Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretle ilgili olarak "Sırtımda küfe var" derken, "Benim adım Hıdır, elimden gelen budur" mu demek istedi?
Dağ fare doğurdu ve emekçiye hak ettiği değil, beklenenin altında bir ücret reva görüldü.
Aslında sırttaki küfenin adını koyalım: Sosyal devlet! Sosyal devlet, "elimden gelen budur" demez, Hızır gibi ihtiyaç sahiplerinin yanında olur. Yani Hıdır'la Hızır'ı karıştırmamak gerek.
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasasında yazılı olduğu üzere sosyal bir devlettir (madde 2).
"Sosyal devlet nedir, ne işe yarar" sorusunun yanıtı Anayasanın 5.maddesindedir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır (anayasa, madde11).
Cumhurbaşkanı anayasanın uygulanmasını sağlar (anayasa, madde104).
Türkiye Cumhuriyeti, sosyal devlet olup, insan haklarına da saygılıdır (anaysa, madde2).
Peki, emekçinin hakkına da devletin saygı göstermesi ve gereğini yapması doğal değil midir?
İşçilerin hak ve özgürlüklerinin insan hakkı niteliği tartışılamaz.
Geçmişi yokladığımızda;
Endüstri Devrimi'nin getirdiği çok ağır koşullar altında ezilen işçiler, bu devrimin yaşandığı ilk ülke olan İngiltere'den başlayarak öteki ülkelerde de hak istemleriyle siyasal hareketler geliştirmişlerdir. Çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerinin arttırılması, çalışma saatlerinin insancıl ölçülerle belirlenmesi gibi istemlerin sistemli bir şekilde öne sürülebilmesi için örgütlenmeler başlamıştır. Böylece, sendika özgürlüğü, grev hakkı, sosyal güvenlik hakkı, toplu sözleşme hakkı gibi haklar elde edilmiş, işçilerin çıkarlarını korumayı amaçlayan siyasal partiler ve benzeri örgütler ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, işçi sınıfının siyasal yaşamda ağırlığını duyurması ile, siyasal iktidarlar kısaca "sosyal haklar" denilen hakları tanımaya başlamak zorunda kalmıştır.
Bütün bunların sonucunda, çalışma hakkı, sosyal güvenlik, adaletli ücret, işçilerin haklarını ve çıkarlarını savunmak için örgütlenme hakkı ve benzer haklar ulusal anayasalarda ve yasalarda yer almaya başlamıştır.
Daha sonraları, sağlık hakkı, konut hakkı, eğitim hakkı, dinlenme hakkı gibi haklar da "sosyal haklar" listesine eklenmiştir.
Bireysel ve toplu iş hukukundan kaynaklanan hak ve özgürlükleri de içinde barındıran sosyal haklar insan onurunun bölünmezliği ilkesi ve yaşam hakkı ile son derece yakından ilişkili olup insan haklarının vazgeçilmez bir parçasını oluşturmaktadır.
Sonuç olarak Anayasa, madde 90 gereği tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve başta Anayasa olmak üzere ulusal hukukumuz açısından emeğin karşılığının insanca belirlenmesi zorunludur.
Bu konuda hiçbir mazeret "küfe" ye sığmaz!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023