Okuduğu okullarda ona hocalık yapmış olanlardan bazılarının beyanlarını ya bizzat dinledik ya da yazdıklarını okuduk:
"Haydar Baş, her zaman ve zeminde kitabından ortasından konuşan adamdı."
Onun yaşıtlarından, sınıf arkadaşlarından, meslektaşlarından birçoğunu bizzat tanıdık, onların sohbetlerinde bulunduk, Haydar Hoca hakkında yazdıklarını okuduk, merhum Ali Gedik, Baki Bektaş, Celal Mısır gibi hocalarımızla yolculuklarımız oldu, aynı sofrada yemiş-içmişliğimiz oldu hepsi de ittifakla bunu söylediler:
"O her hal ve şartta, tüm dünyayı karşısına alma pahasına kitabın ortasından konuşan adamdır."
İçinde bulunduğu zaman diliminde ve ortamda ne söylemek gerekiyorsa, nasıl davranmak ve nasıl tavır takınmak gerekiyorsa o hiç çekinmeden gerekeni söyler ve gereğini yapardı.
Tanıyan herkesin ortak beyanları böyle.
Ortaöğretim sıralarında, gerek lise gerekse imam-hatip lisesinde ona öğrenci olmuş bir çok arkadaşımızla daha sonra tanıştık, bazıları ile üniversite yıllarında beraber olduk, onlar dahi aynı gerçeğin altını çizerlerdi:
"Haydar Hocamız, her zaman ve zeminde, her hal ve şartta kitabın ortasından konuşan adamdır."
İcmal Dergisinin yayın tarihi olan 1983 yılını esas alırsak yaklaşık 37 yıllık tanışıklığımızda biz dahi Allah için şahitlik ederiz ki merhum Haydar Hoca, şartlar ne olursa olsun, ortam nasıl olursa olsun lafını kimseden esirgemezdi ve sürekli kitabın ortasından konuşan adam idi.
Merhum Ali Gedik hocamızdan defalarca dinlemiştik, her ikisine de nice Fatihalara vesile olsun temennisiyle özetleyelim ki, demek istediğimiz daha iyi anlaşılsın.
80'li yılların ortalarına doğru, Özal hükumetlerinden birinde Milli Eğitim Bakanlığına atanan bir bakanı, tebrik etmek, hayırlı olsun demek için makamına gittik, derdi Ali Hoca.
Selam, merhaba faslından sonra çaylar içilirken, sayın bakanın hali tavrı ve sarfettiği bazı cümleler hepimizi rahatsız etti, bizler çayları yudumlarken gözümüz hep Haydar Hocamızın üzerindeydi, hem tepkisini merak ediyorduk hem de onu yakından tanıdığımız için biraz sonra olacakları tahmin ederek endişeleniyorduk.
Daha sayın bakanın sözleri bitmemişti ki, Haydar Bey çayını yarım bıraktı ve masaya yumruğunu vurarak ayağa kalktı.
Oldukça sert bir üslupla, mahkemenin kadıya mülk olmayacağını, makamların geçici olduğunu, bir insan bakan da olsa, başbakan da olsa haddini bilmesi gerektiğini, insanlara tepeden bakanların tez zamanda tepetaklak olabileceğini ve daha birçok adab-ı muaşeret kurallarını hatırlatan uzunca bir nutuk çekti ve çıktı, biz de arkasından çıktık.
Allah için biz de hep öyle tanıdık; Haydar Baş, her zaman ve zeminde, her hal ve şartta kitabın ortasından konuşan adam idi.
Ruhu şad, makamı cennet olsun.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024