Malta'dan Türkiye'ye 'Rumları tanı' şartı!
Mülteci anlaşmasının uygulanması, vize serbestîsi, Gümrük Birliği'nin genişletilmesi, fiilen dondurulmuş katılım müzakereleri, terörizmle mücadele, Almanya ve Fransa'daki seçimler, Türkiye'deki anayasa değişikliği ve potansiyel başkanlık sistemi referandumu, idam tartışması, Kıbrıs müzakerelerinin gidişatı ve Türkiye'nin değişen dış politikası bu konular arasında en öne çıkanları.
Böylesine yüklü bir gündemin ışığında, Türkiye-AB ilişkilerini yeni zorluklar ve krizlerin beklediğini tahmin etmek çok da güç değil. 2016 yılında kopma noktasına gelen ilişkiler, bu yıl çok daha büyük gerilimler yaşayabilir. Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanlığını Malta'nın üstlenmesi Türkiye-AB ilişkilerinde bir ilerleme beklentisi doğurdu.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Binali Yıldırım Malta'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirerek önemli temaslarda bulunmuştu. Görüşmeler sırasında yapılan ılımlı açıklamalar ilerleme beklentilerinidaha da artırmıştı. Ama Malta Başbakanı Joseph Muscat'ın son açıklamaları AB cephesinde değişen hiçbir şeyinm olmadığını ortaya koydu. Muscat, Türkiye'nin Rum Yönetimini tanıması gerektiğini açıkladı.
Şart dayatmadan adım atmıyorlar!
Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı Malta Başbakanı Joseph Muscat, Türkiye'nin tüm AB üyesi devletleri tanıması koşuluyla, Türkiye ile 24. başlığın müzakereye açılması çağrısında bulundu.
Brüksel'de, Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi'nin (CEPS) Avrupa'nın geleceği merkezli özel bir etkinliğinde katılanlara seslenen Malta Başbakanı, Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım ile gerçekleştirdiği görüşme sonrası bu fikri tasarladığını söyledi. Malta Başbakanı Muscat şunları söyledi: "Türkiye ile olan durumun, daha az hassas olduğunu herkes biliyor. Bir yandan, Türk hükümeti bir darbe önünde hareketsiz kalamazdı. Diğer yandan, tepkiler çok ağır yöntemlerle yapıldı. AB'nin tüm bunları göğüsleyerek, Türkiye ile daha çok ilgilenmesi gerektiğine tüm kalbimle inanıyorum. Birkaç gün önce Türkiye Başbakanı beni ziyaret etti. Ona insan hakları ve basın özgürlüğü konularından söz ettiğimde, kendisi, eğer AB bu konuda o kadar kaygılanıyorsa, hukuk, özgürlük ve güvenlikle ilgili başlıkların açılmasını kabul etmesi gerektiğini söyledi. Biliyor musunuz? Sanırım bu çok doğru. Eğer bizi o kadar çok ilgilendiriyorsa -ki ilgilendirmesi için nedenler var, neden AB müktesebatının uygulanması için bu alanda Türkiye ile somut tartışmalara girmeyelim? Tabi bu konuda Türk tarafının uygulaması gereken bir koşul var, o da tüm üye devletleri tanıması. Tango için iki kişi gerekli. Ama gelişme olması için cömert olmamız gerekir."