Irak'ta hangi egemenlik Iraklılar'a devredildi buna bir anlam verebilmiş değiliz...
Egemenlik ABD'de değildi ki Iraklılar'a geçsin.
15 aydan fazla Amerikan zulmünün sürdüğü Irak'ta kontrol direnişçilerin elinde idi.
İşgal koalisyonu, ülkenin dörtbir tarafında kontrolü elinde tutar bir pozisyonda görünse de asıl kontrol yerel direniş örgütlerin elinde idi ve halen de durum böyle.
Patmaların ve çatışmaların ayyuka çıktığı son günlerde devir esnasında acı olay yaşamamak isteyen İşgal yönetimi, apartopar görevi Geçici Hükümete devretti.
Geçici hükümet'in devri kuşkusuz önemli bir sürecin başlangıcı. Ama bu yeni sürecin Irak'a ne kazındıracağı daha doğrusu, bişey kazandırıp kazandırmayacağı ayrı bir tartışma konusu.
Görevini Ocak 2005'e kadar yapması beklenen Geçici yönetim, mütakiben referandumla yeni anayasasını oluşturacak.
Geçici Hükümet'in tepki çeken yeni Irak bayrağı yerine eski bayrağı seçmesi de anlamlı. Yeni Bayrakta İsrail motifi oldiği için halk büyük tepki vermişti. Başbakan Allavi, Sömürü Valisi Paul Bremer ve Başkan ElYaver'in iyiniyet dilekleri bir yana; aslolan Iraklıların dileği.
Irak halkı üzerinde son günlerde ve son olarak yapılan kamuoyu yoklamasının sonuçları görülmeye değer.
Irak halkı ekonomik hak ve özgürlük istiyor. Kendi toprağını, kendi petrolünü işlemeyi isteyen Irak halkı, ne İngiltere'ye ne Amerika'ya ne de onların başlarına getirdikleri Geçici yönetime güven duymuyor.
Iraklı gençlerin büyüm oranı ise yarınından endişe duyuyor.
Kısacası Iraklı geleceğini arıyor.
İngiltereABD ve İsrail'in ekonomiksiyasal arayışları ile bölge halkının arayışı arasında bu noktada çatlaklar var.
Bizler İstanbul'da NATO zirvesi Irak'a neler getirecek diye beklerken, bölgede üstüste ve yerel alanlardaki çatışmalarda yine insanlar öldü ya da öldürüldü.
NATO ülkeleri zirve sırasında Irak'a demokrasi götürme ve bu bölgedeki terör(!)eylemleriyle mücadele etme konusunda ortak görüşe varırken, bölge askerini eğitme konusunda ortak bir bildiri Bush, İstanbul süreciyle kendi kurduğu kukla yönetime kendi etki alanındaki NATO gücünü figüran olarak devreye soktu
Bush'un en büyük başarısı da bu oldu.
Ankara, AB üyeliğine destek, PKK'ya köstek, KKTC'ye dirsek bulma gibi arayışlarını zirvede aktif şekilde harekete geçiremedi.
Zirve sırasında belki bir yerlere sıkıştırılır ve bu sorunlar da haledilebilir şeklindeki beklentilerimiz boşa çıkmış oldu.
Global terör gibi ne olduğu tam bilinmeyen bir paranoya ile mücadelede ittifak olunurken; bölgesel ve reel bir tehdit olan PKK (KONGRAGEL) konusunda net bir oluşum göremedik.
Gündem Afganistan ve Irak'a kilitlendi, Türkiye'nin hassas önceliklerine değinilmedi.
70 milyonluk Türkiye'nin ne yapılacağı tartışmaları da ayrı bir gündemdi.
Hollanda Başbakanı Balkenende ve Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın Başkan Bush'a Türkiye'nin üyeliği konusunda verdikleri rest ise görülmüye değerdi.
İstanbul'daki NATO zirvesinden iyimser ve gülümser bir tablo ile dağınılmış olsa da, bu tablonun gerçekte çizik ve flu olan resmi yakın süreçte günyüzüne çıkacak.
Irak ve Afganistan'da işbaşı yaptırılan kukla yönetimler ile halkların arası bulunmadıkça, vaadedilen ve gelmesi asla imkan dahilinde olmayan halk demokrasisi oturtulmadıkça ABD'nin de AB'nin de karnı ağrıyacak.
Irak ordusuna eğitim verecek gönüllü ülkelerin gönlü istemese de, ABD'nin emperyal açılımları sürüp gidecek.
NATO da; kırılan, yakıp dökülen ülkeleri abad etmek için geri hizmet vermeye devam edecek.
NATO zirvesi sizce İstanbul'u ve Türkiye'yi mi tanıttı; yoksa Türkiye NATO'yu mu daha iyi tanıma fırsatı buldu?
Egemenlik ABD'de değildi ki Iraklılar'a geçsin.
15 aydan fazla Amerikan zulmünün sürdüğü Irak'ta kontrol direnişçilerin elinde idi.
İşgal koalisyonu, ülkenin dörtbir tarafında kontrolü elinde tutar bir pozisyonda görünse de asıl kontrol yerel direniş örgütlerin elinde idi ve halen de durum böyle.
Patmaların ve çatışmaların ayyuka çıktığı son günlerde devir esnasında acı olay yaşamamak isteyen İşgal yönetimi, apartopar görevi Geçici Hükümete devretti.
Geçici hükümet'in devri kuşkusuz önemli bir sürecin başlangıcı. Ama bu yeni sürecin Irak'a ne kazındıracağı daha doğrusu, bişey kazandırıp kazandırmayacağı ayrı bir tartışma konusu.
Görevini Ocak 2005'e kadar yapması beklenen Geçici yönetim, mütakiben referandumla yeni anayasasını oluşturacak.
Geçici Hükümet'in tepki çeken yeni Irak bayrağı yerine eski bayrağı seçmesi de anlamlı. Yeni Bayrakta İsrail motifi oldiği için halk büyük tepki vermişti. Başbakan Allavi, Sömürü Valisi Paul Bremer ve Başkan ElYaver'in iyiniyet dilekleri bir yana; aslolan Iraklıların dileği.
Irak halkı üzerinde son günlerde ve son olarak yapılan kamuoyu yoklamasının sonuçları görülmeye değer.
Irak halkı ekonomik hak ve özgürlük istiyor. Kendi toprağını, kendi petrolünü işlemeyi isteyen Irak halkı, ne İngiltere'ye ne Amerika'ya ne de onların başlarına getirdikleri Geçici yönetime güven duymuyor.
Iraklı gençlerin büyüm oranı ise yarınından endişe duyuyor.
Kısacası Iraklı geleceğini arıyor.
İngiltereABD ve İsrail'in ekonomiksiyasal arayışları ile bölge halkının arayışı arasında bu noktada çatlaklar var.
Bizler İstanbul'da NATO zirvesi Irak'a neler getirecek diye beklerken, bölgede üstüste ve yerel alanlardaki çatışmalarda yine insanlar öldü ya da öldürüldü.
NATO ülkeleri zirve sırasında Irak'a demokrasi götürme ve bu bölgedeki terör(!)eylemleriyle mücadele etme konusunda ortak görüşe varırken, bölge askerini eğitme konusunda ortak bir bildiri Bush, İstanbul süreciyle kendi kurduğu kukla yönetime kendi etki alanındaki NATO gücünü figüran olarak devreye soktu
Bush'un en büyük başarısı da bu oldu.
Ankara, AB üyeliğine destek, PKK'ya köstek, KKTC'ye dirsek bulma gibi arayışlarını zirvede aktif şekilde harekete geçiremedi.
Zirve sırasında belki bir yerlere sıkıştırılır ve bu sorunlar da haledilebilir şeklindeki beklentilerimiz boşa çıkmış oldu.
Global terör gibi ne olduğu tam bilinmeyen bir paranoya ile mücadelede ittifak olunurken; bölgesel ve reel bir tehdit olan PKK (KONGRAGEL) konusunda net bir oluşum göremedik.
Gündem Afganistan ve Irak'a kilitlendi, Türkiye'nin hassas önceliklerine değinilmedi.
70 milyonluk Türkiye'nin ne yapılacağı tartışmaları da ayrı bir gündemdi.
Hollanda Başbakanı Balkenende ve Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın Başkan Bush'a Türkiye'nin üyeliği konusunda verdikleri rest ise görülmüye değerdi.
İstanbul'daki NATO zirvesinden iyimser ve gülümser bir tablo ile dağınılmış olsa da, bu tablonun gerçekte çizik ve flu olan resmi yakın süreçte günyüzüne çıkacak.
Irak ve Afganistan'da işbaşı yaptırılan kukla yönetimler ile halkların arası bulunmadıkça, vaadedilen ve gelmesi asla imkan dahilinde olmayan halk demokrasisi oturtulmadıkça ABD'nin de AB'nin de karnı ağrıyacak.
Irak ordusuna eğitim verecek gönüllü ülkelerin gönlü istemese de, ABD'nin emperyal açılımları sürüp gidecek.
NATO da; kırılan, yakıp dökülen ülkeleri abad etmek için geri hizmet vermeye devam edecek.
NATO zirvesi sizce İstanbul'u ve Türkiye'yi mi tanıttı; yoksa Türkiye NATO'yu mu daha iyi tanıma fırsatı buldu?
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005