynağı dünyalık elde etmekte değil, kalbin mutmain olmasındadır. Gönüllerin huzurla dolabilmesi ve mutmain olabilmesi; O Yüce Yaratıcıya inanmak, inandığını yaşamak ve yaşadığını da sırf O'nun rızası için yaşamaktan geçer. Bunun böyle olduğunu bilen yöneticiler, asrın en büyük fitnesi olan "dinler arası diyalogl" ile maalesef insanlarımızın imanını çalmışlardır. İmandan mahrum olan insan da ibadetle mükellef değildir. Yöneticiler imanlarını çaldığı bu insanları kendi haline de bırakmayıp, neye inandığını ve neye ibadet ettiğini bilmez bir halde insanlığı bazen Hıristiyanlık, bazen de Yahudilik rıhtımına bağlamışlardır.İnsanlar Allah'a inandıklarını söylüyor ama Müslümanların inandığı Allah'a değil. İbadet ettiklerini zannediyor ama Allah'ın istediği şekilde değil. Dolayısıyla insanlar bir batıldan bir başka batıla sürüklenerek hayatını devam ettirmektedirler.Tabii ki bu durum sadece dünyalığı elinde bulunduran yöneticilerden kaynaklanmamaktadır. Onları oraya taşıyan, destekleyen, arkalarından koşan ve ne yaparlarsa hepsine evet diyen insanlardan da kaynaklanmaktadır. Yüce Allah Kur'an'da, "Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizin kazandığı (günahlar) yüzündendir?" (Şura, 30) buyurmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Aydın / diğer yazıları
- Gazi Mustafa Kemal farkı / 10.10.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023
- Sadece namaz Cennet’e götürür mü? / 06.10.2023
- Ücreti alınanın ecri olur mu? / 30.09.2023
- ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ırkçılık mı? / 28.09.2023
- Peygamberimiz kavmini Allah'a şikâyet etti mi? / 22.09.2023
- Cami yaptırmak israf olur mu? / 18.09.2023
- Şikâyet yerine şükretmek / 15.09.2023
- Çoğunluk hak değildir / 11.09.2023
- İslâm'ın ilk emri oku! / 07.09.2023
- Cahillerden olma! / 04.09.2023