Yazarların en temel malzemelerinden birisi halk ile iç içe olmalarıdır.
Tarih, edebiyat, şiir, makale, hikâye... dalında kıymetli eserler ortaya koymuş yazarların halk ile bütünleşmesi, yakınlığı, içtenliği eserlerini süslemiştir.
Tabii, maksadım bu konuda bir şeyler yazmak olmadığı için kısa açıklamadan sonra dün karşılaştığım arkadaşım ile aramızda geçen konuşmadan bahsetmek istiyorum.
Babası hacdan gelmiş. Orada hacılara bedava kaset ve kitap dağıtmışlar. İşin ilginç yanı, bu kasetler Türkçe hazırlanmış ve Vehhabiliğin propagandası yapılıyor.
Dünyada neler olup bitiyor. Öylesine hızlı, baş döndüren gelişmeler oluyor ki kendi ayağı üzerinde duramayan toplumlar yokluğa sürüklenmek isteniyor...
ABD ve Avrupa devletleri aile, nufüs, ahlak, maneviyat... konularında bir husumet, bir boşluk, açlık, kıvranma, bozulma, yok oluş yaşamaktadır.
Ruhunun parçalanışını diline eline yansıtmakta, kör bir intikam, kibir, zulüm olarak devlet felsefelerine uygulamaktadırlar.
Sanmayın, kanmayın. Göründükleri medeniyet para, şöhret, kin, nefret medeniyetidir.
Önceki yıllarda Arnavutluk'tan gelen öğrencilerle tanışmıştım. İçlerinden biri bir medreseden bahsediyordu. Ben herhalde Osmanlı'dan kalma eserlerden dedim. Sonra bu medresenin Vehhabiler tarafından kurulduğunu anlattılar.
Osmanlı'ya nefret duyan bu mezhep mensuplarının ırkçı faaliyetleri her geçen gün yayılmaktadır.
Türkiye'de tesirleri bu zamana kadar beklenildiği ölçüde olmamıştır. Bunun en önemli iki sebebi; birincisi âlimlerin ehliyetli kişiler olması... İkincisi ise insanımızın kuvvetli inancı ve teslimiyetidir. Bugün TV kanallarında gezinen prof. veya prof. olmayan, dini konularda etiket sahibi olarak sunulanların mezhep konusunda Türk milletine aykırı açıklamalarda bulunmasının ardında acaba sevgisizlik mi var diye düşünüyor insan...
Ülkemiz üzerinde korkunç oyunlar oynanmaktadır.
Ekonomik, sosyal sıkıntıların ardındaki dış ve iç bağlantılı oyunları söylemiyorum.
Bu milletin en temel bağlarından birisi İslam'dır.
Yüce dinimiz günümüze kadar hak mezhep ve meşreplerle yaşanarak gelmiştir.
"Dini bilgiler" eğer korunmaz, kollanmaz ise, yabancı mezhep ve fırkalar, ideolojiler gençlerin beynine sinsice yerleştirilir. Bir de bakarsın filanca inancı bahane ederek "devlete" karşı gelmeye çalışır.
Bu konuda ilmi, akademik kitaplar, tezlerden konuşmuyorum. Lafı eğip bükmüyorum.
Bugün ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunlar, milletin birbirine bağlı temel değerleri üzerinde oynanmaktadır.
İnsanımız sahipsizlik yaşamaktadır. "Sizi Avrupalı yapacağız" hayalleriyle insanını unutanların uykusuz kalacağını zannetmiyorum.
Arkadaşım diyor ki: "Ben kızımı başörtülü olarak okutmak için Arabistan'a mı göndereyim"
İnsanımız masumdur. Meşru istekleri yerine getirilebilinir.
Avrupa sevdası yüzünden anasını, babasını aç susuz bırakıp ölüme mahkum edenlerin iki yakası hem dünyada hem de ahirette bir araya gelmez.
Darıca'dan feribotla geçiyorsunuz. Minibüs ücreti 25.000.000 sadece gidiş. Bir bardak çay 750 bin lira...
Her gün gidip dönen bir minibüsün masrafını varın siz hesaplayın.
Köprü ücreti 2 milyon. Aylık 60 milyon.
Otoyol kaç tane var... Caddeler sokak bile olmaz. İmar hala yok... Halkalı, malkalı İstanbul çöplüğüne dönüyor...
Her ilçede en modern imkanlarla ücretsiz muayene olmaz mı?
Kiracılık bitiyor. Belediye eşyayı alıyor. Devre mülkler gibi. Cüzi ücretle her eşya yerinde... Olmaz mı?
Bahçeler, ağaçlar, ormanlar hızla yayılıyor... Olmaz mı?
Olur, olur...
Topyekun milli menfaat ve heyecanımız kenetlenip sevdamız bir olunca...
Tarih, edebiyat, şiir, makale, hikâye... dalında kıymetli eserler ortaya koymuş yazarların halk ile bütünleşmesi, yakınlığı, içtenliği eserlerini süslemiştir.
Tabii, maksadım bu konuda bir şeyler yazmak olmadığı için kısa açıklamadan sonra dün karşılaştığım arkadaşım ile aramızda geçen konuşmadan bahsetmek istiyorum.
Babası hacdan gelmiş. Orada hacılara bedava kaset ve kitap dağıtmışlar. İşin ilginç yanı, bu kasetler Türkçe hazırlanmış ve Vehhabiliğin propagandası yapılıyor.
Dünyada neler olup bitiyor. Öylesine hızlı, baş döndüren gelişmeler oluyor ki kendi ayağı üzerinde duramayan toplumlar yokluğa sürüklenmek isteniyor...
ABD ve Avrupa devletleri aile, nufüs, ahlak, maneviyat... konularında bir husumet, bir boşluk, açlık, kıvranma, bozulma, yok oluş yaşamaktadır.
Ruhunun parçalanışını diline eline yansıtmakta, kör bir intikam, kibir, zulüm olarak devlet felsefelerine uygulamaktadırlar.
Sanmayın, kanmayın. Göründükleri medeniyet para, şöhret, kin, nefret medeniyetidir.
Önceki yıllarda Arnavutluk'tan gelen öğrencilerle tanışmıştım. İçlerinden biri bir medreseden bahsediyordu. Ben herhalde Osmanlı'dan kalma eserlerden dedim. Sonra bu medresenin Vehhabiler tarafından kurulduğunu anlattılar.
Osmanlı'ya nefret duyan bu mezhep mensuplarının ırkçı faaliyetleri her geçen gün yayılmaktadır.
Türkiye'de tesirleri bu zamana kadar beklenildiği ölçüde olmamıştır. Bunun en önemli iki sebebi; birincisi âlimlerin ehliyetli kişiler olması... İkincisi ise insanımızın kuvvetli inancı ve teslimiyetidir. Bugün TV kanallarında gezinen prof. veya prof. olmayan, dini konularda etiket sahibi olarak sunulanların mezhep konusunda Türk milletine aykırı açıklamalarda bulunmasının ardında acaba sevgisizlik mi var diye düşünüyor insan...
Ülkemiz üzerinde korkunç oyunlar oynanmaktadır.
Ekonomik, sosyal sıkıntıların ardındaki dış ve iç bağlantılı oyunları söylemiyorum.
Bu milletin en temel bağlarından birisi İslam'dır.
Yüce dinimiz günümüze kadar hak mezhep ve meşreplerle yaşanarak gelmiştir.
"Dini bilgiler" eğer korunmaz, kollanmaz ise, yabancı mezhep ve fırkalar, ideolojiler gençlerin beynine sinsice yerleştirilir. Bir de bakarsın filanca inancı bahane ederek "devlete" karşı gelmeye çalışır.
Bu konuda ilmi, akademik kitaplar, tezlerden konuşmuyorum. Lafı eğip bükmüyorum.
Bugün ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunlar, milletin birbirine bağlı temel değerleri üzerinde oynanmaktadır.
İnsanımız sahipsizlik yaşamaktadır. "Sizi Avrupalı yapacağız" hayalleriyle insanını unutanların uykusuz kalacağını zannetmiyorum.
Arkadaşım diyor ki: "Ben kızımı başörtülü olarak okutmak için Arabistan'a mı göndereyim"
İnsanımız masumdur. Meşru istekleri yerine getirilebilinir.
Avrupa sevdası yüzünden anasını, babasını aç susuz bırakıp ölüme mahkum edenlerin iki yakası hem dünyada hem de ahirette bir araya gelmez.
Darıca'dan feribotla geçiyorsunuz. Minibüs ücreti 25.000.000 sadece gidiş. Bir bardak çay 750 bin lira...
Her gün gidip dönen bir minibüsün masrafını varın siz hesaplayın.
Köprü ücreti 2 milyon. Aylık 60 milyon.
Otoyol kaç tane var... Caddeler sokak bile olmaz. İmar hala yok... Halkalı, malkalı İstanbul çöplüğüne dönüyor...
Her ilçede en modern imkanlarla ücretsiz muayene olmaz mı?
Kiracılık bitiyor. Belediye eşyayı alıyor. Devre mülkler gibi. Cüzi ücretle her eşya yerinde... Olmaz mı?
Bahçeler, ağaçlar, ormanlar hızla yayılıyor... Olmaz mı?
Olur, olur...
Topyekun milli menfaat ve heyecanımız kenetlenip sevdamız bir olunca...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021