Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye konusunu görüşmek üzere İsviçre'nin Cenevre kentinde bir araya geldi. Yapılan görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Lavrov, Fırat Kalkanı Harekâtı'na ilişkin soruya, "Suriyeli yetkililerin rızası olmadan girdiler" cevabını verdi.
Maalesef aynen öyle oldu.
Yanımızda ÖSO ile bodoslama girdik Suriye'ye?
Belki de yüzlerce kez yazıldı, çizildi, söylendi bu gazetede: 'Suriye bir bataklıktır. Elini veren kolunu kaptırır' diye.
Dinletemedik.
* * *
"Terör örgütü IŞİD'le nasıl ortak mücadele edileceğine ilişkin anlaşmaya vardık. Çünkü bölgede büyük değişimler kapıda."
Harekâttan bir gün evvel Ankara'da olan Barzani'nin sözleri bunlar.
Büyük değişim?
Suriye konusunda iki komşusunun da (Rusya-Suriye) yanında olmayan, bir yandan da PKK ile uğraşan Türkiye'nin bu değişimden kârlı çıkması çok zor gözüküyor.
Zaten Barzani de 'büyük değişim' derken BOP'u kastediyor.
Büyük değişim; Büyük İsrail.
* * *
Daha önce bin kez söyledik bu da bin bir olsun: Türkiye'ye Batı'dan fayda gelmez.
Tüm olanlara rağmen hala AB/D'den medet umar gibi gözüken bazı hareketler var maalesef.
AB Bakanı Ömer Çelik geçen hafta yaptığı açıklama sırasında sorulan "Türkiye AB'den ne bekliyor?" sorusuna, "Türkiye'nin AB'ye tam üye olmaması için hiçbir sebep yoktur. Biz Kopenhag ve Maastricht kriterlerini diğer AB ülkelerinden çok daha fazla yerine getiriyoruz. Türkiye ve AB arasında yeni bir başlangıcın ve yoğun temasların vakti gelmiştir. Bu şimdi gerekli. Olumsuzlukları bir tarafa koyup pozitif bir dil ve ajanda ile çalışmamız lazım" yanıtını verdi.
Güler misin, ağlar mısın?
Sözlerine üzüntülerini ifade ederek devam eden Çelik şu şekilde konuştu: "Uzun bir ortak tarihimiz var. Aslında ilişkilerin çok yakın ve yoğun olması beklenen bir zaman diliminde olmamız gerekirken, maalesef öyle değil."
Vah vah! Bi üzüldüm ki sorma?
Bu arada hangi 'uzun ortak tarih?'
Şaka mı bu?
Çünkü şakaysa komik değil.
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Eylül'de müttefikimiz(!) ABD'ye gidiyor. Şu meşhur BM zırvasına?
Pardon zirvesine.
Merak ettiğim iki şey var:
1- Sayın Cumhurbaşkanımızı karşılamaya bir ABD çavuşu mu yoksa onbaşı mı gelecek?
Malumunuz son güvenlik zirvesinde onbaşı gelmişti. Hatta ABD basını karşılamanın böyle 'soğuk' olacağını önceden yazmıştı. (Wall Street Journal, 27 Mart 2016).
2- O tarihe kadar ABD, Fetullah Gülen'i teslim edecek mi?
"Tabi ki hayır" dediğinizi duyar gibiyim. O halde ABD'ye gitmek yanlış olacaktır.
Yapılması gereken net bir şekilde rest çekip, ciddiyet ve kararlılığımızı Batı'ya göstermektir.
Anlayacağınız, Türkiye'nin 15 Temmuz sonrasındaki o sert tavrı kırılmış gibi duruyor. Üst akılın kim olduğu yine unutuluyor. Suriye bataklığına ve takibinde Ortadoğu savaşına adım adım gidiliyor. Utanmadan hâlâ AB üyeliği konuşuluyor. Şaka gibi?
Komik değil sayın 'siyaset', hiç komik değil!
Maalesef aynen öyle oldu.
Yanımızda ÖSO ile bodoslama girdik Suriye'ye?
Belki de yüzlerce kez yazıldı, çizildi, söylendi bu gazetede: 'Suriye bir bataklıktır. Elini veren kolunu kaptırır' diye.
Dinletemedik.
* * *
"Terör örgütü IŞİD'le nasıl ortak mücadele edileceğine ilişkin anlaşmaya vardık. Çünkü bölgede büyük değişimler kapıda."
Harekâttan bir gün evvel Ankara'da olan Barzani'nin sözleri bunlar.
Büyük değişim?
Suriye konusunda iki komşusunun da (Rusya-Suriye) yanında olmayan, bir yandan da PKK ile uğraşan Türkiye'nin bu değişimden kârlı çıkması çok zor gözüküyor.
Zaten Barzani de 'büyük değişim' derken BOP'u kastediyor.
Büyük değişim; Büyük İsrail.
* * *
Daha önce bin kez söyledik bu da bin bir olsun: Türkiye'ye Batı'dan fayda gelmez.
Tüm olanlara rağmen hala AB/D'den medet umar gibi gözüken bazı hareketler var maalesef.
AB Bakanı Ömer Çelik geçen hafta yaptığı açıklama sırasında sorulan "Türkiye AB'den ne bekliyor?" sorusuna, "Türkiye'nin AB'ye tam üye olmaması için hiçbir sebep yoktur. Biz Kopenhag ve Maastricht kriterlerini diğer AB ülkelerinden çok daha fazla yerine getiriyoruz. Türkiye ve AB arasında yeni bir başlangıcın ve yoğun temasların vakti gelmiştir. Bu şimdi gerekli. Olumsuzlukları bir tarafa koyup pozitif bir dil ve ajanda ile çalışmamız lazım" yanıtını verdi.
Güler misin, ağlar mısın?
Sözlerine üzüntülerini ifade ederek devam eden Çelik şu şekilde konuştu: "Uzun bir ortak tarihimiz var. Aslında ilişkilerin çok yakın ve yoğun olması beklenen bir zaman diliminde olmamız gerekirken, maalesef öyle değil."
Vah vah! Bi üzüldüm ki sorma?
Bu arada hangi 'uzun ortak tarih?'
Şaka mı bu?
Çünkü şakaysa komik değil.
* * *
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Eylül'de müttefikimiz(!) ABD'ye gidiyor. Şu meşhur BM zırvasına?
Pardon zirvesine.
Merak ettiğim iki şey var:
1- Sayın Cumhurbaşkanımızı karşılamaya bir ABD çavuşu mu yoksa onbaşı mı gelecek?
Malumunuz son güvenlik zirvesinde onbaşı gelmişti. Hatta ABD basını karşılamanın böyle 'soğuk' olacağını önceden yazmıştı. (Wall Street Journal, 27 Mart 2016).
2- O tarihe kadar ABD, Fetullah Gülen'i teslim edecek mi?
"Tabi ki hayır" dediğinizi duyar gibiyim. O halde ABD'ye gitmek yanlış olacaktır.
Yapılması gereken net bir şekilde rest çekip, ciddiyet ve kararlılığımızı Batı'ya göstermektir.
Anlayacağınız, Türkiye'nin 15 Temmuz sonrasındaki o sert tavrı kırılmış gibi duruyor. Üst akılın kim olduğu yine unutuluyor. Suriye bataklığına ve takibinde Ortadoğu savaşına adım adım gidiliyor. Utanmadan hâlâ AB üyeliği konuşuluyor. Şaka gibi?
Komik değil sayın 'siyaset', hiç komik değil!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018