Kıbrıs Barış Harekatı'nın 35'nci yıldönümü vesilesiyle Kıbrıs meselesi Berlin'de de tartışıldı. 2010 yılının gerek Brüksel, gerekse Kuzey Kıbrıs açısından önemli gelişmelere açık olduğu belirtildi.
Bundan 35 yıl önce Kıbrıs Cumhurbaşkanı'na yapılan darbe, garantör devlet Türkiye'yi adaya askeri müdahale yapmak zorunda bırakmış ve Kıbrıs 1974 yılında bölünmüştü. Adanın yeniden birleşmesi amacıyla toplum liderleri arasında ve uluslararası platformda yapılan görüşme ve müzakereler şimdiye kadar sonuç vermedi. 2008 sonbaharında başlatılan son diyalog girişimi kapsamında Rum Kesimi lideri Dimitri Hristofyas ile KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat düzenli olarak buluşarak birleşme şartlarını müzakere ediyorlar. Alman Friedrich Ebert Vakfı'nın Berlin'deki merkezinde düzenlenen bir toplantıda Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanos Stefanu dış politika uzmanlarıyla toplumlararası görüşmelerdeki son durumu tartıştı. Kıbrıs'ın Rum ve Türk toplumları 1977 yılında iki idari bölgeli birleşmiş Kıbrıs formülü üzerinde uzlaşmışlardı. Kıbrıs Rumları yeni Kıbrıs'ı merkezi devletin geniş yetkilerle donatıldığı bir federasyon olarak yorumlarken Türk toplumu, merkezi yönetimin yetkilerinin sınırlandığı iki özerk devlet talep ediyordu.
2010'da KKTC'de seçim var2010 ilkbaharında KKTC'de devlet başkanlığı seçimi yapılacak. AVrupalı gözlemcilerin tahminlerine göre, yeni bir başkan seçilecek ve Hristofyas'ın muhatabı artık Talat olmayacak. Seçimlerde KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu'nun şansı daha yüksek. Ayrıca Avrupa Birliği yıl sonunda, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin devam edip etmeyeceğine Ankara Protokolü'ndeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğine göre karar verecek. Türkiye ile AB arasında imzalanan Ankara Protokolü, Türkiye'nin, Kıbrıs dahil olmak üzere bütün AB üyelerine hava ve deniz limanlarını açmasını öngörüyor. Ankara, Kıbrıs'ın Rum kesimini bütün Kıbrıs'ın meşru temsilcisi olarak kabul etmiş olacağı gerekçesiyle buna yeşil ışık yakmıyor.
AB - Türkiye - Kıbrıs bağlantısıBir başka görüşe göre; AB yıl sonunda yayınlayacağı ilerleme raporunda Türkiye'nin Kıbrıs'la ilgili yükümlülüklerini yerine getirmediği kanaatine varırsa, Türkiye'nin üyelik sürecinin askıya alınması söz konusu olabilir. Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanu Berlin'deki toplantıda, Türkiye'nin AB üyeliğinin Kıbrıs tarafından desteklendiğini ancak Türkiye'nin bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve Ankara Protokolü'nün de buna dahil olduğunu söyledi.
Ya Hristofyas dışındakiler çözüme nasıl bakıyor?Kofi Annan'ın Kıbrıs Planı Türkler tarafından onaylanmış, Rumlar ise birleşme planını ret etmişti. Çoğu uzman yeni Kıbrıs planının eski BM Genel Sekreteri'nin önerilerinden farklı olamayacağını söylüyor. Rumların kuzeye dönüşü, mülkiyet hakları, Türk birliklerinin mevcudiyeti ve Türkiye'nin müdahale hakkının korunması gibi Rumlar tarafından eleştirilen hususların değişeceği sanılmıyor. Öte yandan birleşik Kıbrıs'ın Türk ve Rum toplumlarına veto hakkı tanıyan bir karma hükümet tarafından yönetilmesi de gündemde. 1959 Anayasası gibi Annan Planı'nda da yer alan bu şartın yerine gelmesi iki toplumun da samimiyetle bunu arzulamasına bağlı. Berlin'deki Bilim ve Siyaset Vakfı'nın Türkiye uzmanı Heinz Kramer, Rum Devlet Başkanı'nın çözüm gönüllülüğünün koalisyon ortakları tarafından paylaşılmadığı görüşünde: "Hedeflerinin ve üzerinde durduğu uzlaşma imkanlarının koalisyon ortaklarıyla Rum Ortodoks Kilisesi zirvesi tarafından benimsenmediği izlenimini kazandım. Hristofyas'ın görüşlerini ve uzlaşma pazarlığında ulaşacağı noktaları kabul ettirme şansı acaba var mı?"
Bundan 35 yıl önce Kıbrıs Cumhurbaşkanı'na yapılan darbe, garantör devlet Türkiye'yi adaya askeri müdahale yapmak zorunda bırakmış ve Kıbrıs 1974 yılında bölünmüştü. Adanın yeniden birleşmesi amacıyla toplum liderleri arasında ve uluslararası platformda yapılan görüşme ve müzakereler şimdiye kadar sonuç vermedi. 2008 sonbaharında başlatılan son diyalog girişimi kapsamında Rum Kesimi lideri Dimitri Hristofyas ile KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat düzenli olarak buluşarak birleşme şartlarını müzakere ediyorlar. Alman Friedrich Ebert Vakfı'nın Berlin'deki merkezinde düzenlenen bir toplantıda Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanos Stefanu dış politika uzmanlarıyla toplumlararası görüşmelerdeki son durumu tartıştı. Kıbrıs'ın Rum ve Türk toplumları 1977 yılında iki idari bölgeli birleşmiş Kıbrıs formülü üzerinde uzlaşmışlardı. Kıbrıs Rumları yeni Kıbrıs'ı merkezi devletin geniş yetkilerle donatıldığı bir federasyon olarak yorumlarken Türk toplumu, merkezi yönetimin yetkilerinin sınırlandığı iki özerk devlet talep ediyordu.
2010'da KKTC'de seçim var2010 ilkbaharında KKTC'de devlet başkanlığı seçimi yapılacak. AVrupalı gözlemcilerin tahminlerine göre, yeni bir başkan seçilecek ve Hristofyas'ın muhatabı artık Talat olmayacak. Seçimlerde KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu'nun şansı daha yüksek. Ayrıca Avrupa Birliği yıl sonunda, Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin devam edip etmeyeceğine Ankara Protokolü'ndeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğine göre karar verecek. Türkiye ile AB arasında imzalanan Ankara Protokolü, Türkiye'nin, Kıbrıs dahil olmak üzere bütün AB üyelerine hava ve deniz limanlarını açmasını öngörüyor. Ankara, Kıbrıs'ın Rum kesimini bütün Kıbrıs'ın meşru temsilcisi olarak kabul etmiş olacağı gerekçesiyle buna yeşil ışık yakmıyor.
AB - Türkiye - Kıbrıs bağlantısıBir başka görüşe göre; AB yıl sonunda yayınlayacağı ilerleme raporunda Türkiye'nin Kıbrıs'la ilgili yükümlülüklerini yerine getirmediği kanaatine varırsa, Türkiye'nin üyelik sürecinin askıya alınması söz konusu olabilir. Kıbrıs hükümet sözcüsü Stefanu Berlin'deki toplantıda, Türkiye'nin AB üyeliğinin Kıbrıs tarafından desteklendiğini ancak Türkiye'nin bütün yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve Ankara Protokolü'nün de buna dahil olduğunu söyledi.
Ya Hristofyas dışındakiler çözüme nasıl bakıyor?Kofi Annan'ın Kıbrıs Planı Türkler tarafından onaylanmış, Rumlar ise birleşme planını ret etmişti. Çoğu uzman yeni Kıbrıs planının eski BM Genel Sekreteri'nin önerilerinden farklı olamayacağını söylüyor. Rumların kuzeye dönüşü, mülkiyet hakları, Türk birliklerinin mevcudiyeti ve Türkiye'nin müdahale hakkının korunması gibi Rumlar tarafından eleştirilen hususların değişeceği sanılmıyor. Öte yandan birleşik Kıbrıs'ın Türk ve Rum toplumlarına veto hakkı tanıyan bir karma hükümet tarafından yönetilmesi de gündemde. 1959 Anayasası gibi Annan Planı'nda da yer alan bu şartın yerine gelmesi iki toplumun da samimiyetle bunu arzulamasına bağlı. Berlin'deki Bilim ve Siyaset Vakfı'nın Türkiye uzmanı Heinz Kramer, Rum Devlet Başkanı'nın çözüm gönüllülüğünün koalisyon ortakları tarafından paylaşılmadığı görüşünde: "Hedeflerinin ve üzerinde durduğu uzlaşma imkanlarının koalisyon ortaklarıyla Rum Ortodoks Kilisesi zirvesi tarafından benimsenmediği izlenimini kazandım. Hristofyas'ın görüşlerini ve uzlaşma pazarlığında ulaşacağı noktaları kabul ettirme şansı acaba var mı?"
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.