Birinci yalan: "Harf devrimiyle bir gecede cahil bırakıldık."
İkinci yalan: "Harf devrimi ile Latin alfabesine geçtik."
Olayın doğrusu şudur sevgili okurlar. Bir gecede cahil bırakılmadık, bilakis 1 Kasım 1928'deki harf devrimiyle asırlardır içine düşürüldüğümüz cehalet çukurundan çıktık. Harf devrimiyle de Latin alfabesine değil, özümüz Göktürk alfabesine geçtik.
"Kullanılan Latin alfabesi değil, Yeni Türk Alfabesidir. Türk çocuğuna hâlâ 1 Kasım 1928 de Latin harflerine geçtiğimiz öğretiliyor. Öğreten öğretmenlerimize de yanlış öğretmişler. Bizim ilk milli alfabemiz Orhun alfabesidir. 2.'si Uygur Milli alfabesidir. 3.'sü ise Yeni Türk abecesidir. Latin alfabesini kullanmıyoruz. Hatta alfabe Latinlere de ait değildir. Orijinal alfabe 23 harflidir ancak biz 29 harfli Türk alfabesini kullanıyoruz. Atatürk'e göre Latin alfabesi, Futhark ve Etrüsk Runik harflerinin bir türevidir. Avrupa'nın Futhark ve Etrüsk runik yazısı ise Göktürk yazısıyla aynı kökenden gelmektedir. Yani, Latin alfabesi aslında Göktürk alfabesinin zaman içinde farklılaşmış biçimidir. Dolayısıyla Atatürk'ün Türkçeyi Latin harfleriyle yazmaya karar vermesi, bir anlamda yeniden Göktürk yazısına dönüştür ki, bunun adı Cumhuriyet tarihi yalancılarının dediği gibi "gavurlaşmak" değil "öze dönmektir." (Etnolog/ Tarihçi Aytaç BOZKUYU)
Özetle, 1928'deki "Yazı ve Alfabe Devrimiyle" Türkçe, yaklaşık 800 yıl sonra kendi bünyesine hiç uymayan Arap harfleriyle yazılmaktan kurtularak, özümüz Göktürk alfabesiyle yazılmaya başlanmıştır. Harfler zaten Orhun harfleridir. 14 tanesi birebir Orhun harfidir. Bu nedenle Atatürk yeni harflerden hep Türk harfleri diye söz etmiştir. Asla Latin harfleri dememiştir.
* * *
Kurtuluş Savaşı sonrası, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Tokat'a giderken 19 Eylül 1928'de Amasya'yı şereflendirir. Uzaktan trenin düdük sesi duyulur, Ata, trenin sahanlığından inerek ilk sözü: "Vaiz Abdurrahman Kamil Efendi nerede?" olur.
Abdurrahman Kâmil Efendi'nin torunu o günleri şöyle anlatır:
"Halk açıldı ve dedeme yol verdi, ben de dedemin koltuğuna girerek öne geçirdim. Dedem Serkisof marka saatini yeleğinin cebinde taşırdı ve saatinin bir ucu yeleğinin bir cebine takılı zincirin diğer ucuna bağlı olan saati de diğer cebinde bulunurdu. Yalnız bu saatin kurulmasına mahsus bulunan anahtarı da zincirin ucuna bağlı olarak dışarıda sallanırdı. Ata son basamaktan da inerek hiç konuşmadan gülümseyerek dedeme yaklaştı. Hemen gözüne çarpan köstekli saatin anahtarını okşarcasına tutarak: "Bu nedir? Cennetin anahtarı mı yoksa? Ver de cennete girelim" dedi. Dedem de; "O cennetin anahtarı nasıl olur? Asıl cennetin anahtarı sende, ver de biz girelim" dedi. Atamız bu cevap karşısında hayret içinde gülerek; "Cennetin anahtarı bende nasıl olur?" dedi. Vaiz Efendi hemen şu cevabı verdi: "Nasıl olur da anahtar sende olmaz, sen ki bu cahil halkı okutmak üzere alfabe getirdin, bundan âlâ cennetin anahtarı olur mu?"
Bu cevap üzerine Gazi Paşa gülerek vaiz efendinin koluna girdi. Beraberce istasyonda hazır bulunan otosuna binip Hükümet binasına gittiler. Eski günleri yâd edip hatıralar tazelenirken Mustafa Kemal Paşa, Abdurrahman Kamil Efendi için "Genç Cumhuriyetimiz bu gibi ulemalar ile iftihar eder" der.
Bakınız sevgili okurlar, Milli Mücadele yıllarının vaizi Abdurrahman Kamil Efendi yeni alfabeye geçmemizi "cennetin anahtarı" olarak nitelemektedir. Bu olay inanın çok çok önemlidir. Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin en anlamlı devrimi Harf inkılabıdır. Çünkü yeni Göktürk alfabemiz ile milletimiz cahillikten kurtulup okuma yazma öğrenerek; öz benliğine kavuşmuştur.
Gazi Paşa hazretlerine ne kadar dua etsek azdır. Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin...
- Resûlullah’ın hırkası altında: Aşkın, vefanın ve rahmetin dünyası / 14.12.2025
- Ehl-i Beyt’in sır kâtibi: Cennetlik Selman-ı Fârisî / 06.12.2025
- Resûlullah’ın sırdaşı, Ali’nin sadık dostu: Hz. Huzeyfe b. Yemân / 05.12.2025
- Hür b. Yezid er-Riyâhî: Kerbelâ’da vicdanın ve iman yolunun şehidi / 02.12.2025
- Muhammed Fuzûlî - aşkın şairi / 14.11.2025
- Kerbelâ’nın aslanı: Celal Abbas / 13.11.2025
- ‘Kan ve Keder Toprağı: Kerbelâ’ / 11.11.2025
- İmam Ali’nin huzurunda / 09.11.2025
- Lain Hakem bin Ebi'l As / 25.07.2025



































































































