Kılıç ve kalem, çok önemli iki alettir. İbn Haldun der ki: "Devlet, kılıç ve kalemle idare edilir" (Mukaddime, c.2. s.1). Cemil Meriç de bu konuda şöyle der: "Karanlıkları devirmek ve aydınlık çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah: kalem. Sözle, yazıyla kazanılmayacak savaş yok... Bir kılıcın kazandığı zaferi, başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler, tarihe mal olur, tarihe, yani ebediyete." (Kırk Ambar, s. 454). Peki, kılıç erbabı, aynı zamanda kalem erbabı olamaz mı? Elbette olur. Olursa da çok güzel olur. Örnek, değerli ağabeyim Emekli Albay Hüseyin Mümtaz ve onun eserleri. Hüseyin Mümtaz Bey, 20'nin üzerinde esere imza atmış bir kişi. Kum Saati Yayınlarından çıkan "Kalk Borusu", "Kerkük Desem Vay, Demesem Vay" ve "Üç Cumhuriyet, Üç Telli Kurşun" eserlerini lütfettiler. Kendisine çok teşekkür ediyor ve çalışmalarında başarılar diliyorum. "Türk milleti, 16 büyük ve 80 civarında da küçük devlet kurmuştur" der ve övünürüz. Bu tarihi olaya tersinden bakıp, "neden bu kadar devleti yıktık?" sorusunu sormayız, sorgulamayız. Evet, birçok devleti yıktık, hem de kendi ellerimizle... Demek ki, devlet kurmada gösterdiğimiz başarıyı, korumada ve yaşatmada gösteremiyoruz. Emekli Albay Hüseyin Mümtaz Bey, "Üç Cumhuriyet, Üç Telli Kurşun" adlı eserinde, işte bunu, yani üç Türk Cumhuriyeti'nin akıbetini anlatıyor. Kısaca nakledelim: "12 Eylül 1913'te Batı Trakya Türklerini Yunan-Bulgar bıcağı ve kucağına bırakmak istemeyen Teşkilatı Mahsusa, Enver Paşa'nın emri ve Süleyman Askeri ile Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın çalışmalarıyla 'Garbi Trakya Müstakil Hükümeti'ni kurar. Yeni Devletin bayrağı ay yıldızlı ve yeşil, beyaz renklerde idi. Siyah matemi, yeşil Müslümanlığı, beyaz ise aydınlık günleri temsil etmekteydi.... Neticede Bulgarlar, zayıf duruma düşmüş olan askeri kuvvetleri ile Batı Trakya'yı alamayacaklarını değerlendirdiklerinden, Osmanlı Devleti ile siyasi ortam oluştuktan sonra anlaşma yoluna gittiler ve İstanbul Anlaşması'yla bütün Batı Trakya Bulgarlara bırakıldı. Bu, ilk Cumhuriyet ve 55 günlük yavrunun başına kendi ellerimizle sıktığımız ilk kurşundur". İkinci telli kurşunu, Hüseyin Mümtaz Bey şöyle anlatıyor: "Kafkaslarda 28 Mayıs 1918 tarihinde Çarlık Rusyası'ndan bağımsızlıklarını kazanmış olan vilayetlerin birleştirilmesi ile 'Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti' kurulur ve Cumhurbaşkanlığı'na da Mehmet Emin Resulzade getirilir. Osmanlı, yeni Azerbaycan Devletini derhal tanır... Azerbaycan'ın bu bağımsızlığı ancak 23 ay devam eder. 1920 yılında 27 Nisan'ı 28 Nisan'a bağlayan gece Sovyet Kızılordu'sunun Azerbaycan'ı işgali ile de bağımsız Azerbaycan Devleti sona erer. Bu da 23 aylık ikinci bebeğe sıkılan ikinci kurşundur".Nihayet, sıra üçüncü kurşuna gelir. Hüseyin Mümtaz Bey, bu konuda da şunları söyler: " 1974'te Türk ordusu, ilk iki örnekteki gibi bu sefer Kıbrıs'taki soydaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak için adaya müdahale eder. 15 Kasım 1983'de de Kıbrıs'ta bir başka Türk Cumhuriyeti kurulur, KKTC. Bu devlet Türkiye'de 2002 senesinde AKEPE işbaşına gelene kadar hayatiyetini devam ettirir. Ondan sonra ise 'komaya' girer. Hayatiyetini ancak yaşam destek ünitesine bağlı olarak bitkisel bir tarzda devam ettirir. Başında otopsi için adli tabip kılığında bekleyen AB/ABD/AKEPE'nin 'fişi çekeceği' günü bekler... TC Dışişileri Bakanı Gül, KKTC hükümet yetkilileri ile görüşerek,'Türkiye'yi AİHM nezdinde sıkıntıya sokan KKTC Anayasası'nın 159'uncu maddesinin' değiştirilmesini ister... 159'uncu maddenin kaldırılması, 1974'den bu yana devletin vatandaşlarına verdiği tapuların iptali demektir... Bu da 22 yaşındaki üçüncü delikanlıya sıkılan üçüncü kurşundur" Hüseyin Mümtaz Bey, eserinde Türkiye Cumhuriyeti için de şu tespiti yapıyor: "...82 yaşındaki son Cumhuriyet'in halini sual edecek olursan... O da kendi bacağına kurşun sıkmıyor ama... Pimi çekilmiş el bombasının üstünde oturup 5'e kadar içinden sayıyor. 5'den sonra ne olacak diye merak ediyor". İçinde bulunduğumuz hal, ancak bu kadar mükemmel ifade edilebilir. . Kalemi sağlık, Hüseyin Bey. İşte böyle, kılıç ehli kalem tutarsa, tabii olarak kalemi kılıçlaşır.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018