Amerikan Yönetimi, Irak ve Afganistan'da içine düştüğü vahim durumu ve bu durumdan kurtulabilmek için devreye sokacağı kurtuluş planlarını masaya yatırmak yerine daha karmaşık kararlara imza atıyor.
ABD Kongresi,dün Suriye'ye ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulanması kararı aldı ve Başkan Bush'a gönderdi. Oybirliğine yakın kabul gören bu karar Bush tarafından kesinlikle onaylanacak.
İran'ın bölgedeki faaliyetlerini gerekçe gösteren yönetim, aynı gün Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu toplantılarında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine dair müzakerelerde tıkanıklığa neden oldu.
Yapılanlarla yapılması gerekenler asla örtüşmüyor.
ABD Ortadoğu'da hiçbir güce, hiçbir öneriye, hiçbir müzakereye önem vermiyor.
Bölgesel barış adına çıkılan turlarda başmüzakereci olarak yeralan Amerikan yönetiminin barışla uzaktan yakından alakası yok ve olamaz da. Göstermelik adımlarla demokrasi havarisi kesilen Amerika'nın Ortadoğu için bu zamana kadar attığı olumlu bir adımı gösteremezsiniz.
Ortadoğu'da barış ne ABD'nin ne İsrail'in ne İngiltere'nin ne de diğer ülkelerin işine yarıyor.
Karmaşadan, kaostan medet umanlar, rant sağlayanlar, toprak kazananlar olduğu müddetçe dünyanın hiçbir yöresinde barıştan sözedilemeyecek.
İngiliz ve Amerikan yönetimleri yıllardır Ortadoğu'ya kan kusturan İsrail'i durduramazlar mıydı?
Filistin'de,Keşmir'de, Endonezya'da, Filipinler'de, Çeçenya'da akıtılan kanların önüne geçemezler miydi?
Emperyal ülkelerin yeni kazanımları için bazı piyon ülkelere destek çıkılacak, bazıları ise tecrit edilecek. Aksi halde bu çark işlemez.
Şuan global eksende cereyan eden şiddet döngüsünün arkaplanında bu doktrin yatıyor.
Armora tarzı yaşama alışkın ülkelerin mevcudiyeti ise ana çatışma noktalarının merkezini teşkil ediyor
(Armora: Derin sularda büyükbalıkların gövdesine yapışık şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan küçük balıklar)
ABD israil'i yaşatmaya çalışıyor, Rusya Çeçenistan'ı kullanıyor, İngilizler Asya ülkeleriyle flört ediyor, Almanya Araplarla yeni ilişkiler peşinde, İtalya ve Fransa Kuzey Afrika ülkeleri üzerinden eski etkinliklerini temin etmenin yollarını arıyorlar...
Emperyal ülkelerin yol ve yöntemleri değişse de asıl amaçları değişmiyor.
İçerisinde bulunduğumuz yeni yüzyılda yerküre, çevresel ülkeleri etki alanına çekmeye çalışan büyük ülkelerce yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor.
Bu dizayndan kimi ülkeler de nasibini alacak.
Amerika kıtasında birkaç ülke dışında kontrol sağlandı. Avrupa'da topluluk adına ülkeler cendereye alındı. Afrika ise yıllardan beri güdümde.
Şimdi sıra, en zor coğrafya olan Uzakdoğu ve Ortadoğu'da.
Afganistan ve Irak tamam gibi. Suriye ve İran potada. Türkiye ise bu potanın tam içinde olmasa da potanın üzerinde bir ülke.
İstanbul saldırılarına bir de bu açıdan bakalım.
ABD Kongresi,dün Suriye'ye ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulanması kararı aldı ve Başkan Bush'a gönderdi. Oybirliğine yakın kabul gören bu karar Bush tarafından kesinlikle onaylanacak.
İran'ın bölgedeki faaliyetlerini gerekçe gösteren yönetim, aynı gün Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu toplantılarında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine dair müzakerelerde tıkanıklığa neden oldu.
Yapılanlarla yapılması gerekenler asla örtüşmüyor.
ABD Ortadoğu'da hiçbir güce, hiçbir öneriye, hiçbir müzakereye önem vermiyor.
Bölgesel barış adına çıkılan turlarda başmüzakereci olarak yeralan Amerikan yönetiminin barışla uzaktan yakından alakası yok ve olamaz da. Göstermelik adımlarla demokrasi havarisi kesilen Amerika'nın Ortadoğu için bu zamana kadar attığı olumlu bir adımı gösteremezsiniz.
Ortadoğu'da barış ne ABD'nin ne İsrail'in ne İngiltere'nin ne de diğer ülkelerin işine yarıyor.
Karmaşadan, kaostan medet umanlar, rant sağlayanlar, toprak kazananlar olduğu müddetçe dünyanın hiçbir yöresinde barıştan sözedilemeyecek.
İngiliz ve Amerikan yönetimleri yıllardır Ortadoğu'ya kan kusturan İsrail'i durduramazlar mıydı?
Filistin'de,Keşmir'de, Endonezya'da, Filipinler'de, Çeçenya'da akıtılan kanların önüne geçemezler miydi?
Emperyal ülkelerin yeni kazanımları için bazı piyon ülkelere destek çıkılacak, bazıları ise tecrit edilecek. Aksi halde bu çark işlemez.
Şuan global eksende cereyan eden şiddet döngüsünün arkaplanında bu doktrin yatıyor.
Armora tarzı yaşama alışkın ülkelerin mevcudiyeti ise ana çatışma noktalarının merkezini teşkil ediyor
(Armora: Derin sularda büyükbalıkların gövdesine yapışık şekilde yaşamını sürdürmeye çalışan küçük balıklar)
ABD israil'i yaşatmaya çalışıyor, Rusya Çeçenistan'ı kullanıyor, İngilizler Asya ülkeleriyle flört ediyor, Almanya Araplarla yeni ilişkiler peşinde, İtalya ve Fransa Kuzey Afrika ülkeleri üzerinden eski etkinliklerini temin etmenin yollarını arıyorlar...
Emperyal ülkelerin yol ve yöntemleri değişse de asıl amaçları değişmiyor.
İçerisinde bulunduğumuz yeni yüzyılda yerküre, çevresel ülkeleri etki alanına çekmeye çalışan büyük ülkelerce yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor.
Bu dizayndan kimi ülkeler de nasibini alacak.
Amerika kıtasında birkaç ülke dışında kontrol sağlandı. Avrupa'da topluluk adına ülkeler cendereye alındı. Afrika ise yıllardan beri güdümde.
Şimdi sıra, en zor coğrafya olan Uzakdoğu ve Ortadoğu'da.
Afganistan ve Irak tamam gibi. Suriye ve İran potada. Türkiye ise bu potanın tam içinde olmasa da potanın üzerinde bir ülke.
İstanbul saldırılarına bir de bu açıdan bakalım.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005