İmparatorluğun dağılma sürecinde o korkunç savaş yıllarında yaşanan mecburi göçleri ilgili kitaplardan okuyoruz ve bir de halen kulağımıza çalındığında kalbimizi ürperten türkülerimizden öğreniyoruz:
"Göç göç oldu göçler yola düzüldü
Uyku geldi ela gözler süzüldü oy süzüldü
O zaman da elim yardan üzüldü
Ağam nerden aşar yolu yaylanın Bingöl'ün
Yaylanın ey yaylanın
Doldur doldur nargilemi tazele
Sarıldı soldu rengim döndü gazele
Anam gazele yavrum gazele
Dut kolumdan endir beni mezara oy mezara
Ağam nerden aşar yolu yaylanın Bingöl'ün
Yaylanın ey yaylanın.
Asker indi Ilıca'nın düzüne
Geri döndüm şehir çarptı gözüme oy gözüme
Ben garibem kimse bakmak yüzüme
Ağam nerden aşar yolu yaylanın Bingöl'ün
Yaylanın ey yaylanın."
O dehşet verici savaş yıllarında yaşanan mecburi göçleri ve bu göçlerde yaşanan sefalet ve felaket örneklerini kısmen rahmetli dedemden çocukluğumuzda dinlemiştik.
Seferberlik yıllarında, can korkusuyla düşmanın önünden kaçan nice anaların, artık gücü-kuvveti tükendiği için kucağındaki çocuğunu yol kenarına bırakmak zorunda kaldıklarını defalarca dinlemiştik, hem de gözyaşları içinde.
O zor yıllar, o kötü günler çok şükür atlatıldıktan sonra, derlenip-toparlanıp yeniden devlete kavuştuktan sonra bu millet bu sefer de ekonomik nedenlerden ötürü göçler yaşamış.
Bizim çocukluğumuzda Almanya'ya işçi olarak gitme meselesi vardı. Herhangi bir köyden birisine "Almanya kağıdı" çıktığı duyulunca nerdeyse o civardaki bütün köyler bayram ederdi, gider adamı tebrik ederdi.
Genelde Avrupa, özelde ise Almanya göçünün ardından bu sefer de ülke içinde iç göç başladı ve elli seneyi aşkın bir zamandan beri bu göç sürmektedir.
Bu konuda araştırma yapan uzmanlar son yıllarda hızlanan göç nedeniyle köyde kalan nüfusun yüzde onlara kadar düştüğünü söylüyorlar.
Köyden şehire göçtük, ekonomik olarak belki biraz rahata erdik ama hayatı güzelleştiren, hayatı anlamlı kılan birçok hasletimizi de ne yazık ki köyde bıraktık geldik.
Aradan geçen elli senenin ardından şimdi şimdi anlıyoruz, yeni yeni kavrıyoruz ki hayat sırf ekonomiden ibaret değilmiş, hayata anlam ve değer katan komşuluk ilişkileri, yardımlaşma duygusu, komşunun derdi ile dertlenme hususiyetleri köyde unuttuğumuz hasletlerimizden imiş.
Köyde bıraktığımız, şehir hayatına katamadığımız değerlerimizin oturup bir listesini yapsak ihtimal ki kocaman bir kitap olur.
Köyde kalanlar!
Köyde bıraktığımız o paha biçilmez hasletlerimizi bize postalayabilir misiniz?
- Dipsiz kuyunun kazıcıları hayret içinde / 28.03.2024
- Ne olursa ‘yeter artık’ diyeceksiniz? / 27.03.2024
- Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar / 26.03.2024
- Bende her yaradan var / 24.03.2024
- Ramazan’ın ortasında faizin tam ortasına… / 23.03.2024
- 'Yusuf’u kurt yedi' yalanı devam ediyor / 22.03.2024
- Kaç Yusuf kuyulara atılıyor? Kaç Yusuf pazarlarda satılıyor? / 21.03.2024
- Hayatı pürdikkat yaşamanın mevsimidir Ramazan / 20.03.2024
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024