İsrail, 2 askerinin kaçırılması bahanesiyle 12 Temmuzda başlattığı işgal ve saldırılara devam ediyor; yakıyor, yıkıyor, katlediyor.Lübnan'da 400'e yakın ölü var ve 500 bin sivil kendi ülkesinde mülteci konumunda.Her fırsatta demokrasi havariliğine soyunan ülkeler bu katliamı yapan İsrail'i kınama cesaretini bile gösteremezken, hatta kimisi alkış tutarken, kimisi de -cılız bir iki ses hariç- seyrediyor ve sessiz kalmayı tercih ediyor.Lübnan'ın bu yaşadıkları sözde küreselleşen dünyada mazlum olan ülkelerin ne kadar yalnız olduğunu göstermesi açısından önemlidir.Küreselleşme ABD, İsrail ve AB ülkeleri için istedikleri kaynağı elde edebilme, istediği ülkeyi pazar haline getirebilme, istediği kabiliyeti ülkesine transfer edebilme, istediği ülkeyi işgal edebilme anlamına gelmektedir.Diğer ülkeler için ise ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri açıdan tamamen kuşatılma anlamına gelmektedir. Küreselleşme, sömüren ülkelerin elinin kuvvetlenmesi, sömürülen ülkelerin elinin kolunun bağlanması demektir. Küreselleşme, yutulacak lokmaları yutmak isteyenlere hazır hale getirmektir.Bugün Lübnan'ın ve Filistin'in hali küreselleşmenin bir neticesidir.İsrail'in hak hukuk tanımayan saldırganlığı da küreselleşmenin bir neticesidir. Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin bu işgal ve katliama seyirci kalması da küreselleşmenin bir neticesidir.İsrail'e sonuna kadar destek verenler kürselleşme silahını kullanarak diğer ülkeleri bu işgale engel olmalarına mani olmaktadır.Bugün Lübnan ve Filistin'in başına gelenler, yarın bizlerin başına da neler geleceğini gözler önüne sermektedir. Asla unutmayalım, Lübnan, Filistin ve Irak nasıl İsrail'in arzı mevut kapsamındaysa, bizim topraklarımız da bu kapsamdadır.Yalnız arada bir fark olacak. Bizim başımıza bu felaketler geldiği zaman bizi sınırlarına kabul edecek başka bir Türkiye de olmayacak.Bütün bu yaşananlar bizi kendimize getirmelidir. Çözümün başkalarında değil, kendimizde olduğunu bilmeliyiz. Dışarıdan gelen çözümler(!) bizi Filistin, Lübnan ya da Irak'tan başka bir hale getirmeyecektir.Bizi küreselleşmenin kıskacına atan AB, IMF ve ABD politikalarını bir kenara bırakmalı, bizi bölgesinde ve dünyada söz sahibi yapacak milli politikaları hayata geçirmeliyiz.Bunun için de yakın ya da uzak gelecekteki bütün tehlikeleri görebilen, geçmişini de iyi bilen, ülkemiz ve milletimiz için milli projeler, çözümler sunabilen bilge insanları dinlemeli, onların uyarılarını dikkate almalıyız.Bu manada, hakkını vermek lazım, yıllarca her konuda doğru yorumu yapan, söylediği her şey çıkan, bizleri sürekli uyarmaya çalışan ve de her şeyden önemlisi yaşanılan dar boğazdan bizleri kurtaracak milli projeleri olan tek lider ve bilge insan da Prof. Dr. Haydar Baş'tır.Hem problemleri görebilme, hem de sunabilme özelliğini taşımaktadır.Sunduğu çözümleri içeren Milli Ekonomi Model'i uluslararası kongrelerde yerli ve yabancı yüzlerce bilim adamı tarafından Nobel'e aday gösterilmiştir.Son olarak kaleme aldığı Milli Devlet kitabı da ülkeleri global güçlerin işgaline hazırlayan küreselleşme mantığına verilen en güzel cevaptır. Milli Ekonomi Modeli ve Milli devlet anlayışının hakim olduğu bir dünyada her bir millet kendine yer bulacaktır. Çünkü bu anlayışın temelinde "milleti yaşat ki devlet yaşasın" ölçüsü hakimdir. Bütün milletler ve ülkeler ulusal çıkarlarını koruyarak barış içinde yaşayacaklar.Ama unutmayalım ki, kendi haline bırakılan bir dünyada kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ederek başkalarına zarar vermek isteyenler de olacaktır.Yani işin tabiatında mutlaka bir jandarma gerekmektedir. İşte bu jandarmalığı en iyi yapan millet, tarih de şahittir ki, aziz Türk milletidir.İnancıyla, kültürüyle, taşıdığı değerlerle Türk milleti hakim olduğu dönemlerde adaleti ve huzuru insanlığa doya doya vermiştir. Bugün Filistin, Irak, Lübnan, Bosna ve diğer ülkelerin yaşadığı zulümler, Türkler o coğrafyadan çıkarıldıktan sonra başlamıştır.Lazım olan milli bir proje ve onu hayata geçirecek bir liderdi, bugün o da var. Geriye sadece bir fırsat vermek kalıyor.Bugün Lübnan'a, Filistin'e sadece ağlamak, ağıtlar yakmak hiçbir şeyi çözmez, millet olarak yapmamız gerekenleri ortaya koymazsak bizim de vebalimiz var.Bu zulümlerin son bulması ancak güçlü bir Türkiye ve devletiyle milletiyle, askeriyle siviliyle tek bilek tek yürek olmuş, milli projelerle ayağa kalkmış bir Türk milletiyle mümkündür.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! / 24.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024
- Bugün ulusal egemenliği kazandığımız gün / 23.04.2024
- Asılla vekil arasındaki gelir uçurumu! / 20.04.2024
- Enflasyon ve cari açık bahanesiyle fakirleştiriliyoruz! / 19.04.2024
- Türkiye ekonomisi böyle gitmez! / 17.04.2024
- Sevgiliye vuslatın 4. yıl dönümü / 16.04.2024
- İngiliz gazetesinden Türk siyasetine ayar! / 09.04.2024
- ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’ / 06.04.2024
- Seçimde katmerli adaletsizlik / 05.04.2024
- BTP oylarını artırdı / 03.04.2024