Mevcut siyasi iktidar kadrosunun çeyrek asra yaklaşan iktidarları zarfında memleketi getirip bıraktıkları acınası manzara ile kendilerinin yaşamakta oldukları lüks hayat bir arada seyredilince, o meşhur fıkra akla geliyor.
Kelle-kulak yerinde, ensesi kalın, yusyuvarlak bir kişi, gayet sıska, zayıf, rüzgâr biraz sert esse devirecek gibi bir arkadaşına rastlayınca ilk sözü şu olmuş; "Nedir bu halin, seni görenler bu diyarda kıtlık, darlık, yokluk ve yoksulluk olduğunu zannedecek!
Gayet zayıf, sıska arkadaşı oldukça kilolu arkadaşına cevabı yapıştırmış; "Seni görenler de bu kıtlığın, yokluğun ve yoksulluğun sebebi sensin zannedecek."
Mevcut manzara tam da böyle.
Yaklaşık çeyrek asırdan beri yönettikleri memleketin hali, tarımın hayvancılığın perişanlığı, ekonominin geldiği felaket boyutlar, faiz, döviz ve borsa arasına sıkıştırılmış, yani 'üç kâğıt' ekonomisine mahkûm ve mecbur edilmiş çaresiz vatandaş…
Kurban bayramı arifesindeyiz, gerçekten araştırmaya değer bir konudur; bu iktidardan önce kurban kesme oranları neydi, bunların devri iktidarında vatandaşın kurban kesme durumu nedir?
Ülkede, yoksulluğun dayanılmaz boyutlara ulaşmış olmasından dolayı, gençlerde evlenme oranları düşmüş, doğum oranları tehlikeli boyutlarda seyrediyor, tarım ve hayvancılık diplerde, gıda fiyatları tüm dünyada düşerken bizde gıda krizi kapıda ve el ulaşmıyor kol kavuşmuyor, yani ekinin de ekenin de kökünün kurutulması meselesi…
Rüzgârların biraz sert esmesi halinde devrildi devrilecek vaziyetindeki zayıf görüntü…
Yönetilen ülkenin ve içindeki vatandaşın büyük çoğunluğunun durumu böyle iken, yöneticilerin mevcut görüntüsü, dillere destan konforları, şatafat ve debdebeleri ve şahsi servetlerindeki astronomik artışlar, fıkradaki yusyuvarlak, ensesi kalın ve oldukça kilolu arkadaşı andırıyor.
Mevcut siyasi iktidar kadroları ve çevrelerinde çöreklenen bir avuç mutlu azınlık, yıllar yılıdır her seçim arifesinde 'dava dava' diyerek hacıyı-hocayı dağ-bayır, köşe-bucak koştururken meğer işin içinde, meselenin temelinde küpleri doldurmak planı ve hedefi yatıyormuş.
Öyle olmasaydı, kendilerinin yaşadıkları konforla vatandaşa yaşattıkları perişanlık, kendilerinin asla taviz vermedikleri lüks ve şatafat ile vatandaşa yaşattıkları sefalet, böylesine korkunç uçurum derecesinde olur muydu?
2024 yılının ilk yarısı biterken geriye dönüp baktığımızda bir de dönüp vatandaşın perişanlığına göz attığımızda bir kez daha anlıyoruz ki, bu arkadaşların 'dava dava' dedikleri şey, meğerse küpleri doldurma davasıymış vesselam.
- Dökülüyoruz dökülüyorsunuz dökülüyorlar / 08.07.2025
- Emeklinin payına bir kez daha hüsran düştü / 07.07.2025
- ‘İçi nasırlanmış elleri de yaz’ / 05.07.2025
- Kalemim elemime tercüman olabilseydi / 03.07.2025
- Ne olur? / 20.06.2025
- "Ben garip eşim garip/ Eşim yoldaşım garip" / 19.06.2025
- “Adana’da Ağustosta bulamadım yazımı Ağrı gibi başı duman kar ararsan işte ben” / 05.06.2025
- Emeklinin emeklemesi bile hayal oldu / 04.06.2025
- Olmuyor hacım olmuyor / 03.06.2025