(dünden devam…)
Kansu, hatıratında o günü şöyle anlatır: "… Hacıbektaş'a geldik. O bize veda ile dergâhına gitti. Biz de Çelebi Efendi'nin sarayı denilen harem selamlık büyük ve fakat siyah toprak sıvalı binanın selamlığının önünde durduk. Bizi istikbal ile, merdivenden çıkınca bir odaya aldılar. Oda eski usul sedirlerle çevrilmiş, birkaç iskemle konulmuş, sigara masaları vesaireden ibaret eşyasiyle, hiç de mükellef ve müzeyyen değildi. Bu mütevazi oda Çelebi'nin kabul odası imiş. Beş altı dakika sonra Çelebi Efendi geldi.
Çelebi Cemaleddin Efendi orta boylu, tıknazca ve kara sakallı, başında yeşil bir sarık sarılmış, cübbeye benzer siyah bir pardösü giymiş kıyafette idi. Paşa bizi takdim etti. İlk mülakatlara mahsus havai sözler söylendi. Ve bir müddet sonra 'İstirahat buyurunuz' diye Cemaleddin Efendi hareme gitti. (…) Ve Paşa, Çelebi ile görüşerek, tamamen Kuvva-yi Milliye'ye taraftar olduğuna dair söz aldı ve buraya gelmekten maksadımız da hâsıl oldu. Bu müzakere pek uzun sürmedi. Çelebi Efendi derhal vaziyeti kavradı ve adamlarına lazım gelen talimatı vereceğini vaad etti.
Paşa'nın, vaziyet ve giriştiğimiz mücadele hakkında verdiği tafsilat Çelebi'nin nazar-ı dikkatini celbetti. Hatta Çelebi daha ileri giderek Cumhuriyet taraftarlığını ihsas ettirdi ise de Paşa zamanı olmayan bu mühim mesele için müsbet veya menfi bir cevap vermeyerek gayet tedbirli bir sûrette müzakereyi idare etti. Anlaşılıyor ki Cemaleddin Efendi Cumhuriyete taraftar, hele Salih Baba, hür fikirli, çok ileri bir zat. Ertesi gün Hacı Bektaş Türbesi ziyaret edildi ve Salih Niyazi Baba'nın öğle yemeği davetinde bulunduk.
Salih Baba türbenin ve dergâhın her tarafını gezdirdi. Meydan evi denilen mahalde yere küçük ve alçak bir masanın üzerine konulan büyük bir sininin etrafına oturduk. Hepimizin önünden dolaşan uzun bir havlu, yemekte çatal, bıçak vardı. Çok nefis bir yemek... Can denilen müritler pek mükemmel ve sessizce hizmet ediyorlardı. Doğrusu yemekteki bu intizama hayret ettik. Yemeği müteakip ucu zıvanalı sigaralar ve kahveler de ikram edildi. O gün akşamüstü Mucur'a avdet edileceğinden, hareket zamanına kadar hoş bir sohbet ile vakit geçirildiği gibi, Çelebi ile Baba arasındaki ihtilaf bir derece halledilir bir şekle konuldu…
Sonra Kırklar Meydanı'nı, camii, Balım Sultanı ziyaret ettik. Her taraf temiz, işler büyük bir sükûnet ile, telaş gösterilmeyerek görülüyor. Herkes vazifesini biliyor. Doğrusu takdirde bulunduk. Bir sıra Mustafa Kemal Paşa yanıma sokularak, 'Büyük babalara ellişer lira verelim' dedi. Ben de muvafık gördüm. Aş Baba'dan başlayarak ellişer lira verdik. Hizmet edenleri de sevindirdik. Fakat Aş Baba parayı alırken, 'Eyvallah, fakat bu benim şahsıma değil, dergâha aittir' dedi. Nihayet iyi bir intiba ile Hacıbektaş'tan ayrıldık ve Mucur'a geldik." (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, cilt 2, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1986, s.494-496). (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk).
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020