Dış ticaretteki açığın katmerlenerek artmasına Merkez Bankası Başkanı da dayanamadı ve geçen hafta bu konuyu da içeren çeşitli açıklamalar yapma gereğini hissetti. Bu açıklamalardan, mevcut para politikasında bir değişiklik yapılmayacağını daha çok, kur fırladığında Merkez Bankası'nın, bu dalganın yıkıcı etkisinden korunabilecek bir gardla beklediği yönünde güven verilmeye çalışıldığını çıkardım. Konumuzla direkt alakalı olan kısım ise şuydu; Eğer içerden ve dışardan, cari açığın sıcak parayla finanse edilemeyeceğinin anlaşılmasıyla dövize talep patlar ve kur yükselmeye başlarsa, Merkez Bankası elindeki rezervi ucuz fiyatlardan satıp duruma müdahale etme gibi bir kaygı taşımadığı gibi, dalgalı kurun zaten bunun için var olduğu, er geç değerli olan YTL'nin bir şekilde değerini bulacağı. Maalesef kimse, reel ekonomi dediğimiz sanayi, tarım, ticaretle uğraşan ülke nüfusunun yüzde 95'i üzerindeki yıkımın nasıl engelleneceğini sormamış başkana. Halbuki Sayın Serdengeçti domino etkisi konusunda brifinge ihtiyacı olmayan bir bürokratımız. Sayın başkan, endişelerle ilgili bir çok konuya değindi ama kelimelere dökmediği, fakat konuşmasına bir bütün olarak baktığımızda ortaya çıkan bir fotoğraf vardı. Evet, beklediğiniz ve korktuğunuz şey olacak. Başkanın açıklamalarını yeri geldikçe hatırlatacağız. Biz kaldığımız yerden devam edelim. 2000 yılında uygulanan programda, kurlar sabit tutulmuş faizler serbest bırakılmıştı. Serbest olan faizler yüksek seyrettiğinden kur bir süre sonra, değişmemesine rağmen reel olarak düşük kalmış bu da ithalatı patlatmış, bugün yaşadıklarımızı daha küçük rakamlarla o zaman yaşamıştık. Yani sabit olan kur ile serbest olan faizlerin arası faizlerin yüksekliğiyle açılmış krizi hazırlayan sıcak para girişi ve cari açığın zemini hazırlanmıştı. Şimdiki durum ise kur serbest, faizler kontrol altında. Uygulama tam tersi ama gidişat pratik olarak aynı. Faizler markajda olunca serbest olan kurlar liberalizmin hikmeti icabı Adam Smit'in gizli eliyle aşağı çekilmeye başlıyor. Aranın yine açılıp, reel faiz seviyesinin de yeterli düzeyde tutulmasıyla aynı çark dönmeye başlıyor. Olan şey aynı, isimleri farklı. Tıpkı 2001 krizinden sonra Kemal Derviş'in, büyülü gözlerini manşetlere taşıyıp sanki apayrı bir program uygulayacağı havası verilerek, yüzde bin aynı olan programın devam ettirilmesi gibi Hükümetin taleplerine rağmen reel faizlerin dokunulmazlığı, programa teslim olanlar tarafından çaresiz kabul edilmek durumunda. Hükümet yetkililerinin her seferinde hava attığı, "kardeşim açığı sıcak parayla finanse edebiliyoruz işte ötesini sormayın" yaklaşımı ancak, sıcak paranın girerken parasını sattıktan sonra mamayı gagalamaya, birgün bomba patladığında serbestçe çıkıp gidebileceğini bilmenin rahatlığıyla devam etmesini sağlıyor. Ta ki vücuttaki kanın son damlası emilene kadar.
KONU / Serdar PEKER
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012