Emperyalist haçlı zihniyetinin en tehlikeli silahlarından biri de “barış” kavramıdır. Haçlılar bir bölgeye veya ülkeye “barış” getireceğiz, diyorsa bilin ki, o bölgede canlar, namuslar, mallar tehlike altındadır. Tarihte hep böyle olduğu gibi bu anlayış günümüzde zirveye ulaşmıştır.
Aslında dünyada akan kanın temel sebebi “hak-batıl” mücadelesidir. Yani dünyada bir inanç kavgası ve hakim olma duygusu vardır. Haçlı (Hıristiyan) inancında, kendilerinin mutlaka dünyaya hakim olacakları, Müslümanları yerin altına gömüp, dünyayı Yahudilere bırakıp, göğe yükselecekleri inancı vardır ve mücadeleleri bu yoldadır. Yahudiler ise kendilerinin üstün ırk olarak yaratıldığına, diğer insanların ise köle ve kendilerine hizmet için yaratıldığına inanır. Dünyanın sahibi olarak görürler kendilerini.
Dinimizin ise hükmü açıktır. “Dinde zorlama yoktur”, “Senin dinin sana, benim dinim banadır” inancı taşır her Müslüman. Çünkü bu Allah’ın emridir.
Allah (c.c) kimseyi zorla Müslüman yapmayın, diyor ama İslam dairesine girmeyenleri de “onlar” diyerek ötekileştiriyor. Yahudi ve Hıristiyanların birbirinin dostu olduklarını, onları dost edinmememiz gerektiğini, edinirsek onlardan olacağımızı, yani İslam’dan çıkacağımızı belirtiyor Kur’an’da. Sonra onlardan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) bir gruba uyarsak, imandan sonra bizi tekrar küfre düşüreceklerini, yine onların arzu ve isteklerine uyarsak, Allah’tan asla yardım göremeyeceğimizi ve kaybedenlerden olacağımızı, emir buyuruyor. Peygamber Efendimiz de; “Küfür tek bir millettir” diyerek, İslam ile İslam olmayanlar arasına kalın bir çizgi çekiyor.
Günümüzde bu çizgi, özellikle içimizde İslam adına söylemlerde bulunan, öne çıkan insanlar tarafından çok zedelendi. Öyle ki, Allah’ın açık hükümleri yok sayılarak, tek bir millet olan küfürle dostluklar kuruldu, sosyal ve siyasal bir entegrasyon başlatıldı. Haliyle bu entegrasyonun bedeli de iman oldu, can oldu, kan oldu, namus oldu, olacakta…
Dikkat edin! Dünyada “barıştan” en çok kim söz ediyor? ABD ve AB ülkeleri. Dünyada en çok kanı kim akıtıyor? Aynı ülkeler. Bunların ortak noktası ne? Allah-u Teâlâ’nın Maide Suresi 51. Ayette belirttiği gibi “Yahudi ve Hıristiyanlar ancak birbirinin dostudur.”
Türkiye’de ise en çok barıştan kim söz ediyor? PKK’nın Meclis uzantıları, belediye başkanları, AKP, CHP, TÜSİAD, MÜSİAD… Nerde bu barış? Niye gelmiyor? Dağdaki de, siyasetin tepesindekiler de, paranın patronları da vs. hep barış, diyor. Bu barış, bunları duymuyor mu?
Geçen hafta Başbakan Tayyip Erdoğan, 30 Eylül’deki kongre öncesinde son toplantısını yapan AK Parti MKYK’da çalışma arkadaşlarına “Küresel Barış Vizyonu” kitabını armağan etti.
Aklıma, küresel barış mümkün mü, olabilir mi diye birçok soru geldi? Evet, dünyada “küresel barış” insanoğlu iki kişiyken (Hz. Adem ve Hz. Havva) vardı. Bir de kıyamete az bir zaman kala olacaktır. İslam inancında ben böyle gördüm ve inandım. Onun dışında küresel barışa, hele hele Haçlılarla böyle bir amaca ulaşmak, çaba göstermek, onlarla ittifak yapmak benim inancıma ters ve mümkün değil.
“Küresel Barış Vizyonu” kitabına dönersek, kitabın arka kapağındaki Erdoğan’ın görüşleri oldukça ilginç ve soru işaretleri ile dolu… Aynen aktarıyorum;
“Bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük sıkıntılar, temelde çağdaş uygarlığın kendi içyapısından kaynaklanan gelişmelerin ürünüdür. Bu sorunlar, yüz yıllar içinde gelişen evrensel uygarlık değerlerini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin göz alıcı başkentlerinin hemen yanı başlarında, ya da büyük kentlerin varoşlarında dışlanmış insanlar, çirkin yapılaşmalar, kokuşmuş sokaklar, gecekondular, gettolar, güvensiz bölgeler ve de işsiz insanlar yığınıyla karşılaşıyoruz.
Çağdaş uygarlığın, insan tabiatıyla uyumlu ahlâkî bir devrime şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde gereksinimi vardır. Modern diye adlandırılan toplumlar yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında büyük bir tıkanıklıkla yüz yüze geldiler ve adeta bir uçurumun kıyısına doğru sürüklendiler.
Nükleer silahların varlığı, çevremizin kirletilmesi ve yıkıma uğratılması, yaşam standartları zaten düşük olan bölgelerdeki nüfus artışı, ya gezegenimizin her bölgesinde uygarlığın niteliği, şu anda zengin olanları da kapsayacak şekilde düşecek; ya da insanların yaptıkları yüzünden gezegenin kendisi yaşanmaz bir yer haline gelecektir. Kutsal mesajın ifadesiyle: "içimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım?" (dr.com.tr)
1- Çağdaş olarak tarif edilen bir uygarlık, nasıl olurda toplumu sıkıntılara boğar?
2- Evrensel uygarlık ne demektir? Ölçüsü nedir? Böyle bir yapı var mıdır yeryüzünde?
3- Erdoğan’ın, büyük kentlerin ve bu kentlerde yaşayan insanların sorunlarını görmesi, tespit etmesi güzel. Ama gerek Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında ve gerekse 3 dönemdir yönettiği ülkemizde hala bu sorunların artarak devam etmesinin muhatabı kimdir?
4- “Uçurumun kıyısında” diye tarif edilen toplumlarla bu kadar yakınlaşılması, dostluklar kurulması, ittifaklar oluşturulması ve bu toplumların mensup olduğu ülkelerle, özellikle İslam coğrafyasına yapılan saldırılar ve işgallerde yan yana durulmasının nasıl bir izahatı olabilir?
5- Nükleer silahlara sahip, amaçları belli ve dünyayı yaşanmaz hale getiren devletler belli. Onlara koşulsuz teslimiyetin dünya barışına (!) ne gibi bir katkısı olabilir?
6- “Kutsal mesaj” a gelince! Evet, Ya Rabbi! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi sorumlu tutma ve azaba uğratma” (Amin)
Aslında dünyada akan kanın temel sebebi “hak-batıl” mücadelesidir. Yani dünyada bir inanç kavgası ve hakim olma duygusu vardır. Haçlı (Hıristiyan) inancında, kendilerinin mutlaka dünyaya hakim olacakları, Müslümanları yerin altına gömüp, dünyayı Yahudilere bırakıp, göğe yükselecekleri inancı vardır ve mücadeleleri bu yoldadır. Yahudiler ise kendilerinin üstün ırk olarak yaratıldığına, diğer insanların ise köle ve kendilerine hizmet için yaratıldığına inanır. Dünyanın sahibi olarak görürler kendilerini.
Dinimizin ise hükmü açıktır. “Dinde zorlama yoktur”, “Senin dinin sana, benim dinim banadır” inancı taşır her Müslüman. Çünkü bu Allah’ın emridir.
Allah (c.c) kimseyi zorla Müslüman yapmayın, diyor ama İslam dairesine girmeyenleri de “onlar” diyerek ötekileştiriyor. Yahudi ve Hıristiyanların birbirinin dostu olduklarını, onları dost edinmememiz gerektiğini, edinirsek onlardan olacağımızı, yani İslam’dan çıkacağımızı belirtiyor Kur’an’da. Sonra onlardan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) bir gruba uyarsak, imandan sonra bizi tekrar küfre düşüreceklerini, yine onların arzu ve isteklerine uyarsak, Allah’tan asla yardım göremeyeceğimizi ve kaybedenlerden olacağımızı, emir buyuruyor. Peygamber Efendimiz de; “Küfür tek bir millettir” diyerek, İslam ile İslam olmayanlar arasına kalın bir çizgi çekiyor.
Günümüzde bu çizgi, özellikle içimizde İslam adına söylemlerde bulunan, öne çıkan insanlar tarafından çok zedelendi. Öyle ki, Allah’ın açık hükümleri yok sayılarak, tek bir millet olan küfürle dostluklar kuruldu, sosyal ve siyasal bir entegrasyon başlatıldı. Haliyle bu entegrasyonun bedeli de iman oldu, can oldu, kan oldu, namus oldu, olacakta…
Dikkat edin! Dünyada “barıştan” en çok kim söz ediyor? ABD ve AB ülkeleri. Dünyada en çok kanı kim akıtıyor? Aynı ülkeler. Bunların ortak noktası ne? Allah-u Teâlâ’nın Maide Suresi 51. Ayette belirttiği gibi “Yahudi ve Hıristiyanlar ancak birbirinin dostudur.”
Türkiye’de ise en çok barıştan kim söz ediyor? PKK’nın Meclis uzantıları, belediye başkanları, AKP, CHP, TÜSİAD, MÜSİAD… Nerde bu barış? Niye gelmiyor? Dağdaki de, siyasetin tepesindekiler de, paranın patronları da vs. hep barış, diyor. Bu barış, bunları duymuyor mu?
Geçen hafta Başbakan Tayyip Erdoğan, 30 Eylül’deki kongre öncesinde son toplantısını yapan AK Parti MKYK’da çalışma arkadaşlarına “Küresel Barış Vizyonu” kitabını armağan etti.
Aklıma, küresel barış mümkün mü, olabilir mi diye birçok soru geldi? Evet, dünyada “küresel barış” insanoğlu iki kişiyken (Hz. Adem ve Hz. Havva) vardı. Bir de kıyamete az bir zaman kala olacaktır. İslam inancında ben böyle gördüm ve inandım. Onun dışında küresel barışa, hele hele Haçlılarla böyle bir amaca ulaşmak, çaba göstermek, onlarla ittifak yapmak benim inancıma ters ve mümkün değil.
“Küresel Barış Vizyonu” kitabına dönersek, kitabın arka kapağındaki Erdoğan’ın görüşleri oldukça ilginç ve soru işaretleri ile dolu… Aynen aktarıyorum;
“Bugün karşı karşıya bulunduğumuz büyük sıkıntılar, temelde çağdaş uygarlığın kendi içyapısından kaynaklanan gelişmelerin ürünüdür. Bu sorunlar, yüz yıllar içinde gelişen evrensel uygarlık değerlerini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerin göz alıcı başkentlerinin hemen yanı başlarında, ya da büyük kentlerin varoşlarında dışlanmış insanlar, çirkin yapılaşmalar, kokuşmuş sokaklar, gecekondular, gettolar, güvensiz bölgeler ve de işsiz insanlar yığınıyla karşılaşıyoruz.
Çağdaş uygarlığın, insan tabiatıyla uyumlu ahlâkî bir devrime şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde gereksinimi vardır. Modern diye adlandırılan toplumlar yirmi birinci yüzyılın ilk yarısında büyük bir tıkanıklıkla yüz yüze geldiler ve adeta bir uçurumun kıyısına doğru sürüklendiler.
Nükleer silahların varlığı, çevremizin kirletilmesi ve yıkıma uğratılması, yaşam standartları zaten düşük olan bölgelerdeki nüfus artışı, ya gezegenimizin her bölgesinde uygarlığın niteliği, şu anda zengin olanları da kapsayacak şekilde düşecek; ya da insanların yaptıkları yüzünden gezegenin kendisi yaşanmaz bir yer haline gelecektir. Kutsal mesajın ifadesiyle: "içimizdeki beyinsizlerin yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım?" (dr.com.tr)
1- Çağdaş olarak tarif edilen bir uygarlık, nasıl olurda toplumu sıkıntılara boğar?
2- Evrensel uygarlık ne demektir? Ölçüsü nedir? Böyle bir yapı var mıdır yeryüzünde?
3- Erdoğan’ın, büyük kentlerin ve bu kentlerde yaşayan insanların sorunlarını görmesi, tespit etmesi güzel. Ama gerek Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında ve gerekse 3 dönemdir yönettiği ülkemizde hala bu sorunların artarak devam etmesinin muhatabı kimdir?
4- “Uçurumun kıyısında” diye tarif edilen toplumlarla bu kadar yakınlaşılması, dostluklar kurulması, ittifaklar oluşturulması ve bu toplumların mensup olduğu ülkelerle, özellikle İslam coğrafyasına yapılan saldırılar ve işgallerde yan yana durulmasının nasıl bir izahatı olabilir?
5- Nükleer silahlara sahip, amaçları belli ve dünyayı yaşanmaz hale getiren devletler belli. Onlara koşulsuz teslimiyetin dünya barışına (!) ne gibi bir katkısı olabilir?
6- “Kutsal mesaj” a gelince! Evet, Ya Rabbi! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi sorumlu tutma ve azaba uğratma” (Amin)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Her şartta alkışlayanlar ve her şartta karşı olanlar / 11.05.2025
- PKK silah bırakacakmış… Nasılda kandırılıyoruz? / 10.05.2025
- Altına aldanma / 09.05.2025