Zaman zaman bazı AKP'li okuyucular "yahu şu AKP'de doğru konuşan, doğru yapan hiç mi kimse yok?" diye soruyorlar.
Doğru iş yapan bir AKP'li bakan görmediğim doğru.
Ama hadi itiraf edelim. AKP'de az da olsa doğruları seslendirenler var.
Eğer liderleri Erdoğan ağızlarına fermuar çekmezse doğru şeyler söyleyenlerin adedi her geçen gün artacak. AKP'nin vekillerinin ve teşkilatlarının gazını almak için yaptıkları 3 günlük Kızılcahamam sefası sona erdi.
Ancak 3 günlük AKP aile içi terapi seansında Erdoğan'ın korkusunu aşıp iktidar partisi ve lideri ile ilgili doğru çıkışlar yapanlar da olmadı değil.
İlk çıkış, toplantı öncesi zina tartışmaları ile bunalan Mehmet Dülger'den gelmişti.
Dülger, "AKP kaynamamış aşure çorbasına benziyor. Değişik partilerden gelen unsurlardan uyumlu bir sentez oluşturamadık" diyerek AKP vazosunun çatladığını gösterdi.
Erdoğan zaten kendisinin çıkarıp, yine kendisinin çözdüğü (!) zina krizi ile nükseden bu muhalif seslerin medya köşelerinde yankılanmaması için Kızılcahamam'ın serin sularına sürmüştü milletvekillerini.
Ancak AKP yönetiminden rahatsız vekilleri Kızılcahamam'ın serin suları da teskin etmemiş olacak ki, şikayetler Kızılcahamam'da yankılandı.
"Bakanlara ulaşamıyoruz." "DSP'li bakanlar bize daha çok ilgi gösteriyordu."
"Milletin şikayetlerini iletemiyoruz."
"Grup başkan vekilleri bize ilgisiz."
"Başarısız, yorgun bakanlar değişsin artık."
"Sonumuz ANAP ve DYP gibi olmasın."
Eh özellikle şu son tesbite "doğru" dememek mümkün mü?
AKP'deki bu doğru yol arayışını Erdoğan'ın etrafında pervane olan kraldan kralcılar sahne alıp bastırmaya çalıştılar.
"Nankörlük ediyorlar Sayın Başbakanım."
"Hizipçilik yapıyorlar."
"Tüm yetkiler Başbakanımızda toplansın."
"İstediğinizi bakan, istediğinizi grup başkan vekil yapın sayın genel başkanım."
Bu balmumundan adamlara Erdoğan'ın "Hadi canım siz de. Hala demokrasiyi sindiremediniz. AKP'nin diğer partilerden en önemli farkı lider sultası değil taban demokrasisi olacak diye benle birlikte söz vermemiş miydiniz" diye çıkışsaydı inanın Erdoğanı da alkışlardık.
Tam aksine, yönetimin vurdumduymaz politikalarından şikayet eden vekillere Erdoğan fırçayı basmakla yetinmiyor, "seninle baş başa görüşeceğim" diye tehditler savuruyor.
İçlerinden bir tanesi dayanamayıp "Bu ne biçim demokrasi, fırça demokrasisi olur mu" diyerek AKP'nin ibretlik manzarasını yansıtıyor.
Eh işçi sesini yükseltince fırça atan, memur sızlanınca farça atan, başörtüsü mağduru pankart açınca fırça atan Başbakana bunca zaman sessiz kalırsanız fırçadan siz de nasibinizi alırsınız.
Gerçekten de AKP'li vekil doğru söylüyor. "AKP'nin sonu DYP ve ANAP gibi" oluyor.
Millete sırtını dönüp güç odaklarına yanaştıkça tepetaklak gidiyor.